8. BÖLÜM

428 15 1
                                    

              -Lily-

     Onu ne zaman bu kadar önemser olmuştum? Hislerim ne ara bu kadar yoğun hale gelmişti?

     Geçen sene bana biri, James Potter bir kızla birlikteymiş deseydi, umursamazdım. Umursamamayı bırak, hikayeyi dinlemeye değer bile bulmazdım. Benim peşimde durmaksızın koşan, kendini beğenmiş budalanın teki, sonunda kurtuldum. Evet, böyle düşünürdüm herhalde.

     Artık bundan bile pek emin değildim. Acaba, ben bu çocuktan her zaman hoşlanıyordum, ama kendime bile itiraf edemiyor muydum, diye düşünmeye başlamıştım.

     Başka biriyle birlikte olduğunu duymak kalbimi tahmin edebileceğimden daha fazla acıttı. Öyle ki neredeyse bir haftadır hiçbir şeye odaklanamıyor, doğru dürüst yemek yiyemiyor ve  uyumakta zorlanıyordum. Uyuduğumda ise ona ve Emily'ye dair rüyalar görüyordum. Rüyamda Emily'e –tıpkı bana baktığı gibi- aşkla bakıyor, ellerini tutuyor, sarılıyor, öpüyordu. Ve ben yalnızca yürüyerek yanlarından geçiyordum. Onları izlediğimi dahi fark etmiyorlardı.


                 - James –

      James Potter baloya kiminle gidiyor? Uyandığımdan beri duyduğum tek soru buydu. Dün gece, Lily tam yanımda otururken ve onun tarafından milyonuncu kez reddedilişimi hatırlarken, bu yalanı söylemek mantıklı gibi gelmişti. Her zamanki gibi düşünmeden hareket etmiştim ve şimdi, kendime bir kız bulmam gerekiyordu.

     Remus'a göre yaptığım hareket tam yerindeydi. Lily'nin verdiği tepkiden, benden hoşlandığı sonucunu çıkarmıştı ve ona göre, şu andan itibaren yapmam gereken tek şey, hikayeme devam etmekti. Benim başka bir kızla birlikte olduğumu gördüğünde, Lily'nin tepkilerinin daha belirgin olacağını, bana karşı duyguları varsa kendini mutlaka bir yerde açık edeceğini düşünüyordu. O an geldiğinde benimle konuşmak için hazır olacağını, benim de yapmam gereken tek şeyin zaten beni isteyen kızı almak olacağını söylüyordu. Kızlar konusunda hiçbir deneyimi olmayan bir kurt adamdan tavsiye alıyordum.


     Saat 3'te, iksir sınıfında proje teslimi yapacaktık. Lily ve ben. Dün geceden sonra ilk karşılaşmamız olacaktı ve doğal olmak için kendimi zorluyordum. 

   Her zamanki gibi James, sadece James ol, zaten onun bildiği de bu. Kendime bunu tekrar edip duruyordum. Koridorun sonuna yaklaşırken kapıda beni beklediğini gördüm.

'Hey Evans, beni mi bekliyorsun?' diye sordum. Berbat bir giriş cümlesi.

'Hayır, seni beklemiyordum. Yani geleceğini biliyordum tabii ama, demek istediğim kapıda seni beklemiyorum.' dedi hızlıca, gergindi. Devam etti; ' İçeride başka bir grup var da, onlar çıkmadan giremiyoruz.' dedi.

'Hı, anladım.' dedim. Aklıma iyi bir cümle gelmemişti.

     Sonraki birkaç dakika korkunçtu. Aramızda derin bir sessizlik oldu, birbirimizin yüzüne bakamıyorduk ve ben, sürekli ellerimle saçımı karıştırıyordum. Gerginken hep bunu yaparım. Lily ise elindeki kitaba bakıyordu ama okumadığından emindim.

' Ah, Evans ve Potter. İçeri gelin çocuklar..' dedi Slughorn kapıyı açarken. Şükürler olsun.

