Herkese merhaba, şimdi neden bu bildirim geldi diye düşünüyor olabilirsiniz ya da olmayabilirsiniz bilmiyorum.
Şu an bilmediğiniz bir şehrin bilmediğiniz bir kafesinde bilmediğiniz bir kahveyi içerken aklıma bu hikayeyi yazdığım günler geldi.Moonlight hayatımın en hatırlamadığım dönemine ait. Hatıralarım çok buğulu, elimle de silemiyorum o buğuyu üstelik. Neden hatırlamıyorum bunu çok düşündüm çünkü çok garip geldi.
Ne ara oturdum, telefonda mı yazdım bilgisayarda mı? Yoksa gündüz mü yazdım gece mi?
Yazarken çok düşündüm mü yoksa kelimeler akıp gitti mi hatırlamıyorum.
Tek hatırladığım şey bazen bazı kısımları balkonda yere oturup yazdığımdı.
Ve tek hatırladığım şey ne Jongin'e ne de Sehun'a oturup karakter özellikleri belirlemediğimdi.
Onlar kendiliğinden oldu, çünkü ben vardım. Düşüncelerim, hislerim, tepkilerim, bilinçaltım, kendimi ifade edemeyişim, ne yapacağımı bilememem, altına hapsolmuş gibi hissettiğim anksiyetik bir bünyem.
Kendi sorunum yok sanırken oturup Jongin'e ağlıyordum, sebebi yok sadece Jongin'e ağlıyorum sanırken kendime ağladığımı bile şu an fark ediyorum.Bu hikayeyi ve sonunu okurken çok üzülen herkesten özür dilerim ama o zaman bunları yazan nini hayata olan ümitsizliğini başka bir ihtimal olmayacak şekilde beynine öyle işlemiş ki birbirlerini çok seven iki kişiyi kendisinin yazmış olduğu hikayede bile bir araya getirememiş, ne kadar çok istese de.
Demek istediğim her zaman bir yol var, konuşun, sevgi ve güç sonsuzdur. Sevginin gücü ise daha da sonsuzdur(?) Nasıl olursa artık...
Bu bölüm belki kendini imha edebilir.
Okuyup, her anıma ve her içsel çatışmama dahil olduğunuz için teşekkür ederim.
Her yerde her zaman Jongin'ler ve Sehun'lar olacak ama önemli olan onu aşacak sebebi kendimizde bulmak ve her zaman bir sebep vardır.
Gökyüzüne bakın, içinize bakın, ay ışığına bakın.
Sizi seviyorum.
Lütfen bir daha karıncalarınızı sulamayın, mutluluktan olsa bile ağlamayın bol bol gülün.
Görüşmek üzere. 🦋Ve hiç dinlememişseniz:
taylor swift - all too well ☁️