Bence şarkıyı açıp okuyun :')
Medya: Epik High (ft. Lee hi) - Can you hear my heart
İyi okumalarrr
.
.
.
"Sinek dudağımı ısırmış." Kapıdan çıktıkları an Seung jo'nun cümlesiyle üçü de bakışlarını dudağını tutan Seung jo'ya çevirdiler
"First kissimi bir sineğe kaptırdığıma inanmıyorum. Birde alt dudak almış, işini biliyor kerata!""Beni bunun ilk öpücüğün olduğuna asla inandıramazsın Seung jo." Woo shik'in cümlesiyle omuz silkti umursamazca.
"Değil zaten. Kandırmaya çalışıyorum sizi." Hafiften gülen Woo shik, kolunu Seung jo'nun omzuna atarak onu biraz kendine çekip kendisine yaslanmasını sağladığında ayrıca itiraz etmemesi şaşırtmıştı. Sınırlarını zorlayıp başını Sola çevirdi ve dudaklarına değen saçlara ufak bir öpücük kondurarak gülüşüne devam etti.
"tatlısın.""Değilim."
Woo shik'in tekrar gelen gülüşünden sonra sessizce yürümeye devam ettiklerinde kimsenin konuşmaması şuanlık Woo shik'in işine geliyordu aslında. Kafasının içindeki düşünceler onu ara ara çekip ortamdan kopmasını sağlarken bile bunun farkında olan yoktu. Sterliçya ve Ju kang'ın odaklandığı tek durum ise yüzüğün bulunmasıydı. Birbirlerini bulmuşken ve ikisi de ilk kez bu kadar sevilirken birbirlerini kaybetme durumu kalplerini büyük bir endişeyle dolduruyordu. Sessizlerdi. Karanlık gökyüzünün rahatsız olacağı kadar sessizlerdi.
Gökyüzü onlar için kasvetli bir şarkı çalıyordu şimdi rüzgarıyla. Rüzgarın uğultusu bir melodi gibi geliyordu Ju kang'a. Bir melodiden öte kulaklarına fısıldanan kelimelerdi sanki.
Sokaklar o gün onların sessizliğine sessizlik katmak için bomboştu sanki. Sokakta yürüyen sadece beşiymiş gibi. Aralarına sonradan katılan Jane çoktan Woo shik'in yanında yerini almıştı. Woo shik, her ne kadar Jane'i bulundukları durumdan uzak tutmaya çalışmış olsa bile bugün onu kendinden ayırmak istemiyordu. Jane'in duygularına karşılık vermese bile uzun bir geçmişleri vardı. Geçmişin hatırına onu koruyacaktı.
Sarışın kızın tek kolu beline sarılırken Woo shik, başını hafifçe ona çevirdi. Kendisine yaslanan Jane'in dudağının kenarında hafif bir yara vardı. Kaşlarını çatarak kızın yüzüne dikkat kesildi.
"Dudağına ne oldu öyle?""Yara."
"Jane..."
"Kaltağın biri yoluma çıktı. Bende haddini bildirdim." Takıldığın aptal kadınlardan biriydi Woo shik. Sana hakaret etmesin dayanamayıp, sana olan tüm hıncımı ondan çıkardım.
"Lady devil'im benim." Sarışının gülümsemesini sağlarken soru sormaması onu memnun ediyordu. Bu hayatta Jane gibisi gelmezdi onun başına. İyi yada kötü yaptığı her şeyi destekleyen sarışını dünyalara bedeldi.
Biraz daha yürüdüklerinde Ju kang, başını kaldırıp gökyüzüne baktı. Ay daha çıkmamıştı ve bu biraz içini rahatlatmıştı. Tek kolu altındaki kızı biraz daha kendine çektiğinde onun çiçek gibi kokusunu bir daha alamamanın korkusunu yaşıyordu.
"Ay daha tepeye çıkmamış ha Woo shik? Bugün Tanrı bizimle galiba."
"Bulutların ayı saklaması Tanrı'nın bizimle olduğu anlamına mı geliyor dostum?"
"Neden olmasın? Bulutları ayın gölgesini kapatmışsa bu bizimle olduğu anlamına geliyor." Dedikleri üzerine Woo shik, abartılı olmayan bir kahkaha attı.
"Edebiyat yapma konusunda seninle yarışa girmeyeceğim. Yürüyen kütüphane seni... Sonra özlerim bu tartışmalarımızı." Bu sefer gülen taraf Ju kang oldu. "Ben özlemeyeceğim seni. Bu dünyaya dair tek bir şeyi özlemem." Başını kolları arasındaki Sterliçya'ya çevirdi. "Çiçeğim dışında. Onu her durumda özlerim. Kollarımdayken bile özlerim çiçeğimi." Utangaç bir gülümsemeyle önüne bakan Sterliçya başını çevirip bakmadı sevgilisine. Bir kaç dakika yürüdükten sonra artık ormanlık bir yoldalardı. Yürümek artık daha zorlaştığı için yorulmuşlardı da. Seung Jo'nun telefonundan gelen ışık yollarını aydınlatıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FISILTI
Fiksi UmumUYARI: fantastik kurgudur!!! --------------------------------------------------- 700 yıldır yaşayan ölümsüz bir prens... Resim çizmeye tutkulu olan genç bir kız... Kaderleri birbirine bağlı olan iki yabancı... 700 yıllık ölümsüzlük lanetini bozmak i...