Bölüm 14

371 27 7
                                    

Sonunda özel bölümleri bitirdim. Eğer isteyen olursa finalden sonra Erik ve Sia'nın birlikte başka ne haltlar yediklerini başka özel bölümlerde yazabilirim. Neyse şimdi normal bölümlere geri dönelim. Ay normal bölüm yazmayı çok özlemişim ama ya...

Yapılan uzun konuşmalar sonrasında ikizler ve Erik'i yanlız bırakmak istemişti diğerleri. Sia adamlarından birine getirttiği şarabı kafasına dikmişti. Büyük bir yudum aldıktan sonra Avengers'ın olduğu salona gitmişti.
Sia: Barnes, gel hadi senin iyileştirelim. Makine hazır.
Gözler ona döndüğünde Sia onları umursamamıştı. Büyük bir yudum daha aldıktan sonra peşinden gelinip gelinmemesini umursamadan medikaline gitmişti. Peşinden gelen olmuştu tabii. Bucky, Natasha, Steve ve Emma onu takip etmişti. Gerçi Diana da gitmek istemişti ama Logan onu durdurmuştu. Sia'nın üstüne giderlerse pek iyi sonuçlanmayacağını biliyordu.

Bucky'ye oturacağı yeri işaret ettikten sonra ekrandan ayarlamaları yapmıştı.
Sia: Beynine ufak akımlar gönderilicek. Canını acıtmaması için elimden gelen her şeyi yapacağım. Ama söz veremem.
Bucky: Çok iç açıcıydın.
Sarışın kadın gözlerini Bucky'ye çevirdi yeniden. Onu bu halde görmekten nefret ediyordu.
Sia: Sana asla yalan söylemyeceğime dair söz verdim. Ben sözlerimi hep tutarım.
Bucky'nin başına başlığı geçirerek oturmasını sağlamıştı. Bucky gözlerini ona çevirmişti. Sia'yı hatırlayacaktı. Bunu umuyordu. Şu anda hatırladığı şeyler sadece trenden düştüğü zamanın öncesini hatırlıyordu. Şimdi de sonrasını hatırlayacaktı. Hydra'da geçirdiği zamanları, Red Room'un ona yaptırdıklarını ve bu ikisine rağmen Sia ile geçirdiği zamanları. O zamanların iyi olup olmadığını bilmiyordu. Ama Lady Death lakaplı birini kendisine bu kadar bağlayabilmişse, güzel olmalıydı bu kadar zaman.

Bucky gözlerini yummuştu. Beynine gelen akımlar canını yakıyordu. Yine de dayanılmaz değildi. Birden gözlerinin önüne gelen anı ile canı acımıştı. Hydra'daki ilk anısıydı. Kolu kopmuştu, canı acıyordu. Buna benzer bir makineye bağlıydı. Ama o zamanının aksine burda olmak istemiyordu. Hydra canını acıtmaya çalışıyordu. Sürekli gelen bu keskin acı onu zorluyordu. Derin nefesler almaya çalışıyordu. Anılarında hissettiği acı o kadar büyüktü ki şu anki durumunu da olumsuz etkileniyordu.

Bucky'nin şoka girmeye yakın olduğunu fark eden Sia anında durdurmuştu. Bucky'nin başındaki başlığı çıkarttıktan sonra yanaklarından tutarak anlını Bucky'nin anlına yaslamıştı.
Sia: Συγνώμη. (Özür dilerim.)
Bucky bu dili anlamıyordu. Ama Sia aynı dilde söylenmeye devam etti.
Sia: Λυπάμαι, δεν ήξερα ότι θα πονέσει τόσο πολύ. (Özür dilerim, ben bu kadar canını yakacağını bilmiyordum.)
Gri gözlerinden akan yaşları bir tek Bucky fark etmişti. Bucky, Sia'ya baktığında onu transa geçmiş gibi gözlerini yumduğunu gördü. Aynı iki cümleyi tekrarlayıp duruyordu. Bucky bakışarını onları bekleyen üçlüye çevirmişti. Üçü de Sia ve Bucky'yi sadece izlemekle yetinmişlerdi. Dudaklarını oynatarak çıkmalarını istemişti. Emma ilk çıkan olmuştu. Sonrasında ise Steve. Natasha ise çıkmak istememişti başta yine de çıkmıştı. Bucky yanlız kaldıklarında hala mırıldanan Sia'ya çevirdi bakışlarını yeniden.
Bucky: Sia, önemli değil. O kadar acıtmadı. Senin suçun değildi.
Sia, Bucky'nin sesini duymasıyla susmuştu. Gözlerini açtığında Bucky'nin çelik mavisi gözlerini görmüştü Sia'nın gir gözleri. Sia ağlıyordu. Madripoor'a diz çöktüren, Avengers'la bile pazarlık yapabilen, Natasha Romaoff'a bir Black Widow'a, şartlarını kabul ettiren Lady Death lakaplı bu kadın ağlıyordu. Hem de sadece Bucky'nin canını yaktığı için. Bucky o ana kadar fark edememişti belki. Ama o andan sonra tam anlamıyla idrak edebilmişti. Sia'nın onu ne kadar çok sevdiğini, ona ne kadar çok değer verdiğini, ona ne kadar çok aşık olduğunu o andan sonra anlamıştı.

Bucky ellerini Sia'nın ellerinin üstüne yerşeltirdi. Yüzünde duran elleri nazikçe iki avucu içerisine aldı. Sia'nın ellerinin titrediğin fark etmişti. Onun için de kolay değildi bu. Yıllardır bu anı beklemişti Sia. Korkuyordu. Bucky sonunda geçmişlerini hatırlayacaktı. Ama bundan sonra ne olacaktı? Bilmiyordu. Bucky hatırlayınca ne yapacaktı? Sia ile yeniden bir ilişki yaşayabilecekler miydi? Belirsizlik ikisini de korkutuyordu. Sia endişeli ve tedirgindi. Bucky'nin hatırladıktan sonra ne yapacağını merak ediyordu. Korkuyordu...

Bucky: Sia. Hadi bir daha deneyelim.
Sia: Olmaz. Canın yandı.
Sarışın kadının gözlerinden bir yaş daha akmıştı. Bucky ise onun gözünden akan yaşı sildi.
Bucky: Seni hatırlamamı istiyor musun?
Sia: Canının yanmasındansa beni hiç hatırlamamana razıyım James.
Bucky'nin yüzünde buruk bir tebessüm belirmişti. Hayatı boyunca onu en çok düşünen kişi Steve olmuştu. Şimdi bir de Sia vardı. Hatırlamasa bile onu önemsediğini hissettiriyordu.
Bucky: Hatırlamak istiyorum. Hydra'yı, Red Room'u ve seni...
Sia gözyaşları ile onayladı onu. Ellerini Bucky'nin sıcak avuçları arasından çıkartıp başlığı yeniden başına geçirdi. Bucky derin bir nefes almıştı. Sia onun onayını bekledikten sonra yeniden akımları başlamtmıştı. Bucky bu defa hatırlayana kadar bu makineden kalmak istiyordu. Hydra'dan başlayan anılar Red Room'a kadar uzanıyordu. Ve bir de Sia vardı bu anılarda. Sia'dan koparılana kadar en mutlu hissettiği anlara sahipti.

Bucky yaklaşık yirmi dakikadır makineye bağlıydı. Sia sadece onu izlemekle yetiniyordu. Bucky'nin canının acıdığını biliyordu. Yine de durdurmamıştı makineyi. Bucky durdurmasını istememişti. Makine durduğunda Sia hızlıca Bucky'nin yanına idip kafasındaki başlığı çıkarttı. Bucky çok yorgundu. Kalkmaya çalıştığında ayakta duramamıştı. Sia ise onu tutmuştu. Bucky konuşmak istemişti. Hatıraladığını söylemek istiyordu.
Sia: James yorulma. Dinlenmen lazım.
Medikalden birlikte çıkmışlardı. Sia Bucky'yi resmen taşıyordu. Kapıdaki üçlü onları gördüğünde yanlarına gitmişlerdi.
Sia: Hatırlıyor. Ama çok yorgun. Dinlenmesi lazım.
Steve: Odasına mı çıkartıyorsun?
Sia: Benim odama, orda daha rahat eder.
Kimsenin konuşmasını umursamadan Bucky'yi odasına çıkartmıştı Sia. Yatağına uzandırduktan sonra üstüne ince bir örtü örtüp kapıyı kapattı. Onu rahat bırakmak istiyordu. Zemo ona makinenin yan etkilerini anlatmıştı. Bucky'nin en az 6 saat uyuması gerektiğini söylemişti. Sia bunu aklında tutmuştu. Bucky'nin iyi olması için elinden geleni yapacaktı.

Emma Sia'nın göz yaşlarını görünce durumun ciddiyetini alamıştı. Sia koay kolay ağlayan biri değildi. Salona inerek diğerlerine haber vermek istemişti.
Emma: Logan, Diana, Wade. Sia'nın yanıan gidelim.
Onların ayaklanmasına karşın Erik de ayaklanmıştı.
Erik: Ben giderim.
Diana: Abi-
Erik: Onu burda en eski tanıyan benim. Bırakın onunla ben ilgileneyim.
Logan: Bunu söylemekten nefret ediyorum. Ama Erik haklı.
Logan yüzünü buruşturmuştu. Yine de Erik haklıydı. Bu binda da Sia'yı en uzun tanıyan kişi Bucky'di. Ondan sonra da Erik geliyordu. Dostu ona çok yardım etmişti. Şimdi de sıra ondaydı.

Erik terasta oturan Sia'nın yanıan gitmişti. Sia gri gözleri ile bulutları izliyordu. Erik yanına gidi oturduğuda bile bakışlarını ona çevirmemişti.
Erik: Demek artık James'in seni hatırlıyor.,
Sia: Canı acıdı.
Erik kolunu Sia'nın omzuna aratak onu kendisine çekti. Sia'nın belirsizlik yüzünden endişeli olduğuu düşünmüştü ya da o kadar uzun zamandır beklediği bu an geldiği için ne yapacağını bilmediğini düşünmüştü. Ama öyle değildi. Sia üzgündü, Bucky'nin canı yandığı için üzgündü.
Erik: Bunun olacağını biliyordun. O makine elbette canını yakacaktı.
Sia: Yakmaması için elimden geleni yaptım. Ama beceremedim.
Erik: Sia, yapma böyle.
Sia'nın gözlerinden bir damla yaş daha akmıştı. Erik ona dostça sarılmakla yetinebiliyordu. Sia ise ona yaslanmıştı. Erik her daim onun yanındaydı. Sia da her daim oun yanında olacaktı.
Sia: Erik, beni biliyorsun. Ailemi bundan yüz yıllar önce silip attım. Bir James vardı bende. Onu da aldılar. Sen biliyorsun en yakından. O gittikten sonra ne halade olduğumu.
Erik'i aklına eski anıları gelmişti. Sia ile ilk tanıştığı zamanları hatırlıyordu. Sia'yı dipte görmüştü. Gerçekten en dibe vurduğu zaman oydu. Ama çıkmıştı, Sia kendisini toparlayabilmişti.
Erik: James'n yeniden seninle olacak. Ayrıca aileni silip atmış olabilirsin. Ama ben varım. Sana dediğim gibi. Sen de benim ailemdensin.





































We'll Meet AgainHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin