Bölüm 7

732 53 4
                                    

Natasha eve geldiklerinde Sia ve Bucky ile konuşmak istemişti ama Sia gelir gelmez kendisini katardan birine kitlemişti ve hiçbir şekilde girişe izin vermiyordu. Bucky ise yorgun olduğunu bahane ederk odasın gitmişti. Natasha'nın onunla konuşacağını anladığı için Steve ve Tony arasındaki sorunların kızıl kadını meşgul edeceğine emin olana kadar duşta vakit geçirmişti.

Natasha ise bu konuşma işini erteleyebilirdi ama iptal etmeyeceği kesindi. Sabah olduğunda ikisini de kahvaltıda yakalamak istemişti ama onun konuşacağı konudan daha büyük bir konu olmuştu. Çünkü bir süreliğine kimse odasından çıkamamıştı.
Natasha: FUCKUP, şu lanet kapıyı aç!
FUCKUP: Üzgünüm Bayan Romanoff. Bunu yapmaya yetkim yok.
Natasha bir küfür daha savurduktan sonra sakin bir şekilde bekledi. Yaklaşık 10 dakika sonra kapı açılmıştı. Herkes hızlı bir şekilde aşağı indiğinde salonda kimseyi bulamamışlardı. Natasha medikale ilerlerken içeri girdiğinde zihin programlama makinesini gördü. Ondan sonra diğerleri de gelmişti.
Sia: Medikalimde ne arıyorsunuz?
Kimse soruya cevap vermemişti. Sia ise onalara göz devirmekle yetindi.
Sia: Buna bir servet ödedim. Bucky'nin zihni tedavi olmazsa Hydra'daki herkesi tek başıma öldüreceğime ya da orayı satın alacağımı falan söyledim. İşe yaramazsa Hydra diye bir sorununuz kalmayacak.
Charles sandalyesiyle makinenin arkasına geçerek bağlantılarını kontrol etmeye başladı. Erik ve Lorna ise yüzlerinde nerdeyse birbirinin aynısı olan sinsi gülümsemeleri takınmışlardı.
Lorna: Bu metal yığınını ne zaman parçalarına ayırabilirim?
Sia: İşim bittikten sonra bu kadar metali sana vericem. İstersen metalden kendi heykelini yap, umrumda bile değil.
Lorna'nın gülümsemesi genişlemişti. Bucky ise karşısında duran bu metal yığınından hiç haz etmiyordu. Yine de zihni sonunda serbest kalacağı için biraz daha rahattı.
Sam: Bu makineyi kullanmayı biliyor musun?
Sia: Elbette bilmiyorum. Bir arkadaşımı arayacağım o yüzden. Aslında 2 3 günde çözerim ama sizi fazla bekletmeye gerek yok.
Natasha: Kimi arayacaksın?
Sia: Aslına aramayacağım, yanına gitmem lazım.
Natasha ise soruunun cevabını bekiyordu. Tek kaşını kaldırarak Sia'ya bakmaya devam ettiğinde Sia ona göz devirmişti.
Sia: Hemlut.
Steve: Zemo mu!?
Sia ona göz devirmekle yetinmişti. Zemo ile iyi anlaşırdı. Ama onu hapisten çıkartacak kadar da sevmiyordu.
Charles: Onu hapisten çıkarmayacaksın, değil mi?
Sia: Hemlut'la iyi anlaşıyor olabilirim Charlie. Ama onu Raft'dan çıkartıcak kadar da sevmiyorum.
Clint: Peki sen Raft'a nasıl gireceksin?
Sia: Benim Lady Death olduğumu unutuyorsun Francis. Çok isterseniz bir ya da iki kişi benle gelebilir.
Natasha: Ben gelirim, Sam'de bizle gelir.
Sia: Emma da gelecek. Orda bir arkadaşı var onu görmek istiyor.
Natasha onu başıyla onayladığında hazırlanmak için odasına gitti. Sia'da hazırlanmıştı. Helikopteri hazırlaması için adamlarına haber vermişti. Steve ve Tony ise Sia'ya güvenmediklerini Natasha'ya söylemişlerdi ama Nat'ın onla başa çıkabileceğini de biliyorlardı.

Emma helikopterin son kontrollerini yaptıkran sonra sakin bir yüz ifadesi ile Sia'ya döndü. Kesinlikle memnun olmadığı bir şeyler vardı. Sia Emma'nın nötr yüz ifadesinden bile anlayabilmişti bunu.
Emma: Bunu kullanmayalım.
Sia kaşlarını kaldırarak ona baktığında Emma'nın yüzündeki ifadeyi çözmüştü. İki kadın da birbirlerini uzun süredir tanıyorlardı. Zorlanmadan birbirlerini anlayabiliyorlardı.
Emma: Sorun rengi.
İki kelime ile memnuniyetsizliğini açıkladığında Sia bu duruma gülümsemişti. Bu gülümsemesi sinsi bir gülümseme değildi, olayın komikliğine gülmüştü. White Queen kesinlikle beyaz olan helikopteri kullanmak istiyordu. Bu bazıları için tuhaf bir durumdu ama Sia için anlaşılabilir bir şeydi. Sonuçta Emma'yı tanıyordu. Kadının beyaz olmayan hiçbir kıyafeti olmadığını da biliyordu. Beyaz olmayan tek bir çorabı bile yoktu.

Sia başıyla onu onayladığında Emma adamlara beyaz helikopteri hazırlamalarını söylemeye gitmişti. Bu sırada çoktan hazırlanmış olan Natasha ve Sam'in yanına inmişti Sia'da.
Sia: Helikopter değiştiriyoruz.
Natasha: Neden?
Sia: Emma.
Tek kelime ile açıkladığında Wade ve Logan olayı anlamış ve kıkırdamışlardı. Wade için gülmek normal bir durumdu ama Logan'ın güldüğünü ilk defa görmüştü çoğu.
Wade: White Queen kullanacak helikopteri, beyaz olanı istiyor.
Charles ve Steve aynı anda bu duruma göz devirmişlerdi. Diğerleri ise pek bir tepki vermemişti. Bazıları hala kıkırdıyordu.
Charles: Emma'nı bunu yapması hiç güzel bir davranış değil.
Sia: Charlie, hatırlatayım sen Amerika'da yaşayan bir İngiliz'sin ve zenginsin. Ayrıca ben de zenginim. Bu tarz şeyler umrumda bile değil. Ve Emma elmasa dönüşebiliyor. Bu dünyadaki en nadir madenlerden birine. Kadının elbette böyle zevleri olacak.
Charles ona yeniden göz devirmişti. Erik ise kocasına karşı korumacı bir tavırla onun yanına gitmişti.
Erik: Hey, kocama sadece ben laf sokabilirim.
Sia: Teknik olarak senin kocan değil. Benim sana verdiğin sahte kimliklerdeki birinin kocası. Sabıkalı olduğun için nikahınızı da kıyamadık atırlarsan.
Erik gözlerini devirmişti ama Sia'nın haklı olduğunu biliyordu. Teknik olarak haklıydı sadece. Sia ise sakin bir şekilde koltuğa geri oturmuştu.
Erik: Peki Charles'ın İngiliz olması ne alaka?
Sia: Senin Alman olmanla aynı alaka.
Erik: Hey, sen de Yunan'sın.
Sia ona omuz silkmişti. Natasha ve Clint dışında Avengers'ın diğer üyeleri Sia'nın Yunan olduğu detayını yeni öğrenmişlerdi.

Bucky dün yaşadıkları tuhaf olayın etkisi ile Sia'ya dikkatle bakıyordu. Kadınla arasında gerçekten tuhaf bir bağ olduğunu hissediyordu. Tüm gece boyunca hafızasını zorlamıştı. Ama yine de hatırlayamamıştı.
Natasha'da aynı şekilde Sia'ya daha dikkatli bakıyordu. Sia'yı uzun yıllardır tanıyordu kızıl kadın. Onun bu davranışlarını garip buluyordu. Yine de şu anda ağzından laf alamayacağını biliyordu.

Emma'nın gelip helikopterin hazır olduğunu söyledikten sonra Natasha, Sam ve Sia çıkmıştı. Sia ve Natasha birlikte oturmak istemişlerdi. Sam ise Emma'nın yanına oturmuştu. Ona yardımcı pilotluk yapıyordu.

Raft'a girdikten sonra Sia sakin bir şekilde Zemo ile görüşmeye gitmişti. Görüşmesi bittikten sonra Emma'nın arkadaşı ile görüşmesini beklemeye başlamışlardı. Natasha'nın sert bakışları ile Sam helikoptere doğru ilerlemişti.
Natasha: Dün baya agrasiftin.
Sia onu başıyla onaylamıştı. O an aklına gelince kaşlarını çatmıştı.
Natasha: Bucky'yi bu kadar kıskanmanı beklemiyodum.
Sarışın kadın gri gözlerini ona çevirmişti. Natahsa'nın haklı olduğunu biliyordu ama yine de bunu kabul etmeye niyeti yoktu.
Sia: Kıskanmadım.
Natasha yaslandığı duvardan kalkıp Sia'nın karşısında dikildi ve kollarını birbirine dolayıp eski arkadaşına imalı bakışlarını ondan esirgememişti.
Natasha: Seni eskiden beri tanıyorum Athanasia. Bucky'yi kıskandın, hem de fazlasıyla kıskandın. Ben sadece nedenini merak ediyorum Sia.
Sia: Etme Romanova.
Natasha: Her ne kadar kavga etmiş de olsak sen benim dostumsun Sia. Merak ediyorum sadece. Üzülmeni asla istemem.
Sia ona sakin bir şekilde bakışlarını Natasha'ya çevirmişti. Onu bir süre inceledikten sonra samimi olduğunu anlamıştı. Sia için Natasha önemliydi. Kızıl kadın onun dostuydu, fikirlerine her daim önem verirdi.
Sia: James ile uzun bir geçmişimiz var.
Natasha birbirlerine bağladığı kollarını çözmüştü. Sia'nin devam etmesi için beklemeyi tercih etmişti.
Sia: Güzel zamanlardı.
Yüzünde kırgın bir tebessüm belirdiğinde Natasha onun omzunu yumuşak bir şekilde omzuna dokunmuştu.
Natasha: Belki yeniden olur.
Sia ise tebessümünü korurken cebinde bir sigara çıkartarak sigarasını yakmıştı. Yüzündeki gülümseme her zaman tanıdığı sinsi gülümseme yerine yumuşak bir gülüseme vardı ama.
Sia: James'in isteyeceğini sanmam Alianovna. O dönemlerde Winter Soldier da vardı.
Natasha arkadaşına hızlı bir hamle ile sarılmıştı. Sia uzun zamandır arası bozuk olan arkadaşının sarılmasına karşın kollarını onun sırtına dolamıştı.

We'll Meet AgainHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin