11. Bölüm

0 0 0
                                        

Her defasında burnuma gelen lezzetli kokularla kaşlarımı çatıyordum. Bu kadar iyi yemek yapıyor olamazdı.

"Sen şimdi gerçekten bezelye mi yapıyorsun?" Bana bakıp gülümsedi. Ellerimi göğsümde birleştirip arkama yaslandım. O sırada telefonum çaldı. Arayan Barış'tı. "Efendim?" Dedim açar açmaz. "Ne yapıyorsun gülüm?" Gülümsedim. "Hiç, sen?" Bora'nın bakışları benim üstümdeydi. "Dışardayım, sana gelecektim." Kaşlarım çatıldı. Hızla yerimden kalkıp balkona girdim. Kapıyı kapattım. "Barış gelmesen daha iyi olur."

"Neden? Eve erkek mi attın lan yoksa?" Gülerek başımı iki yana salladım. "Onun gibi bir şey..." Diye mırıldandım. "Lan!" Dedi bir anda. "Bora burada." Dediğimde bir sessizlik oldu. "Ne yapıyor?"

"Yemek." Yine bir sessizlik olmuştu aramızda. "İyi o zaman, geleyim de bir tanışalım onunla." Bir şey dememe kalmadan kapattı telefonu. Şaşkınlıkla telefona baktım. Sesli bir nefes vererek mutfağa girdim. "Şey... Bora..." Dedim bakışlarımı yere çevirerek. "Efendim?" O ise direkt bana bakıyordu. "Barış geliyor." Dedim sıkıntıyla. Zor da olsa bakışlarımı ona çıkardım. Dudaklarını büzerek omuz silkti. "Tanışmış oluruz böylece." Dedi kinayeyle. Kalktığım sandalyeye geri oturdum.

Çok gergindim. Ama bu gerginlik sadece birazdan çıkacak gerginliğin fragmanıydı. Umarım ortalık kan gölüne dönmezdi. İkisi de birbirinin boğazına yapışabilir, birbirlerini deşebilirlerdi çünkü.

*

Barış gelmişti. Sessizce yemek yiyorduk. İkisi de tahmin ettiğim gibi birbirlerine öldürecek gibi bakıyorlardı. Fırtına öncesi sessizlik var gibiydi. Ortamın gerginliği beni daha çok geriyordu. Gergin olduğum içinde sürekli kaşınıyordum.

"Tuzu uzatır mısın?" Bora tuzluğu alıp Barış'ın önüne bıraktı sertçe. Elimi boynuma götürdüm. Her yerimin kıpkırmızı olduğuna emindim. Barış göz ucuyla bana baktı. "Tamam Nilperi, kaşınıp durma." Bora'nın da gözleri bana değmişti. Bir anda çatalı sertçe masaya bırakıp ayağa kalktım. İkisi de şaşkınlıkla bana bakıyordu. Fakat Bora'nın şaşkınlığı çok uzun sürmemişti. "Ay yeter!" Dedim dan diye. Gerginlikten ne yaptığımı bilmiyordum. "Birbirinizi öldürecek gibi bakıyorsunuz!" İkisi de ilk önce birbirlerine baktılar. Sonra bana bakıp aynı anda başlarını iki yana salladılar. Ardından, "Yoo..." Diye eklediler. Sonra tekrar birbirlerine baktılar.

Ne yapacağımı bilemeyerek yerime geri oturdum. "Sen şimdi Nilperi'yi mi koruyacaksın?" Lafı ilk açan Barış'tı. "Evet." Diyerek kestirip attı Bora. "Nasıl olacakmış o?" Sanki daha çok gerilebilecekmiş gibi daha çok gerilmiştim. "Koruyacağım işte. Ne yapacaksın? Benim yerimi mi alacaksın, nöbetleşe mi koruyacağız?" Barış'ın kaşları çatıldı. "Nilperi benim için her şey. Onun için yapacağın her şey beni ilgilendirir." Ellerimi göğsümde birleştirdim. "Nilperi'yle benim aramda." Dedi Bora. "Yani seni pek ilgilendirmez." Diye de ekledi ardından. "Bal gibi de ilgilendirir. Senden önce Nilperi'yi ben koruyordum, şimdi de korumaya devam edeceğim." Gözlerimi devirdim. "Gerçekten şu an oturmuş ve benim korunmamı mı konuşuyoruz?" Diye sordum bıkkınlıkla. İkisi de aynı anda, "Evet!" Dediler.

"O zaman benim korunmamı bensiz de tartışabilirsiniz." Ayağa kalkıp mutfaktan çıktım. Ardımdan ikisi de geliyordu. "Nereye Nilperi?" Diye sordu Bora. Hızla ikisine döndüm. "Sizden uzak bir yere mümkünse. Bu nedir ya? Akşamdan beri! Başta tamam dedim, susuyorlar, sessiz sessiz yerler yemeklerini dedim. Ama siz bakışlarınızla birbirinizi yiyorsunuz! Sonra konuşmaya başladınız. Bir baktım tartışıyorsunuz! Ve benim hakkımda! Çabalarınız için çok teşekkür ederim fakat ben de kendimi koruyabilirim." Montuma uzandığım sırada ellerime soğuk bir el değdi. "Tamam, kal burada. Ben giderim." Dedi Barış. Kaşlarımı çattım. "Eğer... İstenmiyorsan, çok durmam." Kaşlarım daha çok çatıldı. "Hayır Barış. Gitmiyorsun bir yere. Herkes yemek yiyecek!" Dengesiz misin Nilperi? Bir ben gidiyorum diyorsun, bir herkes yemek yiyecek diyorsun. Barış'ı üzmek istemiyorum sadece.

KimlikHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin