Bölüm 3
Sonu betonla kucaklaşmasıyla biten uçuşundan bu yana ikinci sabahına uyanıyordu. Beyni vücudunu değil de vücudu beynini yönetiyor gibiydi. Kendini tamamen alışkanlıklarının yönetimine bırakmıştı. Ezberledikleri haricinde yaptığı hiçbir şey yoktu. Uyanıp yataktan kalkmak bile müthiş bir irade gerektiriyordu. Onu buna motive edebilen tek şey de beslemesi gereken kedilerdi. Onlar olmasa hayatının kalanını sırtını yatağa yapıştırıp tavana gözünü dikerek geçirirdi. Hayatının kalanı sonsuzluk anlamına geliyor olsa bile.
Normal insanların normal zamanlarda yaptıkları şeyleri yaptı. Kendisi ve hayatı çok normalmiş gibi. Dışarıdan dünyanın en sıkıcı hayatını yaşayan bu insan aynı zamanda belki de var olan en ilginç insandı. Ama o ilginç olmakla falan ilgilenmiyordu. İlgilendiği tek şey olmamaktı.
Çoğu sabah olduğu gibi kahvaltı hazırlamakla uğraşmayıp direkt kahve yapmaya girişti. O da günün ezberlenmiş gidişatının bir parçasıydı. Bu gidişata karşı hissettiği bıkkınlığın adının aslında huzur olduğunu birkaç dakika sonra anlayacaktı.
Kahvesinden bir yudum aldıktan sonra senede beş kez civarı çalan kapı zilini duydu. Şaşırmıştı. Kimseyi beklemiyordu. Komşular da gelmezdi. Hiç arkadaşı da yoktu. Ailesi zaten yoktu. Kapıdakinin kim olamayacağına dair ihtimalleri sayarak kapıya ulaştı. Açtığında karşılaştığı kişi varlığını bile unuttuğu kuzeniydi. Toplumun aile olma merakı yüzünden hayatına sadece akraba rolünü doldurmak için konulmuş ama yeteneksizliklerinden dolayı o rolleri beceremeyen insanlardan biriydi. Hatta muhtemelen en yeteneksiz olanıydı.
Kız kapıdan içeri izin almadan girdi. Kendi evine giriyormuş gibiydi tavrı. Hilal onun ne kadar şımarık ve hadsiz biri olduğunu o an hatırlamıştı. Neden sevmediğini de. Gerçekte kendisinden bir yaş büyük olmasına rağmen tavırları hala onu en son gördüğü yaşta takılı kalmışa benziyordu. Kapıyı kapatıp onu takip etti. Kız kendini üçlü koltuğun ortasına bırakmıştı. Bu bütün koltuk benim demekti. Hilal de zaten ondan olabildiğince uzak durmak istiyordu. Diğer koltuğun ona en uzak kalan köşesine geçti.
"Neden geldin?"
"Bakıyorum da hala eskisi kadar cana yakınsın."
"Neden geldin?" Lafı uzatacak hali yoktu. Bir an önce gitmesini istiyordu. Ne kadar az iletişim kurarsa o kadar iyiydi.
Kız ona yandan küçümseyen bir bakış attı. Bacak bacak üstüne atıp kollarını birleştirdi. "Bizimkiler beni buraya gelip nasıl olduğuna bakmaya zorladı. Gitmezsen arabanı elinden alırız dediler. Yani ben de istediğimden burada değilim."
"Benden zamanında aldıkları haricinde bir şey koparamayacaklarını hatırlat onlara. Böylece bir daha seni zorlamazlar."
"O paranın hepsi sana ait değil. Biz de amcamın ailesiyiz. Bizim de hakkımız var."
"Yok. Hakkınız falan yok. Buna rağmen ele geçirdiklerinizle yetinmeyi bilin en azından."
"Sen ne yapacaksın ki o kadar parayı? Kullanmıyorsun bile." Kız oturduğu yerin ucuna kadar gelmişti. Sinirinden her an yerinden fırlayabilir gibiydi. "Şu yaşadığın yere bak. Aramızda en zengin sen olmana rağmen fakirler gibi bu küçücük evde kendi başına yaşıyorsun."
"İhtiyacım olan her şeye sahibim. İhtiyacım olmayan şeyleri etrafımda tutmayı sevmiyorum. Bunu en iyi siz bilirsiniz."
Kız sinirini daha fazla içinde tutamayacak gibiydi. Çok da denediği yoktu aslında. "İnsanlardan kaçarak yaşayan bir korkaksın sen. Ne o, kıymetli paralarını senden çalacaklarından mı korkuyorsun?"
"Sadece insanları sevmiyorum." Kız saçmalıyordu ve o neden hala ona cevap veriyor olduğunu bile bilmiyordu. Belki de yalnız tarafı ondan özenle gizlediği iletişim açlığından kurtulmaya çalışıyordu.
"Sen mi onları sevmiyorsun yoksa onlar mı seni sevmiyor?" Hilal'in yüzüne, kaldırdığı tek kaşıyla meydan okuyarak bakıyordu. Hilal'in, bu haline gülmesiyle kızın siniri idareyi ele aldı. O an onu da en az kendisi kadar sinirlendirecek bir şeyler söylemek istiyordu. Çok düşünmesine gerek yoktu. "Delisin sen. Psikopatsın. Kendi ailesini öldüren birinden ne bekliyorum ki ben zaten?" Hilal'in yüzündeki değişimi gördü. Ciddileşmiş ve gerilmişti. Çenesini sıktığını fark etti. Gülme sırası ona geçmişti. "Yalan mı? Herkes aileni senin öldürdüğü düşünüyor. Asıl kaçtığın şey bu değil mi?"
Sinirinden çabuk kurtulan Hilal eski duruşuna geri döndü. Üstündeki hayat denen ağırlığa rağmen hiç çökmeyen omuzları yine dik, yüzü yine kayıtsızdı. Hala oturduğu yerde geriye yaslandı. "Evet. Onları ben öldürdüm. Babam zaten pisliğin tekiydi. Onu öldürmek istememiş bir kişi bile girmemiştir hayatına. Annemse onun sözünden çıkamayan eziğin tekiydi. Hem sen çocuk yaşta kendi ailesini öldüren bir katil olduğunu düşündüğün birinin evine yalnız başına gelip böyle davranmanın mantıklı olduğuna hangi organınla karar verdin acaba?"
Onun bu beklemediği, korkunç itirafı karşısında sözsüz kalan kız bir an etrafına bakındı. Kendini gerçekten tehlikede hissetti. Ailesi orada olduğunu biliyordu ama onu mu yoksa kızın susmaları için verebileceği parayı mı seçerlerdi emin değildi. Bir an daha orada duramazdı. Çantasını kaptığı gibi koltuktan fırladı.
Kızın kaçar gibi evden uzaklaştığını görünce güldü yine. Arkasından kapıyı kapatmak için peşinden gitti. Kız merdivenlere doğru giderken aniden durdu ve ona döndü: "Bizimkiler ararsa geldiğimi söyle bak. Geldim çünkü. Tamam mı?"
Hilal gözlerini devirdi. "Hala benden bir şeyler rica edebilecek durumda olduğunu nasıl düşünebiliyorsun? Ama merak etme, söylerim. Geldin çünkü. Hatta muhabbetimizin içeriğinden de bahsederim."
Kız zaten sahip olduğundan daha büyük bir sinirle kaşlarını çattı. "Gerek yok. Söylemesen de olur. Neden sürekli kendi ailesini öldürmüş psikopat bir katil olduğunu unutup insan muamelesi yapıyorum ki zaten sana? Hiçbir şey söyleme." Sinirle ve biraz da söylediklerine verebileceği tepkiden duyduğu korkuyla hızla uzaklaştı.
Hilal onun gidişini izlerken duymaktan nefret ettiği şeylere son on dakikada defalarca maruz kalmaktan dolayı normalden daha da depresif hissediyordu. İşte aslında önceden huzurlu bir hayatı olduğunu anladığı an buydu. Bu hissi de özümseyip sıkıcı ama özel hayatını içeride tutan kapıyı normalliğin yüzüne kapattı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAŞAMAK ÖLÜM GİBİ
Fantasia"Ölümde ne var ki beni kendine çeken? Bilmiyordum, beni çeken ölüm değil; hayatmış beni ölüme iten." Ölmek isteyen bir kız ölümden dönerken yolda genç bir adamla göz göze gelir. Merakının peşinden giden genç adam hiç beklemediği bir anda kim olduğu...