19-"uyandığımda yanımda ol""kuşlar toplanmış göçüyorlar
keşke yalnız bunun için sevseydim seni""hiçbir şeyim yok akıp giden sokaktan başka
keşke yalnız bunun için sevseydim seni""seni o kadar yakından görünce,
keşke yalnız bunun için sevseydim seni""hızla geçen otobüslerin ardından benzeşmek...
keşke yalnız bunun için sevseydim seni"1 Ay Sonra,
Vivi öldü.
Tüm gece pencerenin başında bir şeylerin eski haline geri dönmesi için dua ediyordum, umarsızca ettiğim tüm yakarışlar belki tanrının kulağına ulaşırdı diye uğraşıyordum. Ama hiçbir işe yaramıyordu. Herkes benim sesime kulaklarını yummuştu sanki.
Yatak başlığının yanağımda yaptığı iz, yanağımı sızlatacak raddeye geldiğinde ise başımı kaldırmıştım. Pencereden ise gözlerimi ayırmak istiyordum fakat olmuyordu, ya gelseydi? Ya gelseydi de geldiği yöne doğru bakmasaydı gözlerim? Kendimi nasıl affederdim?Düşündüğüm de oluverdi. Gözlerimin önüne serildi uzun, ince vücudu, koşuyordu bir yere, bir tarafa ama nereye? Sehun'u bir aydan fazladır görmüyordum, ama şu an o tam önümde koşuyordu oraya buraya. Bir yağmur damlası gibi etrafa saçılan saçları, kızarmış gözleri, ellerini nereye koyacağını bilemeyeşi, hepsi gözlerimin dolmasına yol açıyordu. Çaresiz duruşu yüreğimi burkuyordu, kalbim onun nereye koyacağını bilmediği elleri arasında sıkışıp kalmıştı. Kalkıp, gitmek istiyordum yanına. Tam dizlermin üzerinde durdum, derin bir nefes aldım, gideceğim dedim ki, gözlerindeki yaşları gördüm. Hızla kalkıp inen göğsünü. Ellerini gözlerine kapatışını ve bağırışını işittim.
"Baba neden bana bunu yapıyorsun?!" Hiddetle bağırdı, etrafa tükürükler saçarken saydırmaya devam ediyordu, sokakta olduğu yerde dönüp, koşup duruyordu, babasını arıyor gibi değildi, babasından kaçıyor gibiydi. Düştüğü uçurumdan kaçıyor gibiydi. Küçük Sehun, dengemi bozmuştu ve kalbimin atışını engelleyemiyordum, Sehun üzgündü, ağlıyordu ve elimden hiçbir şey gelmiyordu.
Gözümün önünde sokağın ortasına yığıldı, benim yatakta durduğum şekilde, dizlerinin üzerinde öylece durdu, iki eli bacaklarının arasında, güvensizce sallanıyordu, omuzları çökmüş ve gözlerindeki yaşlar durmayı bilmeden sürekli akıp duruyordu. Kısık kısık aldığı nefeslerin arasında, "Neden?" deyip duruyordu. Sürekli aynı şeyi tekrar etti. Bir sağanak misali asla gözyaşlarını silmedi, dindiremedi de. O dindirmedi de ben de öldüm olduğum yerde, kalbim durdu. Sevdiğim adamı gördüm, gördüm lakin nasıl da ağlıyordu, ben onu hiç mutlu göremeyecek miydim? Benim gözlerim onu mutlu görmeye laik değil miydi de Sehun'a ne zaman baksam üzgündü?
Oysa ben Sehun'a ne zaman baksam, mevsim kış da olsa, yaz da olsa güz gelmiş gibi hissederdim.
Ben Sehun'a neden öyle hissettiremiyordum?
"Nasıl?" sayıklamaları, yerini "Vivi." ye bıraktı. Saatlerce (gerçekten saatlerce) Vivi diye sayıkladı. Bazen isminin yanına, "Ondan ne istedin?" ekliyordu. Kalbim artık duracaktı, onu öylece uzaktan izlemek, kalbime asla iyi gelmiyordu, kalkıp yanına gitmek istedim, dizlerimden destek alıp cama tam dokunacaktım ki, "Jongin." dedi.
Bu onu hiddetlendirdi, beni görmedia ama beni düşündü. "Baba, ondan ne istedin... Baba benden ne istedin?" ayağa kalktığı gibi yandaki çöp konteynerına koştu, tekme attı, vurdu, yıktı, kırdı, döktü, saatlerce ağladı, bağıra bağıra, tüm komşuların onu izlediğini umursamadan, bıkmadan, usanmadan ağladı. Sehun geçmiş yıllarımıza ağladı, Sehun ilk kez kendine ağladı. Sehun ağlarken bu kez, "Jongin." diye sayıkladı.
Sehun bana ağladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
moonlight | sekai
Fanfiction"Mutlu olamasak bile, uzun...uzun yıllar birlikte olalım."