•Ben bağışlanma dilemem•

4.4K 507 609
                                    


2 ay sonra

"Ne demek şölende şarkı söyleyeceğim?!"

Seungmin Jisung'a sorarken ben de en az onun kadar hayrete düşmüştüm. 1 aydır yaptığımız gibi dikkat çekmeden yaşayıp giderken Harem Ağası Han Jisung onu şölenin merkezine koyuyordu adeta. 

"Başka cariyeye yok ne yapayım? Yarısından fazlası Eski Saray'a gitti."

Yaklaşık bir buçuk ay önce İmparator ölmüş ve 6 veliaht arasından Delta Prens Hwang Hyunjin tahta çıkmıştı. Taç giyme töreni normalde saray ahalisi içerisinde yapılırken bu sefer bir ilk yaşanmış ve halk arasında yapılmıştı. Ve ben hala Prens'i, daha doğrusu artık İmparator'u görememiştim.

40 günlük yasın ardından sarayı şölen telaşı sarmıştı. Cariyeler çeyiz sandıklarını doldurmakla, güzel kıyafetler, takılar satın almakla meşgüldü. Şölen demek cariyelerin 'hayatlarını kurtarma' fırsatıydı. Birçok krallık, imparatorluk ve hanedanlıklardan prensler, prensesler, krallar, soylular gelir ve 3 gün sürecek olan şölene katılırdı. Bu süreçte normalde hizmetçilerin yaptığı servis görevi cariyelere kendilerini sunmaları için bir fırsat olarak verilirdi. İçlerinden en yetenekli olanları ise musiki ve dans gruplarına seçilirlerdi. Ve bu şölenden sonra soylular tarafından beğenilen cariyeler belirli bir fiyat karşılığı satılırdı.

Dünyanın en iğrenç olaylarından biriydi kuşkusuz.

"Bak yapabileceğim hiiiiç bir şey yok. Cidden eksiğimiz var ve şölene bir haftadan az kaldı. Tamam mı? Kabul et lütfen." dedi Jisung yalvarır bir tonda.

Nihayetinde Seungmin kabul etmişti. Kabul etmişti demek doğru olmaz aslında çünkü bu bir teklif değildi. Herkes Seungmin'in sesinin melek gibi olduğunun farkındaydı, Jisung ile arkadaş diye kayırılmasına tepki göstereceklerdi muhakkak. Morallerimiz sıfıra indirgenmiş bir şekilde hareme dönerken gördüğüm manzara daha da sinirlerimi bozuyordu. Herkes bohçalarını ortaya dökmüş çeyizi ile birbirine hava atıyordu. Satılacak olmak bir tek ben ve Seungmin'in umrundaydı herhalde.

"Hey! Buraya gelin." diye bize seslendi Yuta eliyle işaret yaparken. Yuta kötü biri değildi ancak fazla patavatsızdı. Ve umursamaz. Tek derdi eğlenmek, eğlenmek ve eğlenmekti. Hayatı o kadar şans eseri yaşıyordu ki durumuna hayret ediyordum. Yanına gidip oturduğumuzda heyecanla sordu:

"Jisung-shi ne dedi size? Kimi çağırdı, ne konuştunuz anlatsana."

"Şarkı söyleyecekmişim törende."

"Oha ne güzel. Herkes sana bakacak. Ay ben de söylesem keşke." dedi Taeil yarım ağız sırıtırken. "Belki İmparatoru tavlardım."

"Pazar tezgahlarına konulan mallar gibi satılıyoruz farkındaysanız." dedim kendimi tutamayarak. Onlarla polemiğe girmek istemiyordum ama içinde bulunduğumuz durum sanki çok güzelmiş gibi davranmaları çıldırmama sebep oluyordu. 

"Başlama yine saçmasapan nutuklarına. Soylulardan biri yanına çağırsa mendilini sallaya sallaya gidersin. Bilmiyoruz sanki." dedi Minjeong lafa atlarken. Hareme geldiğimden beri bana burayı zehir etmeye çalışan bu omegadan nefret ediyordum. Sırf vali kızı olduğundan kendini herkesten üstün görüyor ve kendi kafasından kurduğu senaryolarla İmparatorun eşi olacağına inanıyordu. 

"Mendilini sallayarak gidecek tek kişi sensin Minjeong. Senin aksine birilerinin seks kölesi olmaya meraklı değilim."

Söylediklerimden sonra sinirle ayaklanmış, dibimde bitivermişti birden. "İşin ne o zaman burada? Defol git dışarıda yaşa. Ben köle olmam anladın mı? Senin gibi mecnun bir muallimin oğlu değilim. Valinin kızıyım ve göreceksin çok yakında İmparatorun omegası olacağım. O zaman geldiğinde canını bağışlamam için af dileyeceksin."

Aphrodite | HyunlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin