Özel Bölüm 6

185 12 6
                                    

Lan ben bölümü atmakta geç kalmışım ya. Kimse de birşey demiyor. Yeni geldi aklıma...

Bucky

Kucağıdaki sarışın kadınnı hala göğüsüne bastırıyordu Bucky. Onunla konuşmaya çalışan Steve'i umursayamıyordu. Aklında sadece Athanasia vardı. Kalbini çıkartıp ellerine bıraktığı kadın bu dünyadan çekip gitmişti. Bucky'nin kalbini de yanında götürmüştü. Bunun ne olduğunu bilmiyordu Bucky. Sadece canının acıdığını biliyordu. Sadece ruhunda oluşan ve asla tamir olmayacak olan yara vardı aklında. 

Cenazeye kadar ortalarda gözükmemişti Bucky. Küçük bir apartman dairesine kapatmıştı. Steve'i bile içeri almamıştı. Cenazeye kadar telefonları da açmamıştı. Cenazeye kadar yaşını kendi içinde yaşamk istemişti. Ruhundaki yara her geçen gün daha fazla acıyordu. Belki de herkesi kendinden uzaklaştırmayı bir çare olarak görmüştü kendine. Kendisi de bilmiyordu.

Cenazeye geldiğinde herke ona dönmüştü. Üstünde beyaz gömlekli siyah bir takım vardı. Takımın ütününü kendisi yapmıştı. Kalbini uğurlayacaktı bugün. Hayatının aşkını kaybetmişti. Hayatının kadınına saygı göstermek istemişti.

Ama herkesin ona dönmesini sağlayan asıl şey saçları olmuştu. Winter Soldier'ken kullandığı omuzlarına kadar gelen saçları kesmişti. Steve'in onara gösterdiği eski resimlerdeki gibi kısa saçlıydı. Yeni traş olmuştu. Saçlarını neden kestiğini kendisi de bilmiyordu. Sadece yapmıştı. İki haftadır düşünmüyordu. Düşünürke kendini öldürebilirdi. Bunu belki de çok yapmak istiyordu. Ama yapmamıştı. Athanasia'ya kavuşma itimalin tehikeye atmaya niyeti yoktu. Hayatının onu ne zaman öldüreceğini bekliyordu. Sarışın kadını bir daha görmek için bekleyecekti.

Mezar taşına ilerlediğinde yanında başka bir beden hissetmişti. Erik yanındaydı. İkisinin elinde de birer buket vardı. Sarışın kadının en sevdiği çiçeği almışlardı. Bucky elindeki beyaz dağ lalesi buketini mezarın üstüne nazikçe bıraktı. Mezar taşına yaslamıştı beyaz çiçekleri. Hayatının kadınına layık değildi bu çiçekler. Athanasia bu dünyadaki herkesten ve her şeyden daha güzel ve eşsizdi onun için. Bu çiçekleri ona böyle vermekten nefret etmişti. 

Ruhundaki yaranın nasıl geçeceğini bilmiyordu. Sadece hayatının aşkını geri istiyordu. Gözlerinden bir damla yaş akarken bakışlarını Erik'e çevirdi.
Bucky: Neden gitti?
Erik: Bilmiyorum. Tek bildiğim seni her daim sevdiği...
Bu cevap Bucky'nin canını yakmıştı. Onu hatırlamadığı her bir saniye için kendisinden nefret etti. Ne olurdu hatırlasaydı? Daha fazla vakit geçirmiş olurlardı en azından. Belki de Athanasia'ya onu sevdiğini daha fazla söyleyebilirdi.

Bucky gözlerini yumdu. Çelik mavisi gözlerinden bir damla daha yaş akmıştı. Bilmediği bir şey değildi. Sia ona aşıktı. Bucky de Sia'ya aşıktı. Sa hayatı boyunca onu beklemişti. Bekleme sırası da Bucky'deydi artık. Eninde sonunda yeniden bir araya gelecekleri sonuçta. Tek yapası gerek şey beklemekti.


Erik

Sia'nın öldüğünü kabul etmemişti. İki hafta boyunca konuşmaktan kaçınmıştı. Charlesonun istediği şeyleri zihnini okuyarak öğrenmek zorunda kalıyordu. Kocasının bu durumdan nefret etmişti. En az Diana'da onun kadar bu durumdan nefret ediyordu.

Sia Erik'in hayatında çok önemli bir yere sahipti. Onun gittiğini kabullenmek istemiyordu. Canı acıyordu. Kalbindeki bir parçanın söküldüpünü hissediyordu. Kalbi kanıyordu...

Erik, Sia'nın ona aldığı siyah takımlardan birisi vardı. Onun aldığı şeyleri giymek istemişti bugün. Bileğinde de düğün hediyesi olan saati vardı. Bucky kadar berbat görünüyordu. İki adam da yıkmıştı. İkisi de hayatlarında önemli birini kaybetmişlerdi. İkisinin da ruhu tamir olamayacak şekilde parçalanmıştı...

We'll Meet AgainHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin