VII

404 47 25
                                    

× × × × ×

| 6 Mayıs 2018 Pazar Devamı

| Anıl

  Put gibi kıpırdamadan yatarken, uyuşan bedenimle ve hâlâ üzerimde yatan Alperen'in ağırlığıyla yüzümü buruşturarak kapattığım gözlerimi geri araladım.

  Oda iyice kararmaya başlamıştı. Evdeki alışkanlığım yüzünden gözlerim saati öğrenmek amacıyla duvarları taradı. Ancak Alperen'in odasında saat olmadığı birkaç saniye sonra aklıma gelmişti. Saatin kaç olduğunu bilmesem de karanlığa bürünmüş odasından dolayı yediyi çoktan geçtiğini düşünüyordum.

  Alperen hâlâ aynı şekilde uyurken, onu uyandırmamak için fazla kıpırdamamaya çalışarak telefonu bulmak adına elimle yatağın üzerini yokladım. Birkaç yoklama sonrasında elime değmesiyle aldım ve saate bakmak için ekranını açtım.

  Telefonun fazlasıyla açık olan ışığı karanlık odada gözlerimi alırken gözlerimi anında kapatmam da kaçınılmaz bir durum oldu. Ekranı daha rahat görmek için sabah parlaklığını bu kadar açtığımı unutmuştum.

  Ekranın kapandığını fark etmemle ilk ekranı açtım ve gözlerimi ışığına alıştırıp yavaşça araladım bu sefer. Işığı az önceki kadar gözümü acıtmazken saate baktım.

  19.52.

  Kaşlarım havalandı. Telefonun ekranını kitleyip yine yatağın üzerine bıraktım ve Alperen'e baktım. Neredeyse dört saattir bu şekilde üzerimde uyuyordu. Başını diğer tarafa çevirmek dışında nasıl dört saattir kıpırdamadan böylece yatabilirdi? Bir yeri tutulmamış ya da ağrımamış mıydı? Benim böyle bile her yerim uyuşmuşken, Alperen'in yerinde ben olsaydım kesinlikle her yerim tutulur rahatsız bir şekilde söylenerek uyanırdım şimdiye.

  Vücudum karıncalansa da gece benim yüzümden uyuyamadığı için kıpırdamadan durmaya devam ettim. Uyuduğu ilk anlarda böyle kalamayız diye birkaç sefer onu üzerimden yatağına indirmeye çalışmıştım ama her seferinde uyanmıştı. Ardından beni azarlayarak tekrar üzerime yerleşmiş ve uyumaya devam etmişti. Birkaç denemenin başarısız olması yüzünden bende onu indirmeye çalışmayı bırakmıştım. O uyanana kadar hareket edemezdim.

  Karanlık odada gözlerimi tavana diktiğimde üzerimde kıpırdanmasıyla geri ona baktım. Başını hafif yukarı kaldırıp, varlığımdan ya da onu indirip indirmediğimden emin olmak istermiş gibi belimdeki elini yavaşça kaydırarak göğsüme kadar çıkardı. Sonrasında hareket etmesi yine kesildi.

  Başını yukarı kaldırması sayesinde karanlık olsa bile burnunun ucunu görebiliyordum. Hafif gülümseyerek sağ elimi kaldırdım ve saat geçtiği için artık uyansın diye onu rahatsız etmek adına işaret parmağımla burnunun ucuna dokundum. Pek etkisi olduğu söylenemezdi.

  Tekrar dokunup parmağımı bastırmadan sağa sola kaydırdım. Huylanıp elini kaldırdı ve burnunun üzerini kaşıdı. Bu hareketiyle gülümsemem genişledi. Birkaç saniye sonra elini yine göğsüme koyunca tekrar burnuna dokundum. Bu sefer burnunu kaşımak yerine gözünü ovuşturdu ve huysuzca mırıldandı.

  "Anıl?"

  Onu uyandırmayı başarmıştım demek.

  "Efendim?"

  Cevabımı duymasıyla "Oh," dedi ve yine bana fazlasıyla temas ederek üzerimde doğruldu. "Yoksun sandım." Cümlesini bitirince bacağımdan kalkmasını beklesem de uykulu hâliyle saf saf oturmaktan başka bir şey yapmadı. Gözlerimi kapalı gözlerine diktim. Tam olmasa da odanın karanlığına alıştığım için onun aksine yavaş yavaş yüzünü seçebiliyordum. Elini gözlerine attı ve ovuşturdu. "Of, aşırı uykum var."

Belirsiz • [bxb]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin