X

317 42 11
                                    

Alperen'in dinlediği şarkı

× × × × ×

| 16 Mayıs 2018 Çarşamba • 07.13

| Anıl

  Her zamankine oranla boş olan durağa girip yavaşça Alperen'in yanına yürüdüm. Kafasını durağın camına yaslamış, gözlerini de kapatmıştı yine. Ellerine gelince onlarda her zamanki gibi cebindeydi. Bugün diğer günlere nazaran ondaki tek fark, kulaklıklarının kulağında olmasıydı. Bu farka rağmen beni her zaman böyle beklemesine gülümsemek istesem de hâlâ alışamadığım ve götümü donduran sabah soğuğu buna bir tık engel oluyordu.

  Alperen bana oranla daha fazla üşüdüğü için üşümemesi adına ona sabahları hava biraz daha ısınsın diye her zamankinden az bir şey daha geç çıkmayı teklif etsem de kütüphanede yer kalmaz diyerek kabul etmiyordu. Aslında erkenden gitmemiz Alperen'in istediği gibi rahatça yer kapma konusunda iyi oluyordu. Fakat bizden yarım saat sonra gelenler bile yer bulabiliyordu. Buna güvenerek biraz geç gitmeyi teklif ediyordum tabii ki. Ama bunu da biz geç gelsek biz bulamayız diyerek kabul etmiyordu. Bir tık haklı olabilirdi bu dediğinde ama evden biraz geç çıkınca yer bulamama sorunu yaşayacağımızı düşünmüyordum açıkçası.

  Yanına ulaşınca uyumadığını bilsem de kulaklıkları takılı olduğu için sessizce onu izlemeye başladım.

  Sabah erken kalkmamıza bir de dünün yorgunluğu eklenince özenmediği kumral saçları dağınık, burnu da her zamanki gibi kızarıktı. Burnuna kedi burnu gibi diye boşuna demiyordum. Sürekli üşürdü ve beyaz cildi de üşüdüğünü kızararak hemen ortaya sererdi.

  Dudaklarını küçükçe yaladığında gözlerim dudaklarına kaydı. Hafif dolgun, pembemsi dudakları vardı. Şu zamana kadar dikkatimi çekmeyen dudakları bile artık dikkatimi çekmeye başlamıştı. Ağırca yutkundum. Bir erkek olmasına rağmen ben cidden Alperen'den etkileniyordum. Hem de her bir zerresinden.

  Kendimi odama kapattığım ve dış dünyayla ilişkimi tamamen kestiğimde tüm bu hisleri de kaybetmiştim. Ama Alperen sayesinde nefesimin düzensizleşebileceğini, kalbimin birisi yüzünden hızlı atıp heyecandan uyuşabileceğini, birinin karşısında konuşmayı unutabileceğimi tekrar hissedebiliyordum. Ancak bu yaşıma kadar, bu yaştan sonra bunların bir erkek sayesinde olacağı ve benimde bir erkekten etkilenebileceğim düşüncesi aklımın ucundan bile geçmemişti.

  Burnuma çilek kokusu ulaştığında bakışlarımı zorla dudaklarından çekip, Alperen'in geldiğimi anlaması ve kendime de takmak için sağ kulağındaki kulaklığı çıkardım. Tabii kulaklığı kulağından çıkar çıkmaz kapalı gözlerini araladı. Çıkaranın ben olduğumu görünce sesini çıkarmadan bana bakmaya devam etti.

  "Günaydın çilek çocuk."

  Yanına oturup kulaklığı kulağıma taktım ve ona dönük bir şekilde başımı onun gibi cama yasladım. "Bakalım çilek çocuk ne dinliyormuş?" Right here dinliyordu. Müzikle pek aram yoktu. Ara sıra kafama eserse müzik dinlediğim için herkesin bildiği popüler şarkıların bile çoğunu bilmezdim. Ancak bunu Alperen sevdiği için biliyordum. Ve evde de o sevdiği için arada tekrarını açıp dinlerdim.

   "Ohayo. Da çilek çocuk ne?" diyerek uykulu bakışlarıyla başını yavaşça bana çevirdi. Dediğime başımı salladım. Çilekli tofita yemekten çileğe dönüşecekti yakında. Belki kulağa saçma gelebilirdi ama sürekli çilekli tofita yediği için aklıma çilek kız geliyordu ve ona çilek kız demek yerine çilek çocuk demenin daha iyi duracağını düşünmüştüm.

  Anlamayarak bana bakmaya devam edince kısa bir cevap olması için "Çilekli tofita yiyip durunca çilek gibi kokuyorsun, o yüzden dedim." diye cevap verdim. Kaşını anladım der gibi kaldırıp indirdiğinde, gözlerine bakarak ekledim. "Hatta biliyor musun? Seni ısırmaya kalksam, çilek yemiş kadar olurum diye düşünüyorum."

  Uykulu hâline rağmen sersem bir şekilde dediğime güldü. Ardından ondan yapmasını beklemediğim şeyi yaparak cebindeki elini çıkardı ve kolunu bana doğru uzattı. "Isır bir, bakalım çilek yemiş kadar olacak mısın?"

  Önce dikkatimi çeken beyaz bileğine, ardından da dışarıda olduğumuz için ciddi olup olmadığını anlamak için gözlerine baktım. Herkesin içinde benim ona olan sırnaşık hareketlerime kızarken, bu sefer dediğinde ciddi gibiydi. Dediğini yaparsam tek bir kelime dâhi etmeyecek gibi duruyordu şu an.

  Şaşırsam da sol elimle elinden, sağ elimle de kolundan tutup bileğini ısırmak için ağzıma götürdüm. Dudaklarımı aralayıp hafifçe ısıracağım zaman hızla kolunu çekti. Gözlerimin önünden kaybolan beyaz bileklerine diktiğim bakışlarımı, onun şaşkınlıktan ufakça ayırdığı gözlerine çıkardım.

  "Yapmanı beklemiyordum."

  Beni dinleyen tek kişi oyken tabii ki onun dediğini dinleyecektim. Onun dediği bir şeyi nasıl yapmamı beklemezdi? Belki diyeceğim bu şey aptallık olacaktı ancak tramvay gelirken önüne atla dese, sırf o istediği için bir saniye bile düşünmeden atlardım.

  Başka bir şey demeden kulağımdaki kulaklığını çıkardı. Onu izlerken kulaklığı kulağının üzerine koydu ve ellerini de cebine koyup ayaklandı. Sol tarafa bakarken, kulağıma ulaşan sesten de tramvay geldiği için kalktığını anlamıştım. Peşinden bende ayaklandım ve yanında durdum. Ayağa kalktığımızdan mıdır ne durağın kalabalık olduğunu fark ettim. İlk geldiğimde böyle değildi. Ne ara bu kadar dolmuştu durak?

  Her zaman olduğu gibi yine neredeyse ağzına kadar dolu olan tramvay önümüzde durup, içeriden inecek yolcuların inmesiyle bizde bindik. Alperen bana doğru dönüp kapı kenarındaki dar yere sokulurken ben de düşmesem bile yanındaki demir koldan tutundum.

  Tramvay lambalarda durduğu için, benden az önce aldığı sağ kulaklığını kulağının üzerinden aldım ve "Beraber dinleyelim." diyerek kulağıma taktım. Başını dediğime salladı. Kütüphaneye gidene kadar neredeyse kırk dakika boyunca birlikte onun sevdiği müzikleri dinleyecektik. Ve o sevdiği için birlikte dinleme düşüncesi harikaydı.

× × × × ×

Ay hikâyeleri belli olsa da bu bölümü yazarken niyeyse aşırı tıkandım ve bir türlü yazamadım. O yüzden bu bölümü burada bitireyim 🤧

Belirsiz • [bxb]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin