Yukarıdaki şarkıyı açıp okuyalım bölümü. Bitince tekrar tekrar açıp okuyun lütfen. Çünkü şarkının sözleri bölümde geçiyor.
Medya: Kim Taehyung - Scenery
İyi okumalarrr^^
---
Odasının ortasında beliren silüet ile hızla arkasına dönmüş ve korku duygusunun kısa süreliğine vücudunu sarmasına izin vermişti. Fakat bu korkusu, gelen kişinin prens olduğunu gördükten sonra saniyeler içinde kaybolup gitmiş. siyah palto ve altına oldukça şık bir şekilde takım elbise giymiş olan prensin neden bu kadar resmi giyindiğini merak ederek ayağa kalkmıştı.
"Sen ne cüretle pat diye odamın ortasında beliriyorsun!?" Gözlerini deviren prense doğru bir daha seslenmişti.
"21. Yüzyıldayız, kapı diye bir şey icat edildi. Bir dahakine onu kullan!" Prens umursamaz bir tavırla gözlerini rastgele bir tarafa çevirerek konuşmaya başladı.
"Senin yaptığın gibi, 'pat!' Diye odaya daldım işte. Bundaki problem nedir?" Seung jo kollarını göğüsünde bağlayıp histerik bir gülüşle gözlerini yukarıya doğru çevirmişti.
"Hah, en azından ben kapıyı kullandım!""Cidden mi..." bu kadar gücü olan birinin kapıyı kullanmasını nasıl beklediğini sorarcasına gözlerine baktığında, bu sorusunu asla dile dökmeyecekti. Bu yüzden konuyu dağıtmak için aralarında yaklaşık bir kaç adım olan Seung jo'ya doğru bir adım atmış ve aralarındaki mesafeyi azaltmıştı.
"dediğin şeyi getirdim." Seung jo kaşlarını çatmış ve 'neymiş o' dercesine kafasını kısaca salladığında prens işaret parmağını kaldırıp düz bir şekilde öne doğru uzatmıştı düşünür gibi.
"Neydi ismi..." kendi kendine düşünerek gözlerini kıstığında, gözleri Seung jo ile buluştuğunda kendisine sadece boş gözlerle baktığını gördü o an. Bir süre sadece birbirlerinin gözlerinin içine bakmış ve prensin hatırlayamadığı kelimeyi hatırlamasını beklemişti."Heh, borç! Sana ondan getirdim." Seung jo bu kadar hızlı bir şekilde gelmesine şaşırmış gibi kalakalmışken prens elini cebine atmış ve cebinden çıkardığı bir külçe altını ağzı iki karış açılmış Seung jo'ya uzatmıştı.
"Bu yeterli olur mu?" Ağzının yanında gözleride sonuna kadar açıldığında prensin sorusu üzerine gözlerini külçe altından çekmiş ve düz bir şekilde kendisine bakan prense doğru seslenmişti oldukça şaşkın çıkan sesiyle."Şaka mı yapıyorsun?" Evet, tam olarak şaka yaptığını düşünüyor hatta biraz sonra prensin 'Youtube kanalımız için video çekiyoruz, kameramız o tarafta, el sallayın!' Demesini falan beklemişti ama bu durum oldukça gerçekçiydi ve bu işin sonunda 'Beğenmeyi ve abone olmayı unutmayın!' Diyerek reklam yapmayacaktıda, çünkü bu tamamıyla gerçekti.
"Hayır, borcunu ödemelisin diyen sendin."
"Ama bu..." alıp almamak konusunda karasızdı, çünkü aldığı telefonun maliyeti bunun çok çok daha altındaydı ama alırsa herşeyi yapabilecekti bununla, hayalini kurduğu herşeyi. Yinede bencillik yapmak isteyeceği son şeydi.
"Aldığım telefonun fiyatı çokça altındaydı bunun."Prens, altını almak konusunda çekingen olan Seung jo'nun kucağına atmıştı altını, umursamaz gibi görünerek. Daha sonrasında elini sallayarak konuşmuştu.
"Al, borcumu ödedim işte. Zaten bende çok var ondan." Pek mütevazı gözükmesede bir şekilde vermişti işte... borcunu!Yeşil alevler tekrar etrafını sardığında ortadan kaybolmuş ve Seung jo'yu yine odasında yalnız bırakmıştı.
"Vay be..." elindeki altını havaya kaldırmış ve ışığa doğru tutarak dikkatli bir şekilde incelemişti.
"Külçe altınım var artık." Avucunun içindeki altını sıkmış ve yumruk yaptığı eliyle 'yes be!' Dercesine bir hareket yaparak gülmüştü.
"Kaşıkla verip, kepçeyle almak diye buna deniliyormuş demek ki!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FISILTI
General FictionUYARI: fantastik kurgudur!!! --------------------------------------------------- 700 yıldır yaşayan ölümsüz bir prens... Resim çizmeye tutkulu olan genç bir kız... Kaderleri birbirine bağlı olan iki yabancı... 700 yıllık ölümsüzlük lanetini bozmak i...