Boy Epic - Scars
SAHİPSİZ GÖLGELER
Zaman istemediğiniz gibi akardı, neyi istemiyorsanız o olur, neyden kaçıyorsanız onun kucağına düşerdiniz. Tıpkı şu an İs'in içinde bulduğu durum gibi, tıpkı şu an İlker'in İs'in üzerinden biran olsun ayrılmayan bakışları gibi. İkisi de bu senaryoyu ezbere biliyordu, neler olacağını, nasıl dağılacaklarını, nasıl ağlayacaklarını bile ezberlemişlerdi ama zaman tekerrür etmişti, artık bir kaçışları yoktu.
"İlker," diye fısıldadığımda bakışları bana döndü ama yerinden kalkmak için en ufak bir belirti bile göstermedi. "Eve götürmem gerek," diye fısıldadı güçsüz bir sesle. "Yeniden yıkamam, yeniden ikna etmem gerek güzel olduğuna." Yutkunamadığını hissettim, yutkunamadım. Başımı olumlu anlamda salladığımda gözlerini yumdu ve açtı. Yerden destek alarak kendini kaldırdığında bana bakmayı tamamen kesip üzerindeki tişörtü çıkardı ve gözleri bir kez bile İs'in çıplak bedenine düşmeden tişörtü ona giydirdi. İs'in hafif bedenini kucağına aldığında, adımları sağlamdı çünkü İs şu an bunu görse hüngür hüngür ağlardı. Odadan İlker'in peşinden çıktığımda girişte bekleyen Karan ile göz göze geldim. Kuvars'ın geniş ve büyük adımları Rahşan'ın karşısında durmuştu, öfkesi devasaydı lakin bu İs'i görmesine engel değildi.
"Ona dokundun mu lan?" diye homurdandı Kuvars, Rahşan'a dönerken. Rahşan derin bir nefes aldı ve İs'e baktı. Gözleri önce aşağıya sarkmış saçlarına değdi, ardından ise yüzünü izledi. Gözlerinde gördüğüm şey şefkatti ama bunu yanlış bir zaman dilimde kullanmış, belki de olan şansını en başından kaybetmişti. İlker ve İs sokak kapısından çıkana kadar Rahşan en ufak bir belirti vermezken, Kuvars'a kaydı gözlerim, avı savunmasızdı ama saldırmıyordu, böyle bir şeyi kendine yediremeyeceğini ben de dahil bu odadaki herkes biliyordu. Az önce İlker'in peşine düşen adımlarım duraksadığında, İlker bana baktı ama sesim içime gömülmüş gibiydi. Sessizdim ve bu sessizlik her zaman söylendiği gibi, fırtına öncesine aitti. Başımla gitmesi gerektiğine dair ufak bir işaret yaptığında, gözlerini açıp kapattı ve adımları canlandı. Onlar gözden kaybolana kadar bir kez gözlerim ayrılmadı onlardan, sonunda karanlık onları yuttuğunda, gözlerimi kapattım ve içimden bir miktar zamanı her seferinde bir düşürerek saydım. Geri sayım başlamıştı, birazdan buraya kimsenin aklının alamayacağı kadar büyük bir fırtına uğrayacaktı. Sağ tarafımda kalan ve kirpiklerimin arasından içeriye sızan ışığın önünü bir beden kestiğinde, dişlerimi sıktım ve gözlerimi araladım. "Karan Haznedar," diye tısladığımda, ne yapacağımı anlamışçasına gözlerimin içine bakıyordu.
"Çekil önümden."
Başını olumsuz anlamda salladığında gözlerimi etrafta gezdirdim ve şöminenin kenarına asılmış, köz karıştırmak için yapılan burnu eğri demire takıldım kaldım. Karan'ın başı, gözlerimin sabit kaldığı yere döndüğünde, bunu fırsat bilip onu geçmeye çalıştım ama anında belimden tutmuş, sırtımı göğsüne yaslamıştı. Karan "Kuvars," diye konuştuğunda, gözlerim ona kadı. Saçları alnına savrulmuştu ve Rahşan'ın burnundan bir miktar kan akıyordu, sanırım kafa atmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NEKROZ
Teen Fiction+18, ❝Elindeki silahın seni evcilleştirdiğinden bihabersin, sevgilim. Namlunun ucu sana dönükken öğreneceksin.❞