Yukarıdaki şarkıyı açalımm
İyi okumalarrrrrr
Medya: Harry Styles - Watermelon Sugar
•
•
•
Doğmaya yüz tutmuş olan güneşin ışıkları kavruk tenini turuncu renge boyarken baş parmağı ve orta parmağı arasında tuttuğu bardağını dudaklarına götürdü. Aynı zamanla arkasından gelen sesle gülümserken çoktan dudakları arasına aldığı bardaktan bir yudum içmişti.
"Dün gece," Seung jo, savsak adımlarla odanın ortasına yürüdüğünde daha pencerenin yanında oturan Woo shik'in yanına varamadan dengesini kaybedip yerle buluşmuş olsa bile bunu umursamadan devam etti;
"Ölmüş olabilir miyim?" Woo shik'ten cevap gelmeyince ayağa kalktı ve hemen yanına yaklaştı.
"Sana diyorum!" hâlâ cevap vermeyen Woo shik'in gözleri önüne elini sallayıp, parmağını şıklattıktan sonra sonunda bakışları üzerine çekmeyi başarmıştı.
"Hey... Duymuyor musun beni?"
"Çok net duyuyorum."
"Bir soru sordum?"
"Zahmet olmayacaksa tekrarlar mısın hayatım?" Seung jo, gözlerini devirdiğinde kızmadı çünkü alışmıştı artık Woo shik'in tavırlarına.
"Dün gece tam olarak ne oldu?"
"Bilmek istemezsin." Yüzüne yerleşen imalı sırıtış Seung jo'nun dehşet ifadesi karşısında pek dayanamadı. Tüm odada yankılanacak bir kahkahaya sebep olan yüz ifadesini sildi Seung jo ve kaşlarını çattı. Kahkahasını dinginleştiren Woo shik yüzüne salak bir sırıtışla Seung jo'ya döndü. "Şaka yapıyorum, şaka!"
"Yaa, cidden mi? O kadar komiksin ki..."
"Bildiğim şeyleri yüzüme söylemene gerek yok tatlım. Otursana..." Seung jo, duvara yaslı olan sandalyeyi aldığı gibi Woo shik'in yanına koyarken bir yandan da söyleniyordu. "Senden ne zaman kurtulacağım ben?"
"Deme öyle. Gidersem üzülürsün sonra-"
"İnan, üzülmem." Dediğinde sandalyeye oturdu.
"Özlersin falan," diyen Woo shik onu duymuyor gibiydi.
"Özlemem!"
"Neden bu kadar inatçısın Seung jo? Beni biraz tanımaya bile çalışmıyorsun."
"Seni tanımaya çalışmıyorum çünkü... Mont giydiğimde altımdaki kazağın kol kısmının yukarıya toplanması gibisin. Rahatsız edici yani."
"Yuh yani, o kadarda değilimdir"
"O kadar!"
"Çok kırıcısın, çok..." ayağa kalktığında dilini damağına değdirerek bir tür 'tıch' sesi çıkararak salonun bir köşesinde duran tahta dolaba doğru gitti. "Anlamıyorum," dediğinde dolaptan küçük bir bardak çıkarıyordu. "Kendini neden benden uzak tutuyorsun. Seni yiyecek değilim ya?" arkasına döndüğünde Seung jo'yla göz göze gelmiş ve bunun üzerine dudaklarını ince bir gülümseme almıştı. "Bu kadar tatlı olmaya devam edersen yiyebilirim ama- gözlerini devirme gıcık olmaya çalıştığında bile tatlısın."
"Tatlı değilim. Asla tatlı olmadım."
"Tatlısın. Her zaman tatlı oldun." Seung jo, hemen yanına oturan Woo shik'in elindeki bardağa biraz içki dolduruşunu izlediğinde cevap vermek için dudaklarını aralamıştı ki, Woo shik'in içki dolu bardağı önüne bırakmasıyla çoktan dikkati dağılmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FISILTI
General FictionUYARI: fantastik kurgudur!!! --------------------------------------------------- 700 yıldır yaşayan ölümsüz bir prens... Resim çizmeye tutkulu olan genç bir kız... Kaderleri birbirine bağlı olan iki yabancı... 700 yıllık ölümsüzlük lanetini bozmak i...