- Lily-
Kendime son dakikada bir kavalye bulmuştum. Haftalardır aldığım tüm teklifleri, James'in bana baloya birlikte gitmeyi teklif edeceğini sandığım için reddetmiştim ve teklif edenlerin tamamı yerime birini bulmuştu bile. Marlene'in her zaman söylediği, ' İyiler seçilmeden sen seçmelisin tatlım' lafının doğruluğu açık şekilde ortaya çıkmıştı ve kızlar, bana birini ayarlamak için acil durum operasyonu dedikleri şeyi yaptılar.
Kızlara göre; baloya gideceğim kişi; Sophie'nin tuttuğu ayrıntılı, 'bekar erkekler listesi'nde, MUTLAKA ilk 20 de olmalıydı, aksi halde benim okulun kızlar sıralamasında aşağıya düşme ihtimalim vardı ki bu durum, baloya hiç katılmamaktan daha korkunçtu. Bu nedenle, listede adı yer alan erkeklerden henüz kendine bir eş seçmemiş olanlar belirlendi, Marlene'in dedikodu ağı sayesinde ilgili kişilere haber ulaştırıldı ve çok geçmeden tarafıma teklif yapıldı. Daniel adında, Ravenclaw'da, bizim gibi son sınıfta olan bir çocukla baloya gidiyordum. Sarı saçları ve aşırı düzgün dişleriyle tam bir altın çocuktu. Annelerin kızlarına uygun bulacağı cinsten bir şey- James'in tam tersi-. Eğlenceli ya da seksi olup olmamasıyla ilgilenmiyordum. Baloya gideceğim herhangi biriydi ve şansıma ne çıkarsa katlanacaktım.
Makyajımı ve saçımı yaptım, elbisemi ve ayakkabılarımı giydim, hazırdım. Daniel beni bekliyor olmalıydı. Sekizi çeyrek geçe buluşmayı kararlaştırmıştık.
Merdivenden aşağı inerken ilk gördüğüm şey, James'ti. Siyah takımın içinde çok ama çok yakışıklıydı. Her zamanki cool ve umursamaz görüntüsü üzerindeydi ve çevreyi izliyordu. Gergindi. Yalnızdı. Kız arkadaşı henüz gelmemiş olmalıydı.
Beni fark etti. Bir an bana baktı, gözünü kaçırdı ve tekrar baktı. Emin olamıyormuş, ışık gözlerini alıyormuşçasına durdu ve yeniden bana doğru döndü. Gözlerinde gördüğüm şey hayranlık mıydı? Bana bakıyor, beni görüyor olması o kadar mutlu ediyordu, o kadar arzuladığım bir şeydi ki, hayran olduğuna, beni beğendiğine inanmak istedim. Merdivenlerden yavaşça indim. Kafamı ona doğru çevirdim. Göz göze geldik. İşte o an. Tam da hayal ettiğim gibi bakıyordu bana. Aşık ve istekli; masum ama arzu yüklü şekilde. Önceden olduğu gibi.
Belki de o kız, kız arkadaşı değildi. Zaten kız arkadaşım dememişti. Hoş bulduğum biri, demişti ve hoş bulduğun herkesle çıkmazdın. Yani, en azından James yapmaz diye düşünüyordum. Henüz çıkmıyorlarsa bir şansım olabilirdi.
Durum ne zaman böyle tersine dönmüştü? Yıllardır peşimden koşan O'ydu ama şimdi ben, ona sahip olmanın yollarını arıyordum. Bu gece, o gece miydi?
- James –
Aşık olduğum kız son bir saattir sarışın bir oğlanla dans ediyordu ve oğlan kızımın ağzının içine düşmüş durumdaydı. Bu akşam benim onu kıskandırdığım akşam olmayacak mıydı? Neden burada, elimde bir kadeh ateş viskisi ile rahatlamaya çalışıyordum. Bu puştun elinin onun belinde ne işi vardı? Tüm bu cevapları almama gerek kalmadan, tek yapmam gereken ağzının ortasına bir tane çakmaktı; ya da sümsükus için özel olarak kullandığım bir uğursuzluk büyüsü işe yarardı. Bu sarı oğlan mezun olana kadar büyünün etkisinden kurtulamazdı ve benim de rahatlamaya ihtiyacım olmazdı. Aşırı mantıklı. Planımı daha ben ağzımı açmadan fark etmiş olacak ki Remus, yanıma geldi.
