|18|-wordless melodies

192 101 141
                                    

Yukarıdaki şarkıyı açıp bölümü öyle okuyalım

Medya: Hemsaye - Fısıltı.

İyi okumalar

Not: Lütfen okuyorsanız yorum yapın, sadece tek bir yorum bile yeterli. Okuduğunuzdan haberim olur en azından

---

Demek artık eve dönüyoruz ha?" Seung jo, yatağının üzerindeki sırt çantasına kıyafetlerini yerleştirirken her zamanki gibi kitap okuyan Ju kang'tan bir cevap beklemişti fakat tek bir cevap alamayınca işine devam etmişti.

Bir hafta kadar uzun süreceğini sandıkları gezi sadece dört gün sürmüş ve bu durum Seung jo'nun oldukça moralini bozmuştu. Giysilerini düzensiz bir şekilde çantasına yerleştirirken bir yandan söyleniyor olmasına rağmen Ju Kang'ın tek bir kelime etmediğini gördüğünde öfkesi ikiye katlanmıştı.

"Sen niye konuşmuyorsun be!"

"Neyi konuşayım Seung jo?" gözlerini kitabın sayfalarından ayırmadan konuştuğunda Seung jo, çantasının fermuarını çekmiş ve yatağın üzerine oturmuştu.
"Sen eşyalarını toparlamayacak mısın?"

"Ne eşyası?" Seung jo kollarını geriye yaslarken gözlerini devirmişti.
"Doğru ya, niye eşya alasın ki yanına." Bir süre aynı pozisyonu koruduktan hemen sonra ayağa kalkmış ve otel odasının dolaplarını kurcalamaya başlamıştı. Bir yandanda konuşuyordu.

"Düşündüm de, acaba senin gibi büyük bir suç işlesem sonrasında Tanrı beni de bir ölümsüz olarak lanetler mi?" dolaptan bulduğu nemlendiricinin markasını ve üzerindeki yazıları incelerken devam etmişti.

"Sen ölümsüz olduğun için yakarıyorsun ama... bence güzel olurdu." Ju kang söylediklerini ilk şaka olarak algılayıp ciddiye almazken Seung jo'nun ilk kez ciddiyetsizlik barındırmayan ses tonuna karşılık başını kitabından kaldırmış ve bakışlarını, elinde bir kaç kutu kremi inceleyen Seung jo'ya çevirmişti.

"Nasıl hissettirdiğini biliyor musun?" Seung jo omuz silkmişti, gözleri hâlâ krem kutularındayken.
"Umurumda değil. Ölümsüz olmak, sevdiklerinle ölüm kaygısı olmadan vakit geçirmek her şeye bedel." Seung jo'nun sözleri üzerinden burnundan güler gibi bir ses çıkarmış daha sonra arkasına yaslanarak derin bir nefes almıştı.

"Peki yıllarca sevdiklerin gözlerinin önünde can verirken senin tek bir şey yapamayışın ve yüzlerce yıl yaşarken, tüm sevdiklerini teker teker kaybetmek... hiç yakmayacak mı canını?"

Seung jo, bu sözler üzerine bedenini ele geçiren üzüntü ve bir o kadarda bunu istediği için hissettiği pişmanlık ile gözleri boşluğa dalmışken Ju kang'ın tekrar dudaklarını aralamasıyla gözlerini boşluktan çekmiş, konuşmaya başlayan Ju kang'a çevirmişti.
"Tanrının yanında en büyük günah bir insanın canına son vermektir. Sen bunu yapamayacak kadar safsın." Kitabının kapağını kapatıp ayaklandığında, odanın ortasında elinde bir kaç kutu kremle duran Seung jo'nun yanına yaklaşırken Seung jo, sormuştu.

"Saf derken... kalbimin temiz olduğundan bahsediyorsun değil mi?" Ju kang gülümsemiş ve daha sonra işaret parmağıyla, baş parmağını birleştirip mancık misali kullanarak, Seunng jo'nun şakağına vurmuştu işaret parmağını.
"Kalple bir ilgisi yok. Saksını çalıştıramıyorsun diyorum." Seung jo'nun bakışlarının öfkeyle parladığını gördüğünde gülerek yanından geçmiş ve odanın kapısına doğru ilerlemişti. Ju kang'ın kendisiyle eğlendiğini anlamayan Seung jo ise cevap vermek için ağzını açmıştı ki, Ju kang'ın odada olmadığını fark etmişti.

"Aptal." Söylenerek çantasına yönelmiş ve küçük bölmeyi açarak elindeki nemlendiricileri -otele ait olan nemlendiricileri- çantasına yerleştirmişti.
"O kadar para verdim. Bunlar benim hakkım."

FISILTIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin