Balmorhea - Remembran
AKREP İĞNESİ
Beni zehirleyen şeyin bir bardak içkiden daha fazlası olduğunu bilen iblislerim kıkır kıkır bir köşede gülüyordu. Oynadığımız oyundan keyif aldıklarını açıkça belli ediyor ve düşüncelerimin iplerini hızla birbirine bağlıyor, bazı köşeleri de isteklerimle yamıyorlardı. Onlar hızla işini yapmaya devam ederken, ben de Karan'ın elleri altında gülümsemekten kendimi alıkoyamıyordum. Parmaklarımın uçlarına yerleşen iblis çocukları, onun tenine dokundukça ikimizi de yakıyordu. İkimizde oyunun sonunu biliyorduk. İlk atak ondan geldiğinde karnıma eliyle baskı uygulayıp beni masaya itti, bense ona ayak uydurdum ve onun içkisine uzandım. Birkaç yudum içip kalanı için kadehi onun dudaklarının arasına yasladığımda itiraz etmedi, ikimiz de birbirimize kaşı köle gibiydik.
Parmakları saçlarımın arasına dolandığında kadehi arkamdaki masaya bıraktım. İki elimi başının yan taraflarına yasladım ve dizlerinde ona doğru kayıp başımı geriye doğru yasladım. Başını boyun girintime sokuşturduğumda, kolunu belime sardı ve bedenlerimizi birbirine yapıştırdı.
"Sana satmak istediğim şeyler var," diye fısıldadığımda dilini kulağıma değdirmişti. "Bir milyondan fazlasını vermem, dört tanesi için." Kaşlarım çatıldığında başını geriye itip yüzüne baktım. "Bir milyon mu?" diye tısladım ve ensesindeki saçları kavrayıp çektim. "Bir milyona sana saçımın tek telini bile vermem."
Zift karası gözleri gözümde gezindi. Saçlarımdan gezen eli boynumu kavradı usulca, sıktı. "Benim aptal zenginlerimden çaldığın malları bana ne kadara satacaksın?" Başını yan tarafa eğdi ve tehlikeli bir halde gülümseyip kolumda yarısı açık olan dövmemin üzerine dudaklarını bastırdı. Diğer eliyle birine işaret verdiğinde ona bakıp gözlerimi kapattım.
"En az üç milyon."
Dudaklarını kolumdan çektiğinde gözlerimi de açmıştım. Yanımıza gelen sarı saçlı ve mavi gözlü çocuğa eliyle eğilmesi gerektiğini işaret ettiğinde, adam emrini yerine getirdi. "İki milyon hazırla, on dakikan var." Tekrar bana döndü. Kabul edip etmediğimi anlamak için gözlerime bakıp tek kaşını kaldırdı.
"Anlaştık," dediğimde boğazımdaki eli gevşedi. Bu sefer de ben onun boğazını tuttum ama onun tutuşunun aksine yumuşak bir tutuştu. Dudaklarımı, dudaklarının hemen kenarına bastırdım ve geri çekilirken boğazını iterek bıraktım. Parmaklarımı dudağımın kenarına bastırdığımda, gözlerini bir an olsun elimden ayırmadı. Diğer elimle bacağına baskı uygulayıp kucağından kalktığımda başım dönüyordu ama bunu umursamadım. Biraz ilerledim ve başımı geriye çevirdiğimde hala oturduğunu fark edip elimi ona uzattım. Uzattığım elimi tutup birkaç adımda dibime girdiğinde "başım dönüyor," diye mırıldandım ve kendimi onun göğsüne yasladım. Eli belimi usulca kavradı ve bedenimi iyice kendine yapıştırdı. Gözleri benden kopup bir aslan edasıyla etrafta gezindiğinde yutkundum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NEKROZ
किशोर उपन्यास+18, ❝Elindeki silahın seni evcilleştirdiğinden bihabersin, sevgilim. Namlunun ucu sana dönükken öğreneceksin.❞