'Parti nasıl gidiyor? Geçen seneden iyi ha?' dedi.
'Dalga mı geçiyorsun?' dedim sertçe. Sinirim ona değildi, biliyordu.
'Dostum, bunu konuştuk. Sakin kalacaksın, cool yapacaksın ve getirdiğin kızla dans edeceksin. Hepsi bu' dedi.
'Senin haklı olduğundan emin değilim. Aslına bakarsan, haklı olup olmaman umrumda bile değil. Buna daha fazla katlanamayacağım. Bu gece dolunay vardı, yanılıyor muyum? Sanırım bağıran barakaya bir misafir getirmeme kızmazsın?' dedim. Remus'un bu piçi parça pinçik etmesini izlemekten büyük keyif alırdım.
'Şşt, bunu burada konuşmuyoruz. Biliyorsun. Senin kız ne yapıyor?' dedi Emily'i kastederek.
'Şurada bir yerlerdeydi. Bana haftasonu neler yapacağımızı sordu. Çıldırmış. Hafta sonumu onunla geçireceğimi düşünüyor. Anlıyor musun? ' dedim. Remus gözlerini süzdürdü. Sormak istediği şey başkaydı. 'Neler yaptınız?', demek istemişti.
'Kızla samimi olup olmadığımı soruyorsan, kesinlikle öyleyim. Rujunu tazelemek için gittiğini söyledi, bir süredir ortalarda yok. Muhtemelen tuvalette kızlara benim ona yanık olduğumu falan anlatıyordur. Rolümü iyi oynadım. Daha da önemlisi, tamamını Lily'nin önünde oynadım. Bizi gördüğünden eminim.' dedim.
'Güzel, şimdi bekleyip görelim. Çalışmalara devam et' dedi Remus göz kırparak. Onun için söylemesi kolaydı. Aptal sarışın benim peşimdeydi.
Gece yarısı yaklaşmak üzereydi artık. Herkes yeterince alkol almıştı ve gecenin başında birbiriyle konuşamayan çiftler dans pistine akmış; sarılıyor, öpüşüyor ve son ergenlik döneminin tadını çıkarıyordu. Biz son sınıf öğrencileri için bu yıl, Hogwarts'ta geçirilecek son Noel'di. Ve herkes bu yılbaşını, olabilecek en çılgın şekilde yaşamak istiyordu. Emily, elimden tutup beni dans pistine sürüklediğinde ona karşı koymadım. Lily, Daniel denen çocukla slow bir parçada dans ediyordu. Gözlerim beni yanıltmıyorsa, sıkılıyordu. Partinin bitmesini ister gibiydi. Ama ben son şovumu daha yapmamıştım.
Dans pistine giderken, Lily ve Daniel'ın görüş alanında bir yer seçtim. Neredeyse yan yanaydık ve Lily bizi rahatlıkla görebilirdi. Emily'nin belinden tuttum ve onu kendime doğru çektim. Yavaşça olduğumuz yerde dans etmeye başladık. Aramızdaki mesafeyi kapattım. Yakınlaştık. Daha da yakın. O buna dünden hazırdı zaten. Yavaşça bana arkasını döndü, sürtünerek dans etmeye devam etti. Hakkını vermek gerekiyordu. Cesurdu. Onun hareketlerine karşılık verdim. Saçını tuttum, boynunu göğsüme yasladım, bir elim belindeydi ve bana yakın olmasını sağladım. Lily bizi izliyordu. Emily'i çevirdim ve yüzü bana dönüktü. Bir yandan Lily'yi kontrol ederken Emily'e tekrar döndüm. Dans etmeye devam ediyorduk ve aniden; kız beni öptü.
Kahretsin, bu biraz fazla oldu sanırım. Amacım bu değildi. Onu uzaklaştırdığımda yüzünde bariz bir şaşkınlık ifadesi belirdi. Umurumda değildi. Etrafıma baktım. Yeterince izleyicimiz vardı. Ama Lily, ortadan kaybolmuştu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Jily -
FanfictionLily, okulun küstah ve kendini beğenmiş yıldızını hayatına almamakta kararlı. James ise onu elde edebilmek için son şansı olduğunu biliyor. Okulun son yılında, okulun en gözde çiftini bir sürpriz bekliyor. Nefret aşka dönüşür mü? Peki ya tutku, onu...