7- "tuttum seni"
Hayatımda her zaman anlamlandırmak istediğim şeyler oldu, mesela... Neden sürekli bir şeylere zorunlu kılınıyorduk?
Insanların çoğu, istemediği şeyi yapmaya zorlanıyor, bir süre sonra da bu normal bir şey gibi gelmeye başlıyordu.Sürekli, zeki olmaya zorlandım.
Onca okul değişmeme rağmen derslerimden hiçbir zaman düşmedim. Herkesten önce okumayı ben öğrenmiştim ve hatta yan binamızdaki örnek çocuğa bile ben ders veriyordum. Hiçbir zaman çalışmama rağmen üstelik!
Ayrıca zeki falan da hissetmiyordum, matematik yapmak benim için bir zeka belirtisi değildi. Herkesin deli dediği birine babaannem ısrarla zeki diyordu. Ona öyle olmadığımı söylediğimde bana terlik kolleksiyonundan nadide bir parça fırlatıyordu.
Eve gelen tüm misafirlere ne kadar zeki olduğumu anlatır, tüm karnelerimi evin duvarlarına çerçeveletip asardı.Belki de beni övmek, bana tutunmak için bir şeyler aradığı için beni zeki görmek istiyordu.
Babaannem, her şeyden çok... her şeyden çok doktor olmamı istiyordu, ki bu mümkün gözüküyordu.
Çünkü lanet olsun ki cidden sadece bir bakışta her şeyi çözebiliyordum. Sadece bir ders hariç! O da ilk yardım...
Lanet olsun Sehun'u izlemekten o dersin hiçbirine odaklanmamıştım.
Normalde farklı olan sınıflarımız yüzünden onu göremiyordum fakat o ders ikimizin sınıfına da aynı anda veriliyordu.
Ondan sadece bir yıl kaldım. Okulun hepsi bir dersten kaldım diye şaşırırken, ben hormonlarımı anlamlandırmaya çalışıyordum.
Neden Sehun'un olduğu yerde odak sorunu yaşadığımı anlamaya çalışıyordum.
Bunu anlamam uzun sürmedi, durdurmak için diğer ilk yardım derslerimi başka bir hocadan aldım. Ilk dinlemede öğreniyordum, istemsizce hafızam her şeyi içine kazıyordu.
Bu normal bir şey zannederken, diğerlerinin yapamadığını görmek garibime gidiyordu. Herkes yazları yaz kursuna yazılırken ben...
Ben...uyuyordum. Benden beklendiği üzere sadece uyuyordum.Iki gün boyunca kanepeden hiç kalkmadığım gün,gözlerimi bile açmaya mecalimin olmadığı o iki gün boyunca Yixing sadece evime geliyor, nefes alışverişime bakıp,gidiyordu.
Her şeyi anlamlandırabilirdim.
Sahiden her şeyi.Neden saçımın kahverengi olduğunu, neden kaşımın birinin, bir diğerinden daha kalın olduğunu ve hatta insanların neden amuda kalkmak gibi garip bir şey yaptığını bile!
Ama tek bir şeyi anlamlandıramıyordum. Sahiden! Kafayı sıyırıyordum ama onu anlamlandıramıyordum.Neden Sehun'un bir öyle, bir böyle olduğunu anlamlandıramıyordum.
Ayrıyetten anlamlandıramıyorum kelimesinin de neden bu kadar uzun olduğunu anlamlandıramıyordum.Babaannemin iddia ettiği üstün zekamla, her beyin kıvrımımı kullanmaya çalışarak onu anlamaya çalıştım. Olmuyordu, gece gündüz düşünsem de anlamıyordum.
Sehun fizik dersinden bile zordu demek isterdim ama o bile Sehun'un yanında bir hiçti.İşte böyle kendi düşüncelerimde boğulmaktan korktuğum bir sabaha uyanıyorum.
Yanımda, Yixing uyuyordu. Yağmur damlaları ise hala güzel sesini çatıya bırakıyordu.
Su sızdıran çatıdan odama damlayan su sesleri, çarptığı kovaya yankısını bırakıyordu.
Gözlerim, açamayacağım kadar şiş, başım ise yerine monte edilmiş hissettirecek kadar ağrıyor.Yeniden gözlerimi kapayıp, uyumayı deneyecekken, Yixing yüzünü bana dönüyor.
Ne ara yanıma geldiğini bile bilmiyorum. Belki de beni balkondan içeri alan oydu diye düşünüyorum.Bu düşünce içimi ısıtıyor, kendimi güvende hissetmeme sebep oluyor.
Ellerim, Yixing'in sırtına değiyor. O, uyurken ona dokunulmasından hoşlanmıyor.
Homurdanarak yeniden bana arkasını dönüyor. Bense yeniden uyuma deneyleri yapıyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
moonlight | sekai
Fanfiction"Mutlu olamasak bile, uzun...uzun yıllar birlikte olalım."