|24|- Miracle

107 80 108
                                    


Bölüm şarkısı medyadaa

İyi okumalarrr

Medya: Rei 6 - Ah canım sevgilim

------

Kana bulanmış dudakları üzerinde hissettiği ıslaklık ile kanayan yarasının sızlamasıyla acıyla tıslamış ve kafasını hafiften geriye kaçırmıştı.

Yüzüne ilgiyle bakan ve elindeki ıslak bez parçasıyla dudağında ki kanları silmeye çalışan adamın yüzüne baktığında oldukça yakınlardı.
"Az rahat dur. Yarayı temizlemezsek iltihaplanır." Islak bezle olabilecek en dikkatli şekilde Sterliçya'nın dudağındaki yarayı temizlemeye devam etti. Sterliçya doğrudan Ju kang'a bakarken, onu izlerken birden gülesi geldi ve hafifçe güldü. Gülüşüyle Ju kang'ın bakışlarını gözlerine çekti.

"Ne," dedi Ju kang, "Neye gülüyorsun?" altında oturdukları sakura ağacının kurumuş dalları rüzgar nedeniyle sesler çıkartırken, Sterliçya omuz silkti.
"Bilmem. Bu şekilde ilgili olman çok hoş."

"Bana bakarsan hiç komik değil."

"Komik demedim zaten, hoş dedim."

"Hâlâ komik değilsin." Sterliçya gözlerini devirdi.
"Hadi ama... sadece bayılmışım. Fazla abartmadın mı?" Ju kang, ifadesizliğini koruyarak ıslak bezi bu sefer Sterliçya'nın alnına çıkardı.
"İlk bir kaç saniye öldüğüne emindim. Sen... normal bir insansın. Yani demek istediğim bir fanisin ve ölebilirsin." Kanla kirlenmiş bez parçasını cebine tıkıştırdığında ayağa kalkmıştı. Bir ormandaydılar ve çevreyi kirletmemenin bilincindeydiler elbette.

Sterliçya'da ayağa kalktığında dakikalar öncesine göre daha iyi olduğunu fark etti. En azından başı dönmüyordu.
"Sende bir zamanlar ölümlüydün."

"Olabilir." Dudaklarına ince bir gülümseme hakim olurken elini Sterliçya'ya uzattı. Sterliçya, ne yapmaya çalıştığını anlayarak uzattığı eli tuttu ve sadece saniyeler içinde yeşil ışıklarla birlikte kayboldular.

"Tanrım, kendimi çok kötü hissediyorum!" Mabel, Seung jo'ya kapıyı açarken söyleniyordu, üzerinde yeni uyandığını belli eden kıyafetleri varken. Seung jo, evin içine girdiğinde, Mabel, mutfağa ilerleyip bir bardak su alıp içti. Geri döndüğünde, Seung jo, çoktan oturmuştu. Gidip tam karşısına oturdu.

"Sana da günaydın Mab." Mabel cevap vermedi.
"Sen iyi misin?" Mabel başını kaldırıp Seung jo'ya baktı boş gözlerle.
"Uyandığıma lanet etmekle meşgul olduğum için iyi değilim. Sen nasılsın?" Seung jo'nun yargılayıcı bakışlarına maruz kaldığında oflayarak durumu açıklamaya çalıştı. Seung jo, masanın üzerinde duran su sürahisini alıp, sürahiden içmeye başladığında Mabel'ı dinliyordu.

"Rüyamda birini öpüyordum." Seung jo ağzındaki suyu öksürerek püskürttüğünde, Mabel, yüzünü buruşturdu.
"NE?"

"Duydun işte."

"Kimdi?" Seung jo kendisi olması için dualar ediyordu şimdi.
"Ünlü biriydi." Mabel'ın morali hâlâ yerlerdeydi. Seung jo omuzlarını düşürdü.
"Bangtan değil mi?" Mabel, kalbindeki acıyla inleyerek geriye doğru yaslandı.
"Evet, nasıl bildin!?" Seung jo gözlerini devirdi.
"Jimin miydi?"

"Hayır."

"Seokjin mi?" Seung jo'nun sesi oldukça düz ve umursamaz çıkıyordu.
"Yok, değildi."

"Yine mi Jungkook'tu?"

"Hayır, bu sefer-"

"Yine Taehyung, değil mi, Taehyung?" Mabel ağlamaklı bir sesle konuşmaya başladı.
"Lanet olsun, evet, oydu! Kalbim öyle acıyor ki!"

FISILTIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin