•Ben hayatta cariye olmam•

7.1K 537 1.4K
                                    

İlk bölüme hoşgeldiniz aşklarım, iyi okumalar♡

Hikayenin geçtiği zaman 15. yüzyıl, yer ise o zamanki Konstantinapol. Bizans, Avrupa, Osmanlı bütün kültürler birbirine girmiş durumda, o yüzden konuşma tarzlarını falan sorgulamayın lütfen<33

"Baban hepimizin değer verdiği bir muallimdi. Böyle anı bir şekilde aramızdan ayrılması üzücü oldu." dedi yaşlılıktan teni sünger gibi olmuş olan adam. Yapmacık üzüntüsüne karşı yüzümü buruşturmamak için zor duruyordum çünkü biliyordum ki babam onların ilkelerine karşı, ahlak olarak onlardan tamamen farklı olduğundan bu sarayda bulunan 'aristokrat' sınıfı tarafından sevilmezdi. 

"Beni buraya neden çağırdınız?" diye sordum sahtelik akan tavırlarından bıktığım için. 

"Babanla birlikte yaşadığın yer bir devlet dairesi, biliyorsun. Ancak artık baban olmadığı için o daire yerine gelecek olan muallime verilecek."

Söylediği şeyle ağzımı açmış ancak ne diyeceğimi bilemez bir halde tekrar kapatmıştım. Günlerdir babamın yasını tutmaktan, bana ne olacağını düşünme fırsatım olmamıştı. Bugüne kadar hep o yanımdaydı ve bundan sonra da öyle olacağını düşünmüştüm. Ancak birden bire hayata gözlerini yumması ile boşluğa düşmüş gibiydim. Artık ne ailem, ne de kalacak bir yerim vardı.

Gözlerim dolmaya başlarken bir kez daha bu kadar duygusal olmaktan nefret ettim. "Eşyalarını çıkar ve yarın gün doğmadan buradan ayrılmış ol."

Kapı dışı edilmemin ardından elbisemin eteklerini avuçlarımda sıkmış ve artık benim olmayan küçük daireye gitmiştim. Kaba mermerler ve soluk renkli bir duvar kağıdıyla bezenmiş olan iki odalı dairenin her köşesinde hayatımdan bir anı vardı. Ve vefatının ardından bütün bu anıları ardımda bırakıp sarayı terk etmem gerektiği söyleniyordu. Gidebilecek tek bir yerim, bir akrabam veyahut arkadaşım yoktu. Ömrüm bu sarayda geçmiş, birkaç saray görevlisi ve onların çocukları haricinde hiç kimseyle konuşmamıştım. Beni bu saraydan kovmak, kuzuyu kurdun önüne atmakla aynı şeydi ki zaten bir omega olarak, hiç görmediğim şehir hayatında yaşamamın imkanı yoktu.

Babam hiyerarşik düzene karşı, bu sebeple de çoğu senatör ve aristokratla ters düşen bir muallim olmasaydı muhtemelen diğer muallimlere yapıldığı gibi hürmet gören biri olurdu ancak o asla birilerinin beğenisini kazanmak adına yanlışı savunan biri olmamış ve beni de bu şekilde yetiştirmişti. Küçüklüğümden beri tarih, dil, matematik, sağlık, sanat ve spor hakkında ondan bir sürü eğitim almıştım. Bir beta olan onun tek hayali; omegaları değersizleştiren, eğitimsizleştiren ve yalnızca doğurganlıklarıyla ön plana çıkartan bu ataerkil toplumda omegaların da en az alfalar kadar yönetici, betalar kadar zeki olduğunu insanlara gösterebilmekti. Bu yüzden aldığı bir çok uyarıya rağmen beni bu şekilde eğitmişti.

Aldığım bunca eğitime rağmen ben, hemen hemen her işi yapabilecekken saray dışında nasıl hayatta kalacağımı düşünüyordum. Dışarıda kendimi savunamazdım, çünkü saraydaki disiplinin aksine halk daha başıboş kimselerden oluşuyor ve omegalara yapılan zorbalıklar sürekli saray içinde konuşuluyordu. Babamın ne kadar uğraşırsa uğraşsın bana öğretemediği savunma sanatını bilmeye çok ihtiyacım vardı ancak ben yalnızca ok atmak ve at binmekte iyiydim. Bunlar ise kendimi korumama yardımcı olacak şeyler sayılmazdı. 

Bir yandan durmak bilmeyen gözyaşlarımı siliyor, diğer yandan neredeyse hepsi beyaz tonlarında olan elbiselerimi bohçanın içine dolduruyordum. Kapının çalmasıyla gözlerimi sildikten sonra kapıyı açtım. Seungmin'i karşımda görmemle pek şaşırdığım söylenemezdi çünkü buraya ondan başka gelen yoktu. Babamın ölümüne rağmen kimse başsağlığı dilememiş, onun ölümü insanlar arasında pek bir ses getirmemişti. Herkes ölüm döşeğinde olan imparatordan sonra kimin tahta çıkacağını tartışıyordu. 

Aphrodite | HyunlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin