Keane - Somewhere Only We Know
YANIK BAĞRI
Kanburumda bir leke vardı, göğüs kemiklerimin hepsine yayılan, kemiklerin sakladığı her şeyi çürüten. Bedenimi yıkan, kalbimi yalnız bırakan. Kalbim... "Mahzar..." dedim titreyen sesimle, etrafımda kimse yoktu. O orada öylece yatıyordu, bense elim yüreğimde, ağrıyışına ağlıyordum.
"Mahzar..." dedim başımı göğsüne yaslayıp, bedenim kendini küçücük bir alana toplamıştı. Küçüktüm, ben onun küçük kız çocuğuydum. "Rahel," diye bana gelen ve derin bir nefesle bana ulaşan adamı duydum. Bedenim donmuştu, hareket etme yetim kaybolmuştu ama gözyaşlarım hiç zahmetsiz akıyordu.
Ben sıcacık ağlarken, o soğuyordu.
"Rahel," dedi Karan yüzümün etrafına dağılan ve yolduğum saçları kulağımın etrafına sıkıştırırken. Parmaklarımın arasında hala saçlarım vardı. "Karan," diye fısıldadım zar zor, bedenim geriye düştüğünde ben bağırarak ağlamaya başladım. Adım sesleri duydum ama benim sesim hep daha galip geldi.
Karan yanıma çöküp başımı dizlerinin üstüne aldığında "buradayım," diyebildi. Bense, geriye devrilmiş olmama rağmen, elimin tuttuğu eli istediğimden güldüm.
Gerisine döndüğünde, baktığı kişilere bakamadım. "Onu götürelim," dedi. Başım hızla olumsuz anlamda sallandığında, Karan başımı tuttu ve beni karnına yasladı. "Onu böyle soğuk bir yerde, kan içinde bırakmamız doğru değil," dedi ve bu beni ikna etti. Haklıydı ama ben ilk defa haksız olmak isteyerek onunla yan yana burada çürümek istedim.
Sonra kıyamadım.
Başım olumlu anlamda sallandığında, gözyaşlarım hiç durmadı. Toplanıp yine küçücük bir alana sıkıştığımda, iki elimle elini tutup alnımı birleşmiş ellerimize yasladım. "Bizim birlikte bir evimiz vardı," diye fısıldadım ona "kalbin kalbimin bu dünyada yalnız kalmasına izin vermezdi biliyorum."
Sustum, konuşmak ne kadar da zordu?
"Bize orada güzel bir ev kur," diyebildim. "Seni şimdiden özledim."
Sonra, ellerimiz ayrıldı. Onu benden uzağa götürdüler, tekrar ona ulaşıp ulaşamayacağımı bilmeden gidişine sessiz kalmak zorunda olmak beni boğdu. Onu tekrar göremedim, araba gitti, yol uzadı. İçinde olduğum araç sonunda durduğunda, aracın dışında kalan İs'i görmek tekrar hıçkırarak ağlamamı sağladı. Motor sustu, ben başımı kaldırıp arabadan inemedim.
"Rahel..." dedi İs zorla, bana sarıldı. Ben kollarımı artık ona bile açamayacağımın bilincinde ağlamaya devam ettim. Zaman aktı, zaman su gibi aktı. "Rahel nerede?" diyen adamın sesini duyduğumda, ona saldırmak istedim. İs'i itip arabadan hızla çıktığımda, büyük adımlarım Aydın Gümüş'ü buldu. Sertçe onu ittiğimde, yerinden bir adım bile kıpırdamadı. Mirza'nın bize doğu geldiğini fark ettiğimde, onu elinin tek hareketiyle durdurdu ve bana baktı Aydın Gümüş. Gözlerini kırpmadı, sanki bunu ne kadar yaparsam yapayım o an kabullenmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NEKROZ
Teen Fiction+18, ❝Elindeki silahın seni evcilleştirdiğinden bihabersin, sevgilim. Namlunun ucu sana dönükken öğreneceksin.❞