' Şimdi, ne yaptığınıza bir bakalım...' dedi profesör ve Lily ile ben konuşmaya başladık. Bir ben, bir Lily; sırayla ve birbirimizin sözünü kesmeden konuşuyorduk. Geçirdiğimiz bu proje döneminde yapmış olduğumuz her şeyi; nasıl birlikte hazırlandığımızı, aramızdaki görev dağılımını, ödevlerin projeye etkisini ve partnerlerin ödeve katkısını ve daha bir çok şeyi, uzun uzadıya anlattık. Profesör Slughorn bu süre boyunca bizi sakince dinledi. Konuşmamız tamamlandığında kısaca; 'Tebrik ederim, evet, çok güzel.' dedi. Notlarımızı daha sonra öğrenecektik.

     Kapıdan çıktık. Ne tarafa yürüyeceğimi kestiremedim.

'Evet, seninle çalışmak güzeldi Evans. Her şey için teşekkürler.' dedim. Veda cümlesi gibi olmuştu.

'Seninle çalışmak da öyleydi, James' dedi ve uzaklaştı.


       Tam onu kaybettiğimi ve daha akıllıca bir cümle kurmuş olmam gerektiğini düşünüyordum ki dur, bir dakika! Bana James mi demişti? Evet, demişti. Yanlışlıkla mı demişti? Muhtemelen öyleydi. Remus'un haklı olduğunu göstermezdi bu. Sonuçta bana herkes James diyordu, öyle değil mi? Artık arkadaş sayıldığımıza göre söyleyebileceğini düşünmüş olmalı. Benden hoşlandığını GÖSTERMEZ. Aferin sana James, gardını indirme. Şimdi, git ve kendine bir balo kızı bul.

       Bu düşüncelerle diğer yöne doğru yürümeye başladım. Baloya gideceğim kızı bulmam beş dakika falan sürdü. Daha doğrusu, o ayağıma geldi. 

'Potter! Baloya biriyle gittiğini duydum. Bu şanslı kız kim acaba?' dedi Emily denen sarışın. Ben köşeyi döner dönmez karşıma çıkmıştı. Pusu falan kurmuştu heralde.

'Hmm, henüz bulmuş değilim. Ama seçeneklere açığım. Önerdiğin biri var mı? ' dedim. Bu kız Lily'i çıldırtabilirdi.

'Baloya gitmek için en iyi seçeneğin karşında duruyor. Düşünür müsün?' dedi cilveyle. Tanrım, kız gerçekten çok istekliydi. Başka erkek olsa anında düşerdi. Ama ben, buna benzer yeterince kız görmüştüm ve kendini hazır tepside sunan kızlara kesinlikle katlanamıyordum. Bunu sadece Lily için yapıyorum dedim kendime. 

'Kesinlikle düşünürüm. O zaman, akşam sekiz diyelim mi ? Merdivenlerde.' dedim hevesli gibi davranmaya çalışarak.

'Anlaştık. ' dedi ve göz kırptı. Kalçasını sallayarak uzaklaştı. Beni tavladığını düşünüyordu ve muhtemelen bu popo sallama olayı zafer dansı falandı. Balo bittikten sonra bu kızı görmeyeceğimden emindim.



      Balo akşamı saat tam sekizde, merdivenlerde, -son derece istekli görünmeye çalışarak- Emily'i bekliyordum. Madem oyun oynuyordum, doğru oynayacaktım. Madem Lily'nin beni kıskanması gerekiyordu; hoşlandığı kızla baloya gelmeyi başaran, istekli bir erkek gibi davranacaktım.

      Dakikalar süren bekleyişimin ardından, sabrımın sınırına gelmek üzereydim. Nerde kalmıştı bu kız? Alt tarafı bir elbise giyecek ve aşağı inecekti. Biraz dans edecek, içki içecek, flört edecek ve tekrar görüşmemek üzere ayrılacaktık. Gelip gelmediğini kontrol etmek için, milyonuncu defa merdivenlere doğru baktım. Gördüğüm şey Emily değildi.

      Lily, leylak rengi elbisesinin içinde yürüyen bir melek gibiydi. Yürümüyordu aslında, süzülüyordu demek daha doğru olur. Her zamanki kadar doğal ve duru, fazla uğraşılmamış ama kusursuz görüntüsü gerçekdışıydı.

      Ona bakmamam gerektiğini biliyordum. Gözlerimi kaçırmak zorunda kaldım. Bu akşamki planlarımı altüst etmeyecek olsaydı; günlerce, aylarca izleyebilirdim onu. Ama şimdi, gösteri zamanıydı.

Jily -Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin