Bölüm 27
Düşüncelerini toplamak için yalnız kalmaya ihtiyacı vardı. Ondan kurtulur kurtulmaz tekrar ihtiyaç duymayı hiç beklemiyordu ama yalnızlık doğası haline gelmişti. Önceki gün yaşananlar aklında dönüp duruyordu. Çünkü Hilal'in onu kabullenmeyeceğinden endişe ediyordu. En azından Azrail'e de en az ona olduğu kadar kızgındı. Bu biraz olsun umutlanmasını sağlıyordu. Belki de yüzüncü kez aynı şeyleri tekrar yaşamaya başladı kafasında.
Gerginliği biraz olsun atlattıklarında üstlerine yorgunluk çökmeye başlamıştı. Bu yorgunluk o ve Azrail için duygusal; Hilal içinse her türdendi. Bunu en yoğun hisseden kişi olan kız, hala ayakta olduklarının yeni farkına varmış gibi yere doğru bakıp bir şey söylemeden yavaş adımlarla koltuğa gitti. Kendini bırakırkenki halini görünce bir an bayıldığını sanmıştı. Buna izni ya da hakkı var mıydı emin olmadan onu takip edip, karşısındaki koltuğa yerleşti usulca. Belki gitmesini söyler diye kıza bakmamaya özen gösteriyordu.
Daha uzun süredir eve girip çıkan Azrail, daha doğal tavırlarla onlara uydu. Kızın oturduğu koltuğun diğer tarafına geçmişti. Yanına oturmadığı için memnun; kızın yanına oturduğu için rahatsızdı. Aslında o an dert etmesi gereken daha önemli şeyler vardı. Yalanını açıklaması gerekiyordu. Ama kimsenin uzun uzun bunun üstünde duracak hali yoktu. O yüzden bir çırpıda her şeyi anlatıp gerisini kıza bırakmayı düşünüyordu. Kimse beklemezken söze başladı:
"Kim olduğunu bilerek hayatına girdim. Amacım kayıplara ne şekilde sebep olduğunu öğrenmekti. Seni gözlemlemeye başladığımda Azrail'i görebildiğini fark ettim. O noktadan sonra bu amaç benim için geri planda kaldı çünkü seni yalnızlığımdan kurtulmak için bir fırsat olarak görmeye başladım. Söylediğim gibi kim olduğumu açıklayamam ama varlığımı bilen çok fazla kişi olmadığı için varlığının benim için nasıl bir anlamı olduğuna inanamazsın. O yüzden seni üzmek, kırmak, kızdırmak; sana zarar vermek gibi niyetlerimin kesinlikle olmadığını bilmelisin. Eğer benden kurtulmayı düşünmüyorsan içinde olduğun bu tuhaf durumdan olabildiğince hasarsız çıkman için elimden gelen her şeyi yapmaya çalışacağım."
*
Önceki günlerde verdiği yazılı raporu yeterli bulmayan altı can sıkıcı adam tarafından yine çağrılmıştı. Söylediklerinin doğruluğundan emin olmak istiyorlardı. Bunu tuhaf buldu çünkü daha önceki görevlerinde daha boş raporlar vermiş olmasına rağmen ondan hiç şüphe duymamışlardı. Gizliliğe aşırı önem verdiklerinden emin olmasa, peşine başka birini takıp takmadıklarından endişelenirdi. Kendilerini aşırı önemli gören bu egoist adamlar da bizzat kontrole gelmiş olamazdı.
"Belki de sadece bu olayın başlarına iş açmasından korktukları için böyledirler." Kendini rahatlatmak adına yaptığı bu çıkarıma rağmen hala gergindi çünkü yazarken olduğu gibi o anda da söyleyecek hiçbir şeyi yoktu.
Nasıl çözeceğini bilmediği, karman çorman bir olayın sonucuna dayansa da, bu adamları görmek zorunda olduğu son seferlerden birinde olduğunu bilmek birazcık hoşuna gidiyordu. Üstelik işine gelmeyecek emirler verirlerse karşı çıkabilme cesareti de vardı içinde. Mantığından sonra duygularından da aldığı destekle yürüdü karşılarına.
Kimse kimseyi selamlamadan direkt olarak konuya girdiler. Konuşma görevini daha önce de ele alan adam, -sanki o bunu bilmiyormuş gibi- toplantının neyle ilgili olduğunu vurgulamak adına abartılı hareketlerle raporu masadan aldı. Zaten birkaç cümleden başka bir şey yazmayan kağıda uzun bir süre baktıktan sonra, herkesin içinde olmaktan sıkıldığı sessizliği nihayet bozdu.
"Burada herhangi bir tuhaflığa ya da işimize yarayacak bir bilgiye rastlamadığın yazıyor. Bu raporu teslim ettiğin günden sonra da böyle olmaya devam mı etti?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAŞAMAK ÖLÜM GİBİ
Fantasia"Ölümde ne var ki beni kendine çeken? Bilmiyordum, beni çeken ölüm değil; hayatmış beni ölüme iten." Ölmek isteyen bir kız ölümden dönerken yolda genç bir adamla göz göze gelir. Merakının peşinden giden genç adam hiç beklemediği bir anda kim olduğu...