Bölüm 4
Yalnızlığıyla paylaştığı huzurunu geri kazanması bir saat sürmüştü. Kuzeninin gelişine dair her şeyi tamamen aklından silmiş, yeniden yaptığı kahvesini yudumluyordu. Aldığı ilk yudumun ardından mucizevi bir şey oldu. Zilin sesi ikinci kez duyuluyordu. Şüpheyle elindeki kahveye baktı. Sonra saçmaladığını düşünüp sehpanın üstüne koydu. Bu sefer kim olup olamayacağına dair ihtimaller sıralamadı kapıya giderken. Çünkü gelen bir uzaylı, bir katil ve hatta direkt azrail bile olabilirdi. O yüzden zaten var olan ihtimallere bir de kendi seçeneklerini sunmadı.
Kim olduğuna bile bakmadan açtı kapıyı. Çünkü gelen kişi gerçekten bir katildiyse bile şansını denediğini görmek isterdi. Karşısında tuhaf bir gülümsemeyle ona bakan kişinin zaten asla tahmin edemeyeceği biri olduğunu gördü. Çünkü tanımıyordu. Kendisi gibi yirmi dokuz yaş civarında görünen, uzun boylu, siyah saçlı, hoş görünüşlü bir gençti. Kim olduğunu ve ne istediğini sorması gerekiyordu ama umurunda değildi. İçinden, yanlış gelmiş olmasını dileyerek sordu:
"Kimsiniz?"
Genç yıllardır bu soruyu bekliyormuş gibi bir hevesle hemen açıklamaya başladı. "İyi günler. Ben yeni komşunuzum. Yan daireye bugün taşındım. Ev alma komşu al mantığıyla da hemen tanışmaya geldim." Konuşurken bir yandan bakışlarıyla evin içine sızmaya çalışıyordu. "Ev mobilyalı olduğundan büyük çaplı bir taşınma değil ama yine de rahatsız edici sesler duyarsanız söylemekten çekinmeyin lütfen. Açıkçası biraz da merakımdan geldim. Çünkü ev sahibi bana bu kattaki en çok ışık alan dairenin benimki olduğunu söyledi. Ama bence sizinki benimkinden daha çok ışık alıyor gibi. Yeterince ışık alması benim için çok önemli."
Bıraksa hiç susmayacakmış gibi görünen adamı bomboş bir ifadeyle dinliyordu. Ama ne anlattığı konusunda hiçbir fikri yoktu. Umursamıyordu çünkü. Sadece sözlerini bitirip gitmesini istiyordu. Bu olduktan sonra da ne olur ne olmaz diye o gün bir daha kahve içmeyi denememeye karar verdi. Bu esnada yüzünü boş bulan yorgunluk ifadesi hemen oraya yerleşti. Kapıda durup adamın sözlerinin sonuna gelmesini beklemekten başka bir şey yapamıyordu. Gözleri sabitlendiği noktaya iyice yerleşirken gencin yakalayabildiği sözleri onu kendine getirdi.
"Yani ben diyorum ki sizin ev daha iyi ışık alıyor mu almıyor mu diye bakmak için içeri gelebilir miyim? Çünkü ev sahibinin beni kandırdığını düşünmeye başladım."
"Hayır."
Genç bu kadar kısa ve kesin bir cevap beklemediğini belli eder şekilde bakakaldı. Bozuntuya vermemek için beceriksizce güldü. "Haklısınız tabii. Sonuçta yalnız yaşayan, genç bir kadınsınız ve ben de gelmiş evinize girmekten bahsediyorum. Kabul etmemeniz çok doğal. Değil mi?"
Nedeninin bununla hiçbir ilgisi yoktu. Sadece daha fazla yabancı insan etkileşimi istemiyordu. Gencin kapıda olması bile yeterince can sıkıcı ve yorucuydu. Tek isteği bir an önce gitmesiyken bir de evine almasının imkanı yoktu.
"Evet. Nedeni kesinlikle bu." Daha ikna edici olmak adına aynı anda başını aşağı yukarı sallıyordu.
"Çok haklısınız. Gerçekten. Ama zamanla benim ne kadar zararsız biri olduğumu anlayacaksınız. Sizinle çok iyi anlaşacakmışız gibi hissediyorum. Şimdiden favori komşum oldunuz bile. Eğer sizi zorlayan işleriniz olursa hiç çekinmeden beni çağırabilirsiniz. Böyle şeyleri hiç sorun etmem. Aksine insanlara yardım etmeye bayılırım."
Gencin yüzüne boş boş bakıyordu. Ruhu çoktan uyumuş ve bunu yaparken gözlerini aksini kanıtlamak için nöbete bırakmıştı. Onlar da pes etmek üzereyken kendine geldi. Başını yavaşça iki yana sallayıp gencin yüzüne baktı. Hala ne dediği konusunda bir fikri yoktu. Geldiğinden beri söylediklerinin ancak onda birini dinlemişti. Konuşuyor olmasına daha fazla aldırmadan, "Ocakta yemeğim var. Size iyi günler," dedi ve kapıyı kapattı.
Hızla ulaştığı kanepeye kendini atıp gözlerini kapattı. İçinden günün o ana kadar getirdiklerine çok da hoş olmayan yorumlar yapıyordu.
Olduğu yerde uykuya dalmışken yaklaşık yarım saat sonra tekrar çalan kapı tarafından uyandırıldı. Hemen yerinden fırladı. Uyuyakalmadan önce içinden geçirdiği yorumlar o an ses kazanmıştı. Yine hiç bakmadan sinirle açtı kapıyı. Sinir bozucu yeni komşu yüzünde sinir bozucu bir gülümsemeyle sinir bozucu bir şekilde karşısında dikiliyordu.
"Çok özür dileyerek soruyorum acaba tornavidanız var mı? Benimkini hiçbir yerde bulamıyorum. Hatta hiçbir zaman bir tornavidam olmamış bile olabilir. İnanın emin değilim."
Lafı daha da uzatmasından korktuğundan hemen gidip bir tornavida getirdi. Eline tutuşturduğu gibi kapıyı yüzüne kapattı.
Çok değil, yirmi dakika sonra kapı yeniden çaldı. Sabrının sonuna geliyordu. Zili, hatta kapıyı söküp atmak istedi. O an mantığını kullanmadığı açık bir gerçekti. Beklediği üzere kapıdaki kişi yeni komşusuydu. Aldığı tornavidayı geri getirmişti. Üç saniye boyunca geri aldığı tonavidayı bir daha gelmesini önlemek için gence saplamayı bile düşündü. Ama neyse ki mantığı bu sefer işini yaptı.
Belki de onuncu kez teşekkür eden genci geçiştirerek kapının arkasında bıraktı. En azından o gün için bir daha gelmemesini umuyordu.
Saat dörttü. Kedileri beslemeye çıktığı vakitteydi. Rahatsız edici komşusu bir daha gelmemişti. Yani son iki saati nispeten huzurlu geçmişti. Kedilerin onu daha da sakinleştireceğini biliyordu. Öyle de oldu. Mamalarını verip biraz sevdikten sonra geri döndü. Günü de alıştığı şekline geri dönmüştü. Birbirinin aynısı olan günlerinden nefret ettiğini zannediyordu. Ama sabahtan itibaren olanlardan sonra artık bunun kıymetini bileceğine söz verdi kendine. Tabii artık bunun için çok geç olduğundan haberi yoktu.
Kapıdan girmesinin üstünden daha beş dakika geçmişken tüylerini diken diken eden o ses duyuldu. Kapının sesi. Gelen kişiyi mi yoksa kendisini mi öldürse diye düşünüyordu. Sonra kendini öldüremediği geldi aklına. Mutfak tezgahının üstüne koyduğu tornavidayı kaptığı gibi kapıya koştu. Yüzü çoktan eskimiş olan komşusuna baktı. Gencin, elindeki tornavidaya kayan gözlerini takip etti.
Yüzünde asılı kalmış gibi duran sinir bozucu ve biraz da ürkünç olan o gülümsemesiyle, "Ah, çok düşüncelisiniz ama bu sefer tornavidaya ihtiyacım yok," dedi genç.
"Ben öyle düşünmüyorum."
"Anlamadım."
Tornavidayı sıkan elini gevşetip derin bir nefes aldı. "Peki bu sefer neye ihtiyacınız vardı?"
"İhtiyaç. Evet. Bunun için üzgünüm. Fakat yeni taşındığım için yemek yapma imkanım yok ve henüz internetim de bağlanmadı. Telefonum da bozuk olduğu için tamirde. Acaba rica etsem yemek söylememde bana yardımcı olur musunuz?" Gülümsemesi bu sefer masum görünmeye çalışıyordu.
On saniye kadar gencin yüzüne baktı. Pes etmişti. Kendi karnı da açtı. Korkması gereken bir şey olmadığını zaten biliyordu. Kapıya gidip gelmekten de yorulmuştu. Hatta o günün tümünden yorulmuştu. Güvenli bölgesinden çıkmasının ya da bu durumda güvenli bölgesini paylaşmasının vakti gelmiş gibi görünüyordu. Kabullendi.
"Neden içeri gelmiyorsun?"
![](https://img.wattpad.com/cover/287379815-288-k949462.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAŞAMAK ÖLÜM GİBİ
Fantasy"Ölümde ne var ki beni kendine çeken? Bilmiyordum, beni çeken ölüm değil; hayatmış beni ölüme iten." Ölmek isteyen bir kız ölümden dönerken yolda genç bir adamla göz göze gelir. Merakının peşinden giden genç adam hiç beklemediği bir anda kim olduğu...