5. Bölüm: ''Umut Kırıntıları''

3.1K 455 244
                                    

Ceren Gündoğdu & Özgür Çevik - Tutsak

Yorumlarınız ve destekleriniz benim için çok önemli. Sizin sayenizde büyüyoruz.
Oy vermeyi unutmayınız 🧡

🥀

"UMUT KIRINTILARI"

Dikkatli ol demişti annem, düştüğüm yerden ayağa kaldırırken. Önce akan gözyaşlarıma sonra da kanayan dizime bakmıştı. Önünü göremezsen seni engelleyenleri de göremezsin, düşmen çok kolay olur.

Dizimi temizlemiş, yarama yara bandı yapıştırmıştı. Gözleri, ıslak gözlerime tırmanmıştı. Şefkatle gülümseyip tek tek gözlerimi öpmüştü. Ağlamak güzeldir ama gözyaşların da özeldir, her zaman akıtma.

Acıyla gülümsedim.

Acıdan yorgun düşen kalp, ağlamaktan yosun tutmuş kirpikler, yanan boğaz, titreyen dudaklar. 10 yıldır her gün aynı keder aynı son. Ağlamak, yemek içmek gibi günlük hayatımın bir rutini haline gelmişti. Gözyaşlarımın hiçbir özelliği, değeri kalmamıştı. Atık gibiydi. Yanağımı, çenemi, göğsümü ya da yastığımı ıslatmaktan başka işe yaramıyordu.

Örselenmişti artık.

Önümü görmeyi başaramamış, beni engelleyenlerin tuzağına düşmüştüm. 2 yıl boyunca düştüğüm yerden kalkamamıştım. Öyle sert düşüştü ki bu ruhumda açılan yara iyileşmemiş, gözyaşım hiç dinmemişti. Özür dilerim anne.

Elimdeki kara kalemimin ucu, bir kez daha Alihan'ın saçlarının üzerinde durdu. Bir şey eksikti sanki. Yolunda gitmeyen bir şeyler vardı ve bu yolunda gitmeyen şeyler yüzünden 3 aydır çizimimi tamamlayamıyordum.

Sıkıntıyla yanaklarımı şişirip çizimi az ileriye iterek sandalyeme yaslandım. Konsantre olmalıydım, doğru dürüst konsantre olduğum sürece çizimimi tamamlayabilirdim.

Gözlerimi kapatıp o geceyi bir kez daha düşünmeye çalıştım. Gökyüzüne, kızıla çalan bir renk hâkimdi. Kar taneleri, büyük bir uyum içerisinde dans ede ede beyaz yeryüzüne iniyordu. Gelin gibi süzülen ağaçların arasına ahşap bir kamelya gizlenmişti. Ve sonra...

Sonra Alihan gelmişti.  Üzerinde dizlerinin biraz üstünde biten siyah bir palto vardı. Paltosunun yakalarını, soğuktan korunmak istercesine dik bir konuma getirmişti. Bense duygusal anlamda kontrolsüzce karşısında çırpınıyordum. O da ifadesiz bir şekilde yüzüme bakıyordu. Söyleyeceklerimi bitirip içeriye girecekken ona baktığımda bankta unuttuğum çizimimi eline aldığını, ona baktığını görmüştüm. Yan duruyor, iki elinin arasında çizimimi sıkıca tutuyordu ve işte, eksiklik tam olarak burada başlıyordu. Koca bir boşluk hissi... İçi tamamlanmamış keskin bir boşluk vardı ve bu boşluğun tüm okları Alihan'ı işaret ediyordu.

Kafamın içi yeni bir idrakla aydınlandı. Alihan'ı çizemiyordum!

Dudaklarımda buruk bir tebessüm belirdi, gözlerimi araladım. Alihan'ı çizemememin sebebi, ona bu zamana dek doğru dürüst bakmamış olmamdı. Ya kaçamak bakışlarımdan ya da korku dolu bakışlarımdan nasibini almış, tam manasıyla yüz hatlarını göremememe sebep olmuştu. Onu resmedecek kadar bakma fırsatım asla olmamıştı.

Duraksadım. İçimdeki burukluk yavaş yavaş hükümsüzlüğe geçiş yaptı ve yerine yepyeni sorular belirdi.

Benim derdim neydi?

Niye üç aydır o anı çizmeye çalışıyordum?

Kalbimi ağır bir pişmanlığın sardığını hissettim ve resmi elime alıp kızgınlıkla bakmaya başladım. Neden günlerimi gereksiz bir meşguliyetle dolduruyordum ki? Ben çizimlerimi içimden söküp atamadığım berbat anılardan kurtulmak için ya da nadiren bulduğum huzurumu yansıtmak için çizmiyor muydum? Öyleyse Alihan'ı hangi kategoriye koyuyordum da çizmeye çalışıyordum? İçimden söküp atamadığım berbat geçmişimden bir anı değildi. O zaman huzurumu yansıttığım çizimimin elinde olması huzur bulduğum ana mı girerdi?

LAVİNİAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin