37💛

2.6K 187 261
                                    


Selamlar

4709 kelime

Keyifli okumalar

💛💛💛

İç hatların karmaşık ve bir o kadar kalabalık koridorlarında Feza'nın elimi kavrayan eli olmasa kesinlikle kaybolurdum. Uçağa geçmek için beklerken sürekli titreyen dizime koyulan el, omzumun yanında sıcaklığını bana geçiren omuz, sırtımı saran kol, kendimi bırakmamam için gözümün içine bakan bir çift göz olmasaydı eğer şu an nasıl bir boşlukta olurdum bilemiyorum. Bu günü bir gün birine anlatmak zorunda kalırsam, şu anları anlatırken minnetle solurum eminim.

Varış yeri ne kadar uzak olursa olsun uçak insanı olmadım hiçbir zaman, iniş kalkışların, girilen tirbülansların gerginliği beni hep otobüs kullanmaya itmiştir. Lakin şu an ışınlanma bulundu ama diğer tarafa geçerken ortalık yıkılacak deseler umurumda olmaz.

Ben Harvard haberini verir vermez karar vermişler beni görmeye gelmeye. Annem kullanıyormuş aracı, Doruk yanına kurulmuş hemen, babam da yarı yolda annemden devralmak için dinlenmek amaçlı arkaya uzanmış. İzmir çevre yolu çıkışında bir yerde kavşağın sol tarafından gelen kamyonu son anda fark edebilmiş annem. Kollarını Doruk'a dolamak amaçlı sağına çevirdiğinden sadece sol ayağının kırığıyla kazanın en hasarlı ferdi kendisi. Babam ve Doruk başlarından aldıkları hafif darbelerle kurtulmuşlar. Tüm bunları Doruk'tan dinlemiş olmak açıkçası kalbimin üzerindeki ağırlığı hafifletmeyen nedenlerden bir tanesi. Annemler onu üzmemek adına ağrılarını hafifleterek daha da kötüsü doktorluk vasıflarını kullanarak hastanedeki doktorlardan ricacı olup her şeyi bambaşka anlatmış olabilirler. Babamın, özellikle annemin sesini duymadan, gözlerinin içine bakmadan içim rahatlamayacak.

Ben dalıp gitmişken Feza'nın kemerime uzanan koluyla Adnan Menderes Havalimanına iniş yapmakta olduğumuzu anladım. Kemerimi bağlayıp kendisininkini de hallettikten sonra yurt odasından çıktığımızdan beri bırakmadığı elimi bir kez daha sımsıkı sardı. Beni kendime getirir getirmez büyük bir bardak su içirmiş, Bayan Elly'le görüşmüş, tüm ayrıntıları dinlerken çantamdan cüzdanımı bulmuş, içinden kimliğimi alıp kendi cüzdanına aktarmıştı. Sonra beni sandalyeye oturtmuş, pofuduk terliklerimi tabanı kalın kar botlarımla değiştirmiş, üzerime geçirdiği montumun fermuarını çekerken gözlerime bakıp kendime gelmemi söylemişti. Sonra da elimi tuttuğu gibi bir taksiye atlamış, havalimanı yolunda uçak biletlerini halletmiş, beni şu an ailemin olduğu özel hastanenin danışma bölmesine kadar getirmişti. Hakkını ödeyemezdim ama son dakika çıkardığım masrafları bir ara konuşmalıydık. Okulun yatırdığı etkinlik burslarının yatmasına iki gün vardı ve o da benim gibi basit bir lise öğrencisiydi.

"Saygıner Ailesi. Trafik kazası geçirmişler?" Danışmadaki görevliden bilgileri alır almaz asansöre yönelmiş üçünün de kaldığı odaya yönelmiştik. "Gir hadi, ben buradayım." Kapıyı açar açmaz yol boyu sımsıkı tutulan elim boşlukta sallandı.

Başındaki sargıyla duvar dibindeki kanepede uzanan babamı gördüm ilk, Doruk ortadaki ufak yuvarlak masada oturuyordu, iki adım sonra odanın ortasındaki geniş yatakta alçılı bacağını battaniye altından kurtarmaya çalışan annemi gördüm.

"Kuzum!?" Yol boyu benliğimi ele geçiren endişe sarmalı zihnimin her yerini kilitlemişken annemin ses tonundaki özlem, kaygı, korku, endişe, şükür ve daha birçok tını kalbimin üzerindeki ağırlığı duvara öyle bir savurdu ki annem tarafından paramparça edilişini büyük bir huzurla karşıladım.

"Anneemm!" Koca bir bebek misali hıçkıra hıçkıra ağlayarak koştum bana açılan kollarına. Sımsıkı sarılışı ile hıçkırıklarım böğürmeye döndü. Kendimi susturamıyordum. Annee anne diye resmen haykırıyordum artık. İlk kez bu kadar ayrı kalmışken onları her görüşümün son görüş olabilme ihtimali ile karşı karşıya kalmak beni mahvetmişti.

BU SAATTEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin