'Oha be kızım, napıyorsun sen?'
'Aşkım çok özür dilerim bir yerin acıyor mu?'
Nisa aniden parlayan gözleriyle ve hafif gülümsemesiyle bana baktı. Az önce aşkım mı demiştim ben?
'Az önce ne dedin?'
'Şşşey dedim.'
'Hı?'
'Yanlış duydun ya işte, off bacağım!'
'Rol yapmasana ya, beni ezdin sen sızlanıyorsun, kaldır beni hadi.'
O sırada enayi geldi.
'Sayın hız tutkunu bisikletin freni bozuk, al telefonunu.'
'Sen de bozuk bisikleti ne diye sürersin enayi!'
Enayi göz devirerek gidince Nisa kahkaha attı.
'Koşarak gelsen yetişirdin.'
'Dur biraz. Bana kızgın değil misin?'
'Hayır canım.'
'Ama ara verelim dedin?'
'Evet ama onu sinirle söyledim, ben senden ayrılır mıyım hiç? Enayi?'
'Heey çok kötüsün!'
Nisa gülümsedi ve ellerimi tutup beni kendine çekti. Çillerinin hepsini tek tek seçebiliyordum. Gözlerini dudaklarıma indirip ileriye atıldı ve dudaklarımızı birleştirdi. Kendimi onun kolları arasında ve dudaklarında sonsuz gibi hissediyordum. Yumuşak öpücüğünün ardından geri çekilip sırıttım.
'Bu günü hiç unutmayacağım sanırım.'
'Ben de İpeğim, tabi az kalsın bacağımı kırıyordun orası ayrı da.'
'Mahçup olarak güldüm ve ona bu kazayı bisiklet turuyla telafi edeceğime söz verdim.