3. Bölüm

6 2 1
                                    

Barış beni tek bırakmak istemese de göndermiştim onu. İçimdeki korku nedensizce uçup gitmişti. Garip bir şekilde bana zarar vereceğini düşünmüyordum. Verecek olsaydı verirdi şimdiye kadar, değil mi?

Balkona çıktım ve ellerimi kahve bardağının etrafına sardım. Adama baktım. Bakışları bir an olsun ayrılmıyordu benden. Kimsin?! Diye seslenmemek için zor tutuyordum kendimi. Neden peki? Geri gelen korkuyu hissettim. Tüylerim ürperdi. Bu kadar duygu değişimi çok fazlaydı. Rahat değildim, asla değildim. Olamazdım. Takip edilen bir insan rahat olabilir miydi? Olamazdı! Nasıl olurdu? Sakin ol Nilperi. Paranoyaklaşma.

Yerinde dikleştiğini gördüm. Ellerini ceplerine soktu. Nefesim daralıyordu. Elim göğsüme gitti. Ardından boğazıma. Nefesimi engelliyormuş gibi derimi çekiştirdim. Diğer elim masanın üstünde duruyordu. Nefes almaya çalıştım. Alamıyordum. Göğsüm daha çok sıkıştı. Kalbim birinin elleri arasında kalmıştı sanki. Birisi sıkıyordu kalbimi, parçalamak ister gibi. Koşarak binaya ilerlediğini gördüğümde daha çok korktum, daha çok nefessiz kaldım. Elim boğazımı daha çok sardı. Zihnimi korkular ele geçirmişti. Neden binaya giriyordu? Evimi mi basacaktı? Neden Barış'ı göndermiştim?

Bana asırlar gibi gelen dakikaların sonunda bayılmanın eşiğindeyken kollar sarıldı bedenime. Dumura dönmüş bir şekilde kalakaldım. Çığlık atacak gücü bulduğum sırada elini ağzıma kapattı. Hızla ittirdim onu. Hâlâ nefeslerim daralıyordu. "Uzak dur benden!" Dedim. Çok korkuyordum. Evime girmişti ve ben kapının çalışını bile duymamıştım. Nasıl girmişti?

"Sakin ol." Dedi kısık bir sesle. "Bana zarar verme." Sesim aciz çıkmıştı. Ben bile acımıştım kendime. O kadar çok korkuyordum ki kendimi balkondan aşağı bile atardım, ondan kaçmak için. "Vermeyeceğim." Dediğinde kaşlarım çatıldı. "K-kimsin sen?" Sormuştum işte. Günlerdir içimi kemiren soruyu sormuştum.

Kopüşonunu çıkardı. Gözlerim şaşkınlıkla ardına kadar açıldı. "Manyak adam!" Dedim. Gece mavisi gözlerine baktım. Gülümser gibi oldu, ama gülümsemedi. "Beni takip mi ediyordun?!" Diye sordum öfkeyke. Sinirim sakinleşmemi sağlamıştı, nitekim olarak... "Nilperi..." Dedi sadece. Omzularından ittirdim onu. "Nilperi ne? Ne Nilperi? Sen ruh hastası mısın? Günlerdir beni takip eden sen miydin? Dün de bilerek çıktın karşıma di mi?!" Konuşmasına izin vermedim. "Nasıl girdin evime?!" Duraksadım. "Sen kimsin?" Sesim sakin çıkmıştı bu sefer. Kaşlarım anlamak ister gibi çatıldı.

Kolumdan tutup sürükledi. "Yeter bu kadar oyun, benimle geliyorsun küçük hanım." Sanırım korkmam gereken yer burasıydı. Kolumu geri çekmeye çalıştım, fakat izin vermedi. "Bırak beni, gelmiyorum hiçbir yere." Aynen gerizekalı, o da şimdi seni bırakacaktı, sen öyle dedin diye. Sus İç Ses, ortalık karışık.

"Geliyorsun!" Diye kükredi yüzüme doğru. Korkuyla irkildim. Kabanımı aldı ve kapıyı açtı. Bacaklarımdan tutup omzuna attı bedenimi bir yandan da ayakkabılarımı almıştı. "Bırak beni!" Diye çığlık attım. Karşı kapının açıldığını duydum. "Nilperi?" Dedi Hasan amcanın şaşkın sesi. "Hasan amca, bu adam beni kaçırıyor." Kafamı çevirip bakmaya çalıştım olabildiğince. Hasan amcanın gözleri adamın gözleriyle karşılaştı. Kapıyı geri kapattı. Bacaklarımı sallamaya başladım. "Bırak beni!" Bacaklarımı daha sıkı tuttu ve merdivenleri inmeye başladı. Sırtını yumrukluyordum. "Seni o gün kafede dövecektim! Ya bıraksana beni! Kimsin sen?!" Dedim öfkeyle. "Bora Araf." Dedi o günkü gibi, fakat sesi mahcup çıkmıyordu. Kendinden emin, gür ve tehditkar çıkıyordu. "Onu, o gün anladım. Niye herkes senden korkuyor, ben..." Dedim. Korkuyor muydum? İliklerime kadar... Ama bilmesine gerek yoktu. "Sen?" Dedi cümlemi tamamlamadığımda. "Ben korkmuyorum." Bir de sesim titremese! Önce kendini inandır yalana.

KimlikHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin