Merhaba okurlarım! Geldim. Biraz geç kaldım ama yazacak bir şeyim olmadığını düşündüm pazar günü. Ben de şimdi atmak istedim.Ruhumu bilmediğim sızlayışlar kaplıyor, eskilerden kalan acıların kendini hatırlatması bu. Sadece sızlıyorlar. Ruhum bazen büyük boşluklara düşüyor ama isteyince çıkabiliyorum.
Aslında benim sorunum şu; kimseye bir şey anlatamamam, dinleyecek kimsem olmamasını düşünmem. Birine anlatsam belki anlardı ama anlatamıyorum o yüzden de dışarıdan dertsiz tasasız biri gibi görünüyorum.
Beni dinlemeyeceklerini düşünüyorum. Çünkü küçüklükten beri ne söylesem ne yapsam aşağılanmışım. Ve herkesin beni aşağılayacağını ve dalga geçeceğini düşünüyorum. Gerçek olmadığını biliyorum. Herkesin beni aşağılamayacağını biliyorum ama olmuyor. Beynimden biri sürekli bana herkes seni aşağılayacak, dalga geçecek, başarısız olacaksın diyor. Onu susturmayı deniyorum ama o kadar çokki, bazen konuştuğunun farkına bile varmıyorum. Aylarca öyle düşündüm, belki de yıllarca.Ne yaşasam, ne başıma gelse kimseye anlatmadım. Ben kendimi dinlemeye başladım, kendime kulak verdim ama bir kişinin karşıma geçip beni dinlemesini çok isterdim. İçimi hiç zorlanmadan boşaltıp kurtulmak isterdim bu zehirden, içimdeki tüm zehri atıp rahatlamak istedim. İçimde biriktikçe zehirler daha da zarar veriyordu ama çıkmayı da düşünmüyorlardı. Ne zaman aklıma gelse kalbime batıyorlardı ama acıtmıyorlardı. Çünkü ben onlara alışmıştım.
Bir sorunum yok ama içimde birikenler kalbime batıyor. Çıkmak bilmiyorlar. Anlatmak isteyeceğim şeyler olurdu elbet, bunda hem anlatamamak var, hem dalga söz konusu olacağımı düşünmek var, hem de dinlenmeyeceğim korkusu. Genelde dinlenmeyen biriydim. Ya da kimsenin dinlemek istemediği biri. Hep kendileri anlattı ben dinledim, yaşadıklarımdan parçalar buldum ama ses çıkaramadım. Bazen de acıyı orada hissettim ama gülümsedim.
Keşke duvarların dili olsaydı da anlatsalardı, gözlerimdeki kırgınlığı. Beni en iyi onlar yakından gördü. Beni en iyi onlar anladı ama onlar da benim gibilerdi. Hissediyorlardı ama dilleri yoktu. Hiç konuşmamışlardı. Benim duvarlardan bir farkım yoktu ama yaşayıp gidiyordum. Hayallerim olsun, bazı şeyler için çok çabaladım. İlk mağlubiyetimi daha baştan almıştım, sonra devamı da geldi ama hepsi bana bir şey kazandırdı. Kaybettikçe kendime dair şeyler kazanmaya başladım. Kaybettikçe tamamlandım ve kendi halimi aldım. Hep değiştim. Yaşadığım her şey beni değiştirdi. Geçen seneki ben gelseydi karşıma dursaydı. Ve şimdiki halim.
Eski halim daha çocuktu, bir sevgiye muhtaçtı belki de. Masumdu biraz da. Her şeyin farkındaydı ama kabullenmek istemiyordu. Hep kendi çabaladı. Güçlüydü. Her şeyden hemen vaz geçmiyordu. Kendini sevemiyordu bir türlü, güveni yoktu.
Şimdikiyse daha olgun gibi. Kimsenin sevgisini veya ilgisini istemiyor, ihtiyaç duymuyor. Her şeyin farkında ve kabullendi. Olmayacak şeyler için çabalamak istemiyor. Daha güçlü ve kendini seviyor. Sivilcesi çıksa dahi kendini kötülemiyor ve sevmeye devam ediyor.
Biri çıkıp bir anda anlat dese geçiştireceğimi ve anlatamayacağımı da biliyorum. Zaten şu an bu yazıyı yalnız yazdığım için konuşabiliyorum. Her zaman yalnız daha rahatım. Dediğim gibi o düşünceler mevcut kafamda. Kendime bir şeyler anlatırken bile rahatlıyorum hatta karşımda birinin beni dinlediğini düşünerek anlatıyorum, gerçekte anlatıpta birinin beni anladığını düşünsem belki de hiçbir şeyim kalmayacak. Yıllarca duvarlar izledi benim ne halde olduğumu ve sonra üzerime yıkıldılar.
Bazen çıkmaz sokağa giriyorum ve ağlamak yerine çözüm yolları aramaya başlıyorum.
Şarkılar kalbimi deliyor. Sanki önceden yaşadığım şeyler bir pencereden gösteriliyor sonra şarkı bitiyor ve halime dönüyorum. Acıyı hissettiriyorlar ama ağlatmıyorlar.
Ruha sadece mutluluk gerekmez, ruhun acıya da ihtiyacı vardır. O zaman kendini hissedersin. Acıyı yaratan insanın pençeleridir ama şarkılar da bunu hatırlatır ve eskilerden bir hüzün kaplayıp kaybolur birden.Ben her şeye çözüm buldum. Çevremdeki insanlara bakıyorum ve onlarda bir zamanlar ben de olan kırıntıları görüyorum. Ben atlattım diyorum, inşallah onlar da atlatırlar. Her şeye rağmen iyiyim, benimki ruhsal yalnızlık. Yalnız değilim ama ruhsal yalnızlık çekiyorum. Onlara gündelik hayatta ne yaptıklarımı anlatmak değil, içimdeki boşlukları anlatmak istiyorum ve anlamalarını.
Belki de ben kendim yaşamaya alışmışım başkasına anlatırsam.. Sanki bu bir sır ve anlatırsam tüm büyü bozulacak.Bazen sonsuza kadar mutlu olmak, biraz da anlık acılar çekmek istiyorum. Mutluluk, anı değerlendirmemle, hayaller kurmamla, hedefler belirleyip ulaşmak, yakınlarımla konuşunca geliyor. Acı; bir müzikle, dinlemeyişle, kalp kırmayla geliyor.
Ama acılar bir zaman yaşanır, sonra ruhta izler bırakır. Acın geçer ruhunda kalanlarla yaşarsın.
.....
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gülen Dudaklardaki Acı Hissiyat
General FictionHer güldüğümde ağzıma battı acılarım . Oraya bir tutam acı serpti, kendini hatırlattı. Acı bir kez bulaşırsa dudağa ; hatırlatır her güldüğünde dudaktaki yerini . Kafana bir yük gibi biner düşüncelerin , yorar benliğini İçindeki kadını yönetmeye çal...