•Çok değer verdiğim birinin emanetisin•

4.5K 543 947
                                    


"Sana nişanlı, yakında evlenecek. Doğru kişi derken senden bahsediyordum."

Alt dudağım istemsizce büzülmüş bir şekilde ona bakıyordum. Onu çok yanlış anlamıştım. Sürekli bana yeşil ışık yaksa bile davranışlarının altında bir iş arayıp, uzaklaştırıyordum onu kendimden. Oysaki sadece benden hoşlanıyordu. 

"Ya değilsem? Nasıl bu kadar emin olabiliyorsunuz?" diye sordum. Hala kendimi imparatorun eşi olarak düşünemiyordum. Teklifini kabul edersem nasıl bir hayatım olacaktı? Düşününce o kadar da kötü değildi. Hyunjin babası gibi değildi, evlenirse eşine muhakkak sadık kalırdı.

"Omegan hissetmiyor olabilir ama deltam her şeyi hissediyor Felix. Kabul etsen de etmesen de ruh eşleriyiz biz."

"Kandırmıyorsunuz değil mi beni?"

"Sana hiçbir zaman yalan söylemedim." dediğinde dudaklarımı birbirine bastırıp başımı sallamıştım. "Pekala, size güveneceğim."

"Artık kaçmak yok."

Dediğini tekrarlayıp gülümsedim. "Artık kaçmak yok."

"Eee sonra sonra. Sonra ne oldu?" diye sordu Seungmin kucağındaki yastığı heyecanla sıkarken.

"Dedi ki Prenses Sana nişanlı. Doğru kişi derken senden bahsediyordum."

Dediklerimi duyduktan sonra Seungmin yüzünü yastığa gömüp çığlık atmaya başlamıştı. Yastığı elinden çekip gülerken yalancı bir sinirle konuştum. "Ne yapıyorsun? Boğacaksın kendini."

"Ayy sus devamını anlat hemen. Ne yaptınız? Öpüştünüz değil mi? Öpüştük de, aynı İmparator gibi kokuyorsun. Kesin öpüştünüz."

"Ya hayır ne öpüşmesi?!" dedim utanıp yastığı ona fırlatırken. "Sevgiliyiz sadece." derken sesim bile çıkmamıştı. O anı hatırlayınca aptal bir gülümseme kaplıyordu suratımı.

İmâlı imâlı bakıp koluma vurduğunda ikimiz de kıkırdamaya başladık. Seungmin ile entarilerimizi giyip yatakta dedikodu yapmak günün en sevdiğim aktivitesiydi.

Birdenbire gülmeyi kesip yüzümü elleri arasına aldı. "Bir dakika bir dakika... Sen şimdi yarın halvete mi gideceksin?!"

O söyleyene kadar fark etmediğim şey ile ağzım sonuna kadar açılmıştı. Ben şimdi halvete mi gidecektim?

"Ben bunu düşünmemiştim." dedim ellerimi saçlarımdan geçirirken. 

Halvet.

Hayır.

"Ben yapamam." dedim kendi kendime. Seks nedense kulağıma çok korkunç bir şeymiş gibi geliyordu. Kıçına bir sopa girmesinden kim memnun kalırdı ki? 

Sonsuza kadar sevgili olsak ama sevişmesek olmuyor muydu?

Yuna'nın odaya girmesiyle susmuş ve yataklarımıza girmiştik. Tanrım ben ne yapacağım?

Şölenin son günü olduğundan saray diğer günlere oranla daha sakindi. Birçok davetli evine dönmüş, yalnızca yakın bölgelerde yaşayanlar kalmıştı. Bir de İmparator Christopher gibi geliş nedeni şölen olmayanlar.

Akşam gözüme uyku girmediğinden erken kalkmış ve bahçeye çıkmıştım. Gün daha yeni ağardığı için etrafta muhafızlar hariç kimse yoktu. En azından ben öyle sanıyordum.

Çardakta el ele oturmuş İmparator Christopher ve Prens Jeongin'i görünceye kadar.

Birilerini izlemek huyum olmasa da ilişkilerini merak ettiğimden çalıların ardından onları izlemeye koyuldum. "Ne zaman gideceksin?" diye sormuştu Prens Jeongin. Saygı eklerini kullanmadığına göre kesinlikle samimiydiler.

Aphrodite | HyunlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin