☆
(Yazardan)
"Kimse Majestelerinin zehirlendiğini söylemedi."
Uzun bir sessizlik çöktü hareme. Vezirin nefret dolu bakışları Minjeong'un üzerindeydi. "B-ben öyle d-duymuştum." dedi Minjeong korkudan kekelerken. Büyük bir pot kırmış, nasıl toparlayacağını bilemez haldeydi.
"Muhafızlar" dedi Vezir Minho arkasındaki adamlara seslenirken. "Zindana götürün."
Muhafızlar Minjeong'un iki koluna girip onu sürüklerken Minjeong gitmemek için direniyor, açıklama yapmaya çalışıyordu. Lakin ne kadar yalvarırsa yalvarsın bir fayda vermiyordu. Tam kapıdan çıkmak üzereyken haremin kapıları açıldı ve kimsenin orada görmeyi beklemediği biri karşılarında durdu. Kimse onu görmeyi beklemiyordu çünkü müstakbel Majesteleri hasta yatağında yatıyor olmalıydı.
Birkaç saniye boyunca öylece durup Felix'e baktı Minjeong. Şaşkınlıkla bezenmiş yüz ifadesi oyuna geldiğini anlayınca nefrete bıraktı kendini. Bir hiç uğruna mı zindana götürülecek, belki de idam edilecekti? Üstelik Felix burada, sapasağlam duruyorken...
"Bana oyun mu oynadın? " dedi bir yılanın tıslamasını andıran bir ses tonuyla. Nasıl oldu bilmiyordu ama Felix buradaydı ve zehirlenmemişti. Halbuki o zehiri içtiğine emindi.
"Hayır." diye yanıtladı Felix. "Bana oynadığın oyuna karşılık verdim."
Minjeong belki kurnaz bir kadındı ama Felix'in de kurnaz olduğunu bilmeyecek kadar aptaldı.
Sinirle güldü Minjeong. Yıllarını verdiği bütün emekleri aptal bir köle yüzünden çöp olmuştu. Yetmiyormuş gibi muhtemelen idam edilecekti. Felix onun hem yıllarını, hem aşkını, hem hayatını çalmıştı. Ve şimdi onun karşında eli kolu bağlı, öylece duruyordu.
"Senin yüzünden!" diye bağırdı içinde biriken kin ile Felix'in üstüne atılırken. Ancak kollarındaki iri yarı alfa muhafızlar buna engel olmuş, mıh gibi çakılmıştı olduğu yere.
"Yazık..." dedi Felix iç çekerken. "Çok yazık... Başına ne geldiyse kendi aptallığından Minjeong. Bunun için kimseyi suçlama. İsyan etmen gereken kısım çoktan geçti." Sözlerini sarf ederken adım adım karşısındaki omegaya yaklaşıyordu. Kolay kolay kimseden nefret etmezdi ama nefret ettiklerineyse hiç acımazdı. Büyüklük gösterip af mı etmeliydi? Kötülüğe iyilikle muamele etmek...
Sadece aptallıktı. Bu dünyada ne ekersen onu biçerdin. Herkes hakkettiğini yaşardı;göze göz, dişe diş, kana kan.
"Şimdi merhamet dilemen gerek."
☆
(Felix'ten)
"Bayılıyorsun değil mi kendi başına plan yapmaya?" dedi Hyunjin sinirli sayılabilecek bir ses tonuyla. Günlerdir korktuğumu hissediyordu ama defalarca kez sormasına rağmen ona ne olduğunu anlatmamıştım. Anlatırsam kimseye bir açıklama yapmadan Minjeong'u ve valiyi asacak, halkın gözündeki adaletli İmparator imajını yerle bir edecekti. Böylesi çok daha iyiydi; gerçekler ortaya çıkmış, kimin iyi kimin kötü olduğunu anlamıştık.
"Evet, eğlence oldu bana." dedim siniri geçsin diye alaya vururken. Pek eğlenceli olduğu söylenemezdi gerçi ...
"Eğlenceymiş..." diye söylendi kendi kendine. Yüzünü çevirmiş bana bakmıyor, küçük bir çocuk gibi tavır alıyordu. İmparatorluk tahtında oturmuş küçük bir çocuk.
Tahtın yanında dikilmekten vazgeçip sinirini almak için kucağına oturdum. Oturmamla beraber bakışları hemen bana dönmüştü. "Küstünüz mü?" dedim yüzünü avuçlarımın arasına alırken. Başını öteki tarafa çevirmiş, bana trip atmaya devam ediyordu. "Majesteleri... Gerçekten küçük bir çocuk gibisiniz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aphrodite | Hyunlix
FanfictionTahta çıkacak olan Delta Prens Hwang Hyunjin ve hareminin gözde cariyesi Omega Lee Felix.