Tuna: Dolunay,
Tuna: Ben gerçekten malın tekiyim.
Dolunay: Anlamış olduğuna sevindim.
Tuna: Bana karşı bir şey hissetmediğini söylersin diye panikle engelledim.
Tuna: Özür dilerim.
Tuna: Affetsene beni.
Dolunay: Yılan sevmiyorum.
Tuna: Ya aşk olsun,
Tuna: Ne yılanlığımı gördün?
Tuna: Hadi affet.
Dolunay: Yaptığın çok saçmaydı.
Tuna: Biliyorum güzelim.
Dolunay: Malın tekisin.
Tuna: Haklısın canım içi.
Dolunay: Benimle tartışır mısın şu an?
Tuna: Tartışamam bebeğim.
Tuna: Yüzde yüz haklısın çünkü.
Tuna: Ee affettin mi beni?
Dolunay: Affedebilirim.
Dolunay: Ama bir şartım var.
Tuna: Kabul.
Dolunay: Daha söylemedim ki.
Tuna: Olsun, kabul.
Dolunay: İyi, o zaman yarın Hakan Hoca'nın yanına gidip takıma girmek istediğini söylersin.
Tuna: Söylerim.
Tuna: Müsait misin?
Tuna: Buluşalım mı?
Dolunay: Bizimkilerleyiz.
Dolunay: Gelsene sen de.
Tuna: Ayıp olmasın şimdi.
Dolunay: Yok ya.
Dolunay: Bizim evi biliyor musun?
Tuna: Evet.
Dolunay: Tamam gelince yaz bana.
Dolunay: Bekliyorum, hızlı ol.
•
Tuna'nın mesajı ile hızla Egelerin evinden çıkıp ona seslendim. "Tuna!"
"Burası sizin ev değil ki?" diye sorarcasına bana doğru gelen Tuna'ya gülümseyip evin içine doğru çekeledim. "Evet, burası Egelerin evi, bak şurası Berk'in, şurası da Arden'in." diye gösterdikten sonra tekrar konuştum. "Hadi geçelim içeri, dışarısı soğukmuş."
İçeri geçtiğimizde ilk önce yerinden kalkıp yanımıza gelen kişi Berk olmuştu. "Hoşgeldin Tuna. Naber?" dedikten sonra erkekçe selamlaşmışlar ve Berk, Tuna'yı daha rahat hissettirerek oturtmuştu. Aslında bizimkiler Tuna'yı şimdiden o kadar benimsemişlerdi ki sanki her zaman o da buradaymış gibi takılmaya devam ediyorlardı.
"Ulan asıl sensin yavşak ya, benim ne yavşaklığımı gördün?" diye telefona bağıran Okyanus bunun en büyük örneğiydi.
"Gençler!" diyerek hepsinin tepkisini üzerime çekebildiğimde konuşmaya tekrar, Tuna'yı göstererek devam ettim. "Tuna geldi."
"Ay hoşgeldin eniş-Tuna." diyen Arden ardından elinde yarım yamalak örmeye çalıştığı örgüsüne devam etmiş ve abim konuşmuştu. "Hoşgeldin kardeşim."
Tuna, abime başıyla selam verdikten sonra Okyanus ve Ege ile de selamlaşmış ve böylece selamlaşma faslı bitmişti. "Sizi şu an satıp kızla buluşsam bana çok kızar mısınız?" diye soran Okyanus ile ortam tamamen eski haline dönmüştü.
"Yok kanka ne kusuru, senin evindeyiz alt tarafı." diyen Arden'i, Ege cevapladı. "Ya aşk olsun ama burası benim de evim değil mi Ardenim?"
"Kız onu mu diyor, mal. Neyse onu bunu bırakın da acıktım ben yemek mi yesek?"
"Daha demin buzdolabını ağzına sokuyordun ya oğlum." diyerek abimi cevaplayan Okyanus'a abim sadece göz devirmekle yetindi. Bu sırada ben de hiç yer kalmayınca Tuna'nın oturduğu yere gidip yere oturdum ve sırtımı hemen bacaklarının yanında kalan yere yasladım. Abim bir koltukta yattığız için zaten benim dışımda Okyanus da yerdeydi.
"Ya ben size bir şey diyeceğim ama sinirlenmeyin." diyen Arden ile abim yattığı koltuktan kalkmış ve hepimiz dikkatimizi Arden'e vermiştik. "Burak bana hâlâ yazıyor."
"Ee bu da dayak istiyor ama artık." diyen abim kapıya doğru ilerlerken peşinden başka kimsenin gelmediğini fark etmesiyle durdu ve konuştu. "Ee hadi oğlum, gelmiyor musunuz?"
"Ya ben kızla buluşup öyle gelsem çok mu abartı olur?" diyen Okyanus'tan sonra abim bir umutla Berk'e dönmüştü. "Ben yarın okulda hallederim onu, şimdi hiç gelmeyeyim." diye cevabını aldıktan sonra Ege'den önce abim bana döndü. "Ege ile hiç gidesim yok bari sen gel."
"Ben ne yapacağım Burak'a be?" dememle abim Tuna'ya baktı. "Sen de artık bizdensin, sen gelsen?" diyen abimle Tuna tam ayağa kalkacaktı ki onu elimle durdurup konuştum. "Çok istiyorsan sen tek git, sanki evini biliyormuş gibi."
"Harbi sen çocuğu dövmeye nereye gidiyorsun?" diyen Okyanus ile abim oflayarak salona geri gelmeye başlamışken çalan kapı ile durdu. "Birini mi bekliyorduk?"
"Annemlerdir kanka, açsana hazır ayaktayken."
Abim kapıyı açmaya gittiğinde biz yine kendi aramızda bambaşka saçma bir sohbete dalmışken yanımıza gelen Defne Hala ile hepimiz dikkatimizi ona vermiştik. "Hoşgeldiniz çocuklar. Aç mısınız, bir şeyler hazırlayayım mı size?"
"Hala ya, kurt gibi açım valla inanır mısın?" diyerek arkasından gelen abim kendini daha demin kalktığı koltuğa atarken Defne Halamın gözü Tuna'ya takılınca ben konuşmaya başladım. "Hala bu Tuna, Tuna bu da halam. Halamın arkasından kötü kötü bakan da Deniz Amca."
"Hoşgeldin Tunacığım. Okyanus ve Ege'nin annesiyim ben de. Memnun oldum." diyen Defne Halam ile Tuna da hızlıca yerinden kalkıp yanına giderek onunla ve ardından Deniz Amcam ile tanışmıştı. Deniz Amcam, Tuna'nın elini sıkarken tehditvari bir şekilde konuştu. "Neşterim var."
"Merak etme baba, benim de yumruğum var. Tuna ile hallettik ama bu konuyu." diyen Okyanus, Tuna'yı tekrar kalktığı yere ilerletip oturttu. "İyi, Alp duymasın o zaman." dedikten sonra ikisi de kendi odalarına doğru ilerledi.
"Alp?" diye soran Tuna'yı Berk "Babam." diyerek cevapladıktan sonra abim de açıklama gereği duydu. "Annem, babamla evlenince dayım kudurmuş, şimdi bizimkilerin yanına da kimseyi yaklaştırası yok."
"Oldu o zaman ben gideyim." diyerek yerinden kalkan Tuna'yı geri oturtturdum. "Gözünü korkutuyorlar, siz de abartmayın."
"Herkes ve tüm aile bireylerim de evde olduğuna göre ben kızla buluşmaya gidebilirim. Bu kankinizin birazcık flörte ihtiyacı var." diyerek ayağa kalkan Okyanus'un arkasından Defne Halamın sesi duyuldu.
"Mutfağın da temizlenmeye ihtiyacı var, Okyanus."
"Ya anne ya."
"Süpürge mutfakta seni bekliyor, yürü canım oğlum benim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kar Tanesi|Texting
Short Story0532**: Teoman'ın da dediği gibi bir kar tanesi olup dilimin ucuna konmaya ne dersin? Dolunay: Hoşt derim. ***Zürafa hikayesinin spoilerını içerir.