- Lily–
Ailem, beni son kez Hogwarts'a uğurlamanın mutluluğunu yaşıyordu. Okulda neredeyse bütün derslerde en iyiler içinde olduğumu biliyorlardı ve bu durum göğüslerini kabartıyor, yetişkin bir büyücü olacağım günü görmeyi sabırsızlıkla bekliyorlardı. Bir çok seçeneği düşündükten sonra, aslında her zaman kalbimden geçen ama dile getirmeye çekindiğim seherbazlık mesleğini yapmaya karar vermiştim. Dünyadaki insanlara, yalnızca büyücülere değil, büyü dışı olan kişilere de bir faydam olmasını diliyordum. Okula girdiğim ilk günden beri, aslında tek hayalim buydu.
Okulun son yılında, tam da mezun olmadan önce; kariyer hedeflerimin ve hayallerimin tamamen dışında; bambaşka bir duyguyla baş etmem gerekeceği aklımdan geçmezdi. Aşk. Şimdi, beynimi ve kalbimi tamamen ona vermiş gibiydim ve onun kalbimde olmadığı zamanlarda ne yaptığımı dahi hatırlamıyordum.
İçimdeki duygularla tek başıma savaşmanın faydası olmadığını anladığımda, gururu bir tarafa bırakarak içimdeki her şeyi kızlara anlattım. Bu süreçte yaşadığım duyguları, umutlarımı, beklentilerimi; sevgimin nasıl büyüdüğünü ve nasıl bir anda yıkıldığını paylaştım onlarla. Her zamanki gibi, yanımda oldular.
Kızlarla tatil süresince mektuplaşmamız ve bu konunun sonu gelmez kritiklerinin ardından; Marlene'in değişmez yöntemi olan; ' Çivi, çiviyi söker' taktiğini uygulamaya karar verdik. Kızlar, benim Daniel ile görüşmeye devam etmem konusunda ısrarcı oldular. Ancak bu yolla James'e olan duygularımı aşabilir ve atlatabilirdim. Her türlü tedaviye açıktım. Okula döner dönmez Daniel'ın, 'bir şeyler içelim' teklifini değerlendirmeye karar verdim.
- James –
Okula döneli bir ay olmuştu ve Lily'den bu kadar uzak olmak gittikçe daha katlanılmaz bir hal alıyordu. Önceden de uzaktım ona, biliyordum. Ama bir kere kalbine girmeyi başardığımı, onu kazandığımı ve kendi aptallığım yüzünden aynı hızla kaybettiğimi düşündükçe; delirecek gibi oluyordum. Benden hoşlanmıştı, bu kesindi. Tek yapmam gereken ona açılmaktı ama ben; okulun en aptal kızıyla gözünün önünde takılarak onu denemeyi seçmiştim, öyle mi? Bu kadar aptal olabilir miydim?
İlişkimizin önceki senelerde olduğu hali özlüyordum. O zamanlar da aramızda bir şey yoktu ama tamamen nefret ediyor da değildi benden. Nefret ettiğini söylese dahi, yalnızca beni kendinden uzaklaştırmak için yaptığını bilirdim. Bir gün, diyordum; bir gün bu kız benim olacak. Henüz vakti gelmedi. Ama vakti geldiğinde ve bana kendini açtığında olabilecek en saçma şekilde onu kaybedeceğimi bilmiyordum.
Onu her derste görerek, izleyerek; ama yaklaşamayarak birkaç hafta daha geçirdim. Okuldan bu şekilde mezun olacaktık. Herkes farklı yollara gidecekti. Lily'i bir daha böyle, yedi yıldır olduğu gibi; her gün, istediğim her an göremeyecektim. Belki arada sırada Bakanlıkta ya da Diagon Yolunda rast gelecektik birbirimize ve selam verip geçecektik. Hayatlarımız ayrılacaktı, tümüyle. Bunu kabullenemiyordum.
Sirius sıkıcı herhangi bir günde yanıma geldi ve bana kötü haberi verdi.
'Dostum, sana bir şey söyleyeceğim. Ama kendini kaybetmeyeceksin. Anlaşıldı mı?' dedi.
Lily ile ilgiliydi. Gönder gelsin.
Kafamı salladım ve onu onayladım.
'Lily ile ilgili. Nasıl söylemem gerektiğinden emin değilim. Yani.. şöyle ki...' dedi. Lafı dolandırıyordu.
'Söyle artık Sirius. Nedir?' dedim. Sabırsızlanmıştım.
'Lily, biriyle birlikte. Haberin olsun dedim. Bugün kütüphanedeki veletlerden duydum.' dedi.
'Kim?' dedim. Öğrenmeliydim.
'Ravenclawdan Daniel denen çocuk. O da Quidditch takımında, bilirsin.' dedi.
Biliyordum. Sarı kafalı embesilin tekiydi, Ravenclaw'un kalesindeydi ve bir haltı tutamazdı.
'Emin misin?' dedim.
'Evet, Eminim dostum. Üzgünüm.' dedi.
Sirius'u onayladım ve biraz uzaklaşmak istediğimi söyledim. Kafamı dinlemeye ihtiyacım vardı. Dışarı çıktım, biraz yürüdüm ve düşündüm. Şimdi ne bok yiyecektim. Hayatında birileri yokken hala bir şansım olabilirdi. Ama ya o çocuğa aşık olursa? Daha önce kimseyle çıktığını sanmıyordum. Çocuk onu kandırabilir miydi?
Sonunda, soğuk hava dayanılmaz hale geldiğinde ve düşünerek bir yere varamayacağımı anladığımda, geri dönmeye karar verdim. Kaç saattir yürüyordum, bilmiyordum. Ortak salonun kapısından girdiğimde, insanlar üzerime çullandılar.
'Hey Potter, gururumuzsun. Bu defa da başaracaksın değil mi? Her zamanki gibi.'
'Mezun olmadan önce son maçın, galibiyetle tamamlarsın heralde ha?'
'Sen gidince kimse bir halı tutamayacak dostum bari bu sene kupayı biz alalım'...
Önümüzdeki haftasonu Quidditch final maçı vardı ve bizim finale kaldığımız çoktan belli olmuştu. Ancak rakibimiz belli değildi. Slytherin ve Ravenclaw maçının sonucuna göre belli olacaktı ve şüphesiz, bu heyecanın tek açıklaması, rakibimizin belli olduğuydu. Hayranlarımdan sıyrılıp kendime oturacak bir yer buldum.
'Anlaşılan rakip belli oldu ha?' dedim Sirius'a.
'Evet' dedi Sirius sırıtarak, 'Ravenclaw.'
'Demek öyle, tam da aradığım rakip..' dedim. Sarı veleti canından bezdirmek için uğursuzluk büyüsüne ya da başka herhangi bir lanete ihtiyacım kalmamıştı. Quidditch sahasında benimle hiç şansı yoktu.
'Oldukça hevesli oynayacağını düşünüyorum.' dedi Sirius.
'Öyle olacak.' dedim. Kısa ve net. Öyle olacaktı. Kimin Lily'i hak ettiğini gösterecektim. Kaybedecek bir şeyim kalmamıştı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Jily -
FanfictionLily, okulun küstah ve kendini beğenmiş yıldızını hayatına almamakta kararlı. James ise onu elde edebilmek için son şansı olduğunu biliyor. Okulun son yılında, okulun en gözde çiftini bir sürpriz bekliyor. Nefret aşka dönüşür mü? Peki ya tutku, onu...