10

19.1K 709 102
                                    

Biraz hüzün olsun değil mi?
Herneyse spoi vermeden okuyun.
Oy ve yorum lütfen!

Rüya: Uğur iki gün oldu yoksun

Rüya: dayanamıyorum

Rüya: gün geçtikçe içimdeki endişe daha çok büyüyor

Rüya: nokta atsan bile yeterli

Rüya: konuşmayalım yazma bana

Rüya: ama sadece bir nokta at

Rüya: en azından iyi olduğunu bileyim

Rüya: yok artık bir tık, bir tık!

Rüya: sikicem!

Rüya: geliyorum!

......................................

Telefondan kişileri açarak, arkadaşımı aradım. Ondan bana bu gece, Ankara için bilet almasını söyledim. Bu gece yola çıkarsam, yarın sabah orada olurdum.

Arkadaşım bilet işini hall ettikten sonra, bavulumu aldım. Zaten, annem ve babama yakın zamanda Ankara'ya gideceğimi söylemiştim.

Bavulumu topladım ve bir şey söylemeden evden çıktım. Annemler uyuyordu. Üç saat sonra uçak kalkıyordu. Hava alanına ancak yetişirdim. Üstüme kalın bir şeyler giydim ve arkadaşımı bekledim. Arabayla alacaktı beni.

Kapının önünde donmaya başladığımda firen ışıklarını görmemle gülümsedim. Arabanın bagajına bavulumu yerleştirdik, ve arabaya oturduk.

Yol boyunca okuldan, arkadaş gruplarımızdan bahsettik. Oraya vardığımızda uçağı beklemeye başladım. 1 saat kalmıştı. Heyecanlıydım. Ve bir o kadarda endişeli.

Hem korkuyordum, hem mutluydum. Belki benden sıkılmıştı, belki başına bir şey gelmişti.

........................

Muratla birlikte, Uğur'un evine gidiyorduk. Sorduğumda o da ulaşamamıştı.

"Murat, gerçekten nasıl haberin olmaz ya!"
Sinirden, ve korkudan gözlerim doluyordu.

"Yenge vallaha son ihbardan sonra biz geri döndük o dönmedi." Duyduğum şeyle daha çok içim yanarken, gözlerimden sular akmaya başlamıştı.

"Çok aradım, evine gittim, ihbar yerine gittim amma yok bulamıyorum." Söylediği şeyle daha fazla üzüldüm.

Aklıma gelen şeyle duraksadım. Yeğeni bizim şehirdeydi ancak ailesi buradaydı. Onların evine gidip olan biteni öğrene bilirdik.

"Murat, Ayşemlerin evine sür arabayı." Kafasını salladı. İlk buluşmamız nasıl, ne halde olacak bilmiyorum. Buluşma anımızı, çok özel yapmak isterken, şuan nereye gideceğimi bile bilmeden yapmaya çalışıyordum.

Eve vardığımızda kapıyı çaldık.
"Evdeler dimi?" Murat "evet" söyledi.

Kapı açıldığında göz altları mora dönmüş bir adam açtı kapıyı. Dayısıydı. Dershaneye gelip giderken görmüştüm.

"Enes dayı, Uğur nerede!?" Murat'ın endişeli sesi kulağıma doldu. Karşımdaki adamın gözleri doldu.

"Oğlum, yoğun bakımda." Gözlerim açılırken ne yapacağımı şaşırdım. Ağlayamıyordum. Sadece yutkundum. Bu hissle beraber başım dönmeye başlamıştı.

Çıkmayan sesimle konuştum; "hangi hastane?" Adam kafasını aşağı indirip, elleriyle gözlerini sıktı. Ağlıyordu, dayısı ağladıkça ben daha kötü oluyordum.

"Özel hastane, silahla vurulmuş." Duyduğum şeyle, Murat'ın kollarından tutundum. Murat elini omzuma yerleştirerek beni dik tutmaya çalıştı.

"Tamam yenge kurban olayım ağlama, bak iyi olacak hadi gidelim." Ağlamam şiddetlenirken, artık bağırıyordum. Ağlamak değildi bu, acı çekmekti. Gözlerimden akan yaşı bile hiss etmiyordum. Sadece boşluktaydım.

Ancak bu boşlukta beni yalnız bırakmayan hiss, acı hissiydi...

Arabaya zorla oturmuştum. Bacaklarım benden izinsiz titriyordu. Oraya gidince neyle karşılaşacağım hissi, ayaklarımı geri götürüyordu.

Hastaneden içeri girdiğimizde, Murat doktorla konuştu. Elimden tutup ikinci kata çıkartırken, bacaklarım benden bağımsız hareket ediyordu.

Acile geldiğimizde, yalnız başına yatan Uğur'u gördüm. Yüzü o kadar güzeldi ki. Saçları dağılmış yatıyordu. Şuan duyduğum özlem, duyduğum acı hayatımda hiç görmediğim şeylerdi.

Doktora yakınlaştım. "İçeri girebilir miyim lütfen." Ağlamaktan kısılmış sesim, ve yalvaran gözlerim karşısında kafasını eğdi.

"Kızım durumu çok ağır, tam kalbinin altından girmiş kurşun." Pencereye yaklaştım. Kolunda olan serum her şeyi anlatıyordu.

Murat bir kez daha sordu. "Lütfen bari uzaktan baksın kız." Doktor sakince kafasını salladı. Kapıyı açtığında içeri girdim. Kapıyı kapatır kapatmaz, hıçkırarak ağladım. Ağlamaklarım, çığlığa dönmüştü.

Bu kadar şey yaşamıştı. Ve en önemlisi yalnız yaşamıştı. Bunlara nasıl dayanmıştı?
Buraya getirildiğinde yalnızdı. O ameliyat odasında yalnızdı. Bekleyeni yoktu.

Annesi, babası çoktan vefat etmişlerdi. Dayısı deseniz, yengesi kötü bir kadındı. Muratın haberi bile yoktu. Bende evde tripli, tripli oturmuş mesaj bekliyordum.

Dokunamıyordum. Elim gitmiyordu. Aklımda olan tek düşünce; belkide son dokunuşum olacaktı. Bu düşünceyle daha fazla yere çöktüm.

Ağlayarak dizlerimin üstünde durdum. Kafamı saçlarına bastırdım. İlk öpücük kondurdum yumuşak saçlarına. Göz yaşlarımdan ıslanmış saçları, cennet kokuyordu. Hani derler ya; cennet sevdiklerinizin kokusuydu. Aynen öyle.

Bir annemin kokusu, birde şuan Uğur'un kokusu öyle geliyordu. İki gündür uyanmıyormuş. Sürekli uyuyormuş. Kalbinin üstüne kafamı koydum. Sakin bir ritimle atıyordu.

Onu sevmemin nedenleri çoktu. Merhametli, kibar, dürüst, ve en önemlisi sevdimi adam gibi severdi. Şuana kadar hiç kız arkadaşı veya sevgilisi olmamıştı.

Küçük yaşında ailesi vefat etmiş, tek düşüncesi geleceği olmuştu. Onca sorumluluk ve dert arasında aklından bile geçmemişti.

"Uğur lütfen uyan, yemin ederim asla trip atmam." Hıçkırarak söylediğim şeyle kafamı saçlarına bastırdım. Bir hareketlilik hissettiğimde kafamı kaldırdım.

Kafasını huysuzca sallıyordu. Bir şeyler mırıldanıyordu. Sanırım az önceki duam tutmuştu. Gözlerimi silerek gülümsedim. Ellerini tuttum.

"Rüya?" Dediği şeyle daha çok gülümsedim.

"Efendim şapşik şey?!" Dediğim şeyle acıyla gülümsedi. İnleyerek elini kafasına götürdü.
Ben, başından öptüğümde gülümsedi.

"Bekle doktoru çağırayım." Kafasını salladı.
Tam çıkacağım sırada kafası yana düştü.

Son gördüğüm şey kalp cihazında ki, düzleşen çizgiydi.

Polis Bey Uğur | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin