Selamlar4167 kelime
Keyifli okumalar
💛💛💛
"Tabi ki hatırladım. Merhaba Levent."
Levent Toprak'ı en son gördüğüm an İstanbul'dan Amerika'ya uçuşumdan beş saat önceydi. Vedalaşmak için geldiğim okuluma baskın yapıp beni emniyete götürmek üzere tutuklayan ve ekip aracına sürükleyen memurlardan birini durdurmuş ve ne olduğunu sormuştu. Memur cevap vermeden, Levent'i ittirerek kolunu kurtarmıştı.
Göstermelik göz altına alınışım, emniyette bekleme sürem, Cumhuriyet savcısıyla görüşüşüm... Her şeyin bir kurgu olduğunu öğreneli daha on iki saat olmamışken karşımda geçmişin hayaletlerinden birinin dikilmesi ve bunu tesadüf saymamam bence normaldi.
Dükkanın camekânından Levent'in yüzüne baktığımda, sözleşmişiz de buluşmamıza geç kalmışım gibiydi, beni gördüğüne hiç şaşırmamıştı. Çaktırmadan soluma baktım. O taraftaki kaldırım neredeyse boştu ancak sağ tarafımdaki kahve dükkânı, sabahın erken saatleri olması sebebiyle bir hayli kalabalıktı. İnsanlar sıra beklerken içeri sığmayıp kaldırıma taşmıştı.
Kalabalığa karışıp güvende hissetmek istiyordum. İç güdülerim kaçıp kurtulmam gerektiğini bas bas bağırıyordu.
Sağ tarafa doğru bir adım attım. Ufacık bir adım. Hatta bir seğirtme.
"Şakayıklar senin için."
Orada dur bakalım demiş gibi yerime çakıldım. Adımlarımı donduran ise ses tonu değil, omurgamın üzerinde hissettiğim sertlikti. Belli ki Levent'in elindeki şakayık demetinin arasına gizlenmiş bir silah vardı ve namlusunun ucu üzerimdeki kıyafetlere rağmen sırtıma batıyordu.
Yüzüme zorla kondurduğum gülümseme soldu. Buz kestim. O gelmeden önce de titriyordum lakin şu an bedenim zangırdıyordu.
Zor bulduğum sesimle, "Ne istiyorsun?" diyebildim.
İkimizin de sahte samimiyeti yağan yağmur sularına karıştı. Maskelerimiz yol kenarına atıldı.
"Sol tarafından dönerek arkamızdaki ford'un yan koltuğuna bin. Sesini çıkarırsan sağ taraftakiler için yeterince mermim var." Çaktırmadan baktığımı düşünmüştüm hâlbuki.
Pembe şakayık demeti o kadar iri ki elindeki silahın ufak bir mekanizma olduğunu sanmıyorum. Kalabalığı kana bulama konusunda blöf yapmıyor.
Şu an biri bizi görüyorsa eğer, sırtına namlu dayanmış bir kadından çok, sevgilisine çiçek alıp sürpriz yapan bir âşık görüyordur.
Hakan'ın, benim ve Feza'nın buradan bir tekneye bindiğimizi görmüş ve dönüşümüzü beklemiş. Bunun başka bir açıklaması olamaz. Bizim hakkımızda bir şeyler bildiği kesin ama hangimizi hangi amaç için takip etsindi ki? Feza'dan bir şeyler mi koparmak istiyor yoksa sadece geçmişin acısını mı çıkarmak niyetinde? Kafam patlamak üzere. Düşüncelerimde boğulmadan yavaşça soluma döndüm ve gözlerine baktım. İçimde büyüyen korkuyu görmüştü ama umursamıyordu. Dışa yansıttığı senaryoyu bozmamak adına en içten şekilde gülümseyerek yanıma yaklaştı ve dudaklarını yanağıma dayadı. Namlunun sertliğini iki göğsümün arasında hissettim bu sefer. Midem bulanmaya başlamıştı. Titremem hat safhadaydı ve sanırım ateşlenmiştim zira çok üşüyordum. Ya da panikten bedenimin kontrolünü yitirmek üzereydim, emin değilim.
Dudakları yanaklarımın üzerinde hareketlendi. "Bu kadar korkma."
Sabah mideme zorla inen tek lokma tost şimdi boğazıma tırmanıyordu. Ondan uzaklaşmak için yanıp tutuşuyordum. Yanağımı hışımla çekip sarsak adımlarla yanından geçtim ve aracın kaportasına tutunarak midemi toparlamaya çalıştım. Yağmur hızlanmış, saçlarımı yıkıyor, omuzlarımı ıslatıyordu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
BU SAATTE
Narrativa generale053*: Uyuyor da olabilirsin tabi ama keşke uyurken görüldü atmasan. 053*: Kızmadım da kırıldım birazmslsojoasjclackahscakshcup Başgan: yuyuopr mm 053*: Öpüyorum? Başgan: jkluyorum 053*: Çok öpüyorum? Başgan: *ses kaydı* (*Uyuyorum lan uyuyorum!*) 🚲...