Bölüm 33
Zilin sesiyle uyandığında hemen saate baktı. Altıyı yirmi geçiyordu. Daha sadece bir saat önce uykuya dalmış olduğunu gördü. Sürünerek kalktı yataktan. Direkt olarak kapıya gitti ama eli kapının koluna uzanırken yarıda durdu. Gelenin Can olabileceği ihtimalinin yüzde elli olduğunu fark etmişti. Panik yapmak üzereyken kapıdaki deliği gördü. Uykusuzluk ona hiç yaramıyordu.
Dışarıdakinin Berk olduğunu görünce rahatlamıştı. O kadar ki kapıya gelmeden önce aynaya bakmayı unuttuğunun farkına varmadan açtı.
Berk kapı açılır açılmaz her zaman yaptığı gibi içeri fırladı. O anı daha önce de yaşamış gibi hissediyordu. Ama zihni gerçekten de yaşamış olduğunu hatırlayacak kadar açık değildi. Direkt olarak koltuğa gidip oturdu. Bunu yaparken ona hiç bakmamıştı. Bir şeyler söylemek üzereydi ama halini görünce kalakaldı. Ona doğru neredeyse sürünerek ilerliyordu.
"Hilal... Bayağı erken geldiğimi sanıyordum ama aslında çok geç kalmışım. Nasıl, ne zaman oldu? Daha dün akşam hayattaydın."
Tek yaptığı ona soğuk ve dümdüz bir bakış atmak oldu. Sonra da kendini koltuğa bıraktı. O bunu yaparken Berk, gülüşüyle endişesini saklamaya çalışıyordu. Ama o, o halde bile görebiliyordu bunu.
"Neden bu saatte geldin?"
"Çünkü sana anlatmam gereken çok önemli şeyler var."
"Tamam da neden bu saatte olmak zorundaydı? Hem Can'ın da burada olması gerekmez mi?"
"Bu kadar erken gelme sebebim de o zaten. Azrail'in burada olmaması gerektiği için."
O ana kadar sürdürdüğü yarı uykulu hali saniyeler içinde yok oldu. Çünkü merak yüzüne kocaman bir tokat atmıştı.
"Nasıl yani? Neden ki?"
"Şimdi sana anlatacağım şeyleri aslında bilmemen gerekiyor. Bunların arasında kim olduğum, nereden geldiğim, ne iş yaptığım gibi şeyler de var. Ama en önemlisi yaşadığın her şeyin nedenini ve nasılını biliyorum. Hepsini, aslında yapmamam gerekmesine rağmen seninle paylaşacağım ama önce bana özellikle kimliğimle ilgili hiçbir şeyi Azrail'e söylemeyeceğine dair söz vermelisin."
Sözsüz kalmıştı. Aklı ve vicdanı karışmıştı çünkü. Hep birlikte peşine düştükleri şeyleri sadece ikisinin bilmesi adil değildi. Kimliğini söylemek istememe hakkı vardı ama diğer şeyleri de saklamak istemesi hoşuna gitmedi.
"Kim olduğunla ilgili hiçbir şey söylemeyeceğime dair söz veriyorum. Ama diğerlerine konuşmanın sonunda bakarız. Olmaz mı?"
İstediğini alamadığı için hayal kırıklığına uğramıştı. Hemen sonra ifadesine teslimiyet hakim oldu.
"Peki."
"Güzel. Şimdi seni dinliyorum."
"Sana senin kim olduğunu anlatabilmek için öncelikle benim kim olduğumdan bahsetmem gerek. Çünkü bir zamanlar sen de benimle aynıydın."
Söylediklerine anlam veremedi ama içinde tanımlayamadığı, hafif yakıcı bir his oluşmuştu. Sormak istedi ama buna gerek kalmadan Berk konuşmasına devam etti.
"Dün bahsettiğimiz şu altı adamı hatırlıyor musun?"
"Dinozor yakalarken aynı anda ölenler."
Güldü. "Evet, onlar. Bu adamlar ölüm ve belki de yaşam tarafının da başında olsalar bile bizde de geçerli olan toplum baskısı denen şeye bağlılar. Yani bu varoluşu yönetseler de sahibi değiller. Daha önce de söylediğimiz gibi yerlerinden edilebilirler."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAŞAMAK ÖLÜM GİBİ
Fantasy"Ölümde ne var ki beni kendine çeken? Bilmiyordum, beni çeken ölüm değil; hayatmış beni ölüme iten." Ölmek isteyen bir kız ölümden dönerken yolda genç bir adamla göz göze gelir. Merakının peşinden giden genç adam hiç beklemediği bir anda kim olduğu...