Bölüm 17
Hilal. Elindeki kağıtta bahsedilen kişi oydu. Bir haftadır bilmeden peşinde koştuğu kişi Sekiz'in ortadan kaybolmasıyla bağlantılı olan kişiydi. Bunun olma ihtimali ne kadardı ki? Hem Hilal'in bununla nasıl bir ilgilisi olabilirdi? Kendine ya da öğrendiklerine inanamadığından kağıdı tekrar gözden geçirdi. Karıştırmıyordu. Ona benzeyen başka biri de değildi. Sadece bir anlığına, Sekiz'i bulabilmek için kızı tanıdığını söylemek geçti içinden ama bundan önce onunla konuşması gerektiğine karar verdiğinden vazgeçti.
Görevlilerin olduğu odadan çıkarken saatine baktı. Neyse ki en az bir buçuk saat daha özgürdü. Asansörle bir kat yukarı çıkıp kapıya ulaştı. Hilal'in apartmanda o kızla tartıştığı gün geldi aklına. Kendi ailesini öldürdüğünü söylemişti. Öyle bir şey yapacak biri olmadığına inanıyordu ama bu söylentinin nereden çıktığını merak etmeden de edemedi. Özet olarak, kendi ailesini öldürdüğü söylenen bir kız azrailleri görebiliyordu ve yıllar boyunca kaybolan bir sürü azrailin yok oluşu ardındaki isim de oydu. Bunların tesadüf olamayacağını düşündü. Dışarıdan baktığında kız her şekilde şüpheliydi. Ama onu bizzat tanıdığından altında başka bir şeyler olduğuna inanıyordu. Bunun için de onunla konuşup kendini savunmasına izin vermeliydi.
Düşüncelerine kapılmış olmasına rağmen kızın evinin yolunu bulabilmişti. Ona tam olarak neyi, nasıl soracağını bilmese de bir an önce konuşmak istiyordu. Saat dört olmadığından evde olduğuna emindi. Bu sayede tereddütsüzce kapıyı çaldı.
*
Masadaki yabancı adam onu görmemişti. Hilal haricindeki bütün insanlara görünmez olduğundan aksini de beklemiyordu zaten. Ama kendisi de onu görmemiş olmayı dilerdi. Hilal onu kolundan tutup kapıya yapıştırdığında hiç beklemediği bu hareket ve özellikle de dokunuş karşısında şaşkınlığa uğradı. Kocaman açtığı gözleriyle ona baktı. Kendisi gibi davranmadığı için neden böyle olduğunu öğrenme ihtiyacı hissediyordu. Duruşunu bozmadan fısıltıyla konuştu:
"Ses çıkarmadan içeri gir ve ilgi çekecek hiçbir şey yapma lütfen."
Şüpheyle bakan gözlerini adamın üstüne dikip ses çıkarmadan koltuğa doğru ilerledi. Yavaşça oturup adama bakmaya devam edebilmek için ters döndü. Giydiklerinden oturuşuna, tavırlarından görünüşüne her bir ayrıntısını değerlendirmeye uğraşıyordu. Oturuyor olmasına rağmen uzun boylu olduğu masanın altına sığmayan bacaklarından belli oluyordu. İnce yapılıydı ama cılız değildi. Dik bir oturuşu vardı. Kendisi daha yakışıklıydı ama adam da fena değildi. Kim ya da neden orada olduğunu bilmediği bu kişinin neden bir anda bütün kalkanlarını harekete geçirdiğine kendisi de anlam veremedi. Hilal'le yalnız olduklarından mıydı? Kendine saçmalama der gibi iki yana salladı başını. Ön yargılarını geri çekip durumu anlaması gerektiğini nihayet fark etmişti. Ama yine de kendini, az çok tanıdığını sandığı ama kendi ailesini öldürdüğünü söyleyen, arkadaşı da dahil sayısız azrailin ortadan kaybolmasıyla ilgisi olan bir kız ve daha önce hiç görmediği şüpheli bir adamla aynı odada olduğu gerçeğini düşünmekten alıkoyamıyordu.
Hilal, onun söylediklerini yaptığını gördükten sonra adamın yanına gitti. Can orada değilmiş gibi davranmak konusunda beklemediği kadar başarılıydı. Konuşmalarına kulak vermeye başladı.
"Size tekrar teşekkür etmek istiyorum. Umarım işinizden alıkoymuyorumdur."
"Olanlar yüzünden var olan planımı çoktan iptal ettim zaten. Şimdilik bir meşguliyetim yok."
"İyi bari..." Bakışlarını kaçırıp saçını kulağının arkasına aldı. "Sizin yerinizde başkası olsa hiç umursamadan onu öylece bırakırdı. Öyle olsaydı ne yapardım bilmiyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAŞAMAK ÖLÜM GİBİ
Fantasía"Ölümde ne var ki beni kendine çeken? Bilmiyordum, beni çeken ölüm değil; hayatmış beni ölüme iten." Ölmek isteyen bir kız ölümden dönerken yolda genç bir adamla göz göze gelir. Merakının peşinden giden genç adam hiç beklemediği bir anda kim olduğu...