XIII

294 38 6
                                    

× × × × ×

| Anıl

  Kartımı okutup, gözlerimle durağı tarayarak durağa giriş yaptım. Ama Alperen her zamanki yerinde yoktu. Bir an gelirken gözümün bozulduğunu ve göremediğimi sanmıştım ama cidden yoktu durakta. Acaba dün istemeden sesimi yükselttiğim için bana kırılıp gelmemiş olabilir miydi?

  Bu düşünceyle yüzüm düşerken, gergin bir şekilde durağın diğer ucuna doğru yürümeye başladım. Belki bu sefer bir değişiklik yaparak, beni durağın diğer tarafında bekliyor olabilirdi.

  Diğer ucuna gelsem de burada da yoktu Alperen.

  Günüm diğer günlere göre kötü geçecekti kesinlikle. Alperen'i görememiştim. Diğer günlerin aksine o da bugün ne günaydın mesajı, ne de evden çıktığına dair mesaj atmıştı bana. Sabah hazırlanırken tedirgin bir şekilde dünden dolayı trip attığı için yazmamış olabileceğini düşünmüştüm ama durakta da göremeyecek olmak aklımın ucundan bile geçmemişti.

  Yine yalnız mı kalacaktım? Şimdi bile Alperen'le tanışmadan önceki kötü zamanlarımı tamamen atlatmış sayılmazdım.

  Sadece hasta olmasını istemediğim için sesimi yükseltmiştim o an. Başka herhangi bir niyetim yoktu. Eğer bu yüzden benden giderse bu kez daha beter bir şekilde o zamanlarıma dönüş yapardım ve bu defa kendimi toparlayamazdım.

  Onun gitme düşüncesi kalbimin atış hızını korkuyla hızlandırırken, nefes alışımı da düzensizleştirmeye başladı. Yere düşünce anne diye ağlayan çocuklar gibi, ben de duraktaki insanlara aldırmadan Alperen diye ağlamak istiyordum şu anda.

  Sakinleşmek ve düşünmek adına oturmak için gözlerimle durağı tarasam da her yer doluydu. El mahkûm usulca kenara geçtim ve telefonuma baktım. Hâlâ Alperen'den mesaj ya da arama yoktu. Bana gerçekten küsmüş olabilir miydi? Gerçi küsmüş olabileceğini sanmıyordum. Dün sesimi yükselttiğim için uyuyana kadar bayağı bir kırılıp kırılmadığını sormuş ve kırılmadım dese bile fazlasıyla özür dileyerek başını şişirmiştim.

  En sonunda da kesin bana daha fazla dayanamayıp küsmedim Anıl küsmedim. kırılmadım da. kütüphaneye geleceğim yine. yarın görüşürüz iyi geceler diyerek mesaj atmayı kesmiş ve o günlük konuşmamızı sonlandırmıştı. Kısa bir süre sonra da ben öylece ekrana bakmaya devam ederken o da çıkmış ve son görülmesi yazmıştı.

  Bazı zamanlarda benden kaçar gibi sohbetten çıkması beni üzüyordu. Ancak bana göre daha sosyal ve arkadaş çevresi olmasına rağmen çıktıktan sonra sabaha kadar bir daha girmeyip, başkalarına yazmaması da sebepsiz yere mutlu ediyordu beni.

  Çok salakça ya da belki de fazla çocukçaydı bu sevindiğim şey ama elimde değildi. Benim için sadece o olduğundan, onun için de sadece ben varmışım gibi hissediyordum böyle olunca. Belki de bu yüzdendi böyle bir şeye sevinmem.

  Tekrar gergince telefona baktım. Ama yine bir şey yoktu. Acaba gece öyle dese de sabah son anda gelme fikrini değiştirmiş olabilir miydi? Ya da o an ona daha fazla yazmamı istemediği için bu şekilde benden kaçmış olabilir miydi?

  Yine aynı şeyleri duyacağımı bilsem de yazmak istiyordum ona. Yazmak ve tekrar özür dilemek istiyordum. Çünkü Alperen kaybetmek istemediğim tek kişiydi. Ama yazarsam bazı eski arkadaşlarımla olduğu gibi, onun da beni yazdığım için engellemesinden bir tık korkuyordum.

  Keyfim kaçıyordu. Günümü güzelleştiren kişi artık olmayacak mıydı yani hayatımda? Şu an kendi kendime kuruyordum ama elimde değildi. Daha fazla düşünmeyi bıraktım ve Alperen'e mesaj yazmaya başladım. Kendi kendime kuruntu yapmamdan daha mantıklıydı.

Anıl: Küstün mü bana?
Anıl: Gerçekten çok özür dilerim
Anıl: Dün isteyerek sesimi yükseltmedim sana (ب_ب)

  Alperen diğerleri gibi değildi. Hiçbir şey söylemeden beni durduk yere engelleyecek ya da benimle olan her iletişimini kesecek değildi.

  Değildi, değil mi?

  Değildi.

  Kendi kendimi onayladım.

Anıl: Sen de gitme (ಸ_ಸ)

  Aklıma akın eden saçma düşüncelere engel olamıyordum. Öncesinde durduk yere konuşmayı bırakan arkadaşlarım olduğu için şimdi de Alperen'in öylece gitmesinden korkuyordum.

  Ekrana bakmaya devam ederek cevap beklemeye devam ettim. Ancak mesajlarım gitse bile görmedi.

  Görmezden mi geliyordu yoksa beni?

  Telefonum birden çalmaya başladığında bu saçma düşüncemden de sıyrıldım ve kimin aradığına baktım. Alperen arıyordu. Hızla derin bir nefes verip onu daha fazla bekletmeden cevapladım aramasını.

  "Alperen dün için gerçekten çok özür dilerim. Be-"

  "Anıl."

  Cümlem, adımı söyleyen kötü sesini duymamla yarım kaldı. Kaşlarım çatılmıştı. Sesi neden kötüydü? Dün olmasından korktuğum şey olup, hasta mı olmuştu?

  "Anıl, ben ölüyorum sanırım. Babamgil de yok zaten."

  Durumunu bana anlatmak için kullandığı ölüyorum kelimesi hiç hoşuma gitmedi. Kelimenin hoşnutsuzluğuyla ben sessizleşirken o da hafif zorlanarak konuşmaya devam etti.

  "Geceye kadar bir şeyim yoktu. Ama sabah uyandığımda donuyordum. Kütüphaneye gelecektim ama sabah yataktan çıkacak hâlim yoktu."

  Bunu deyip sustu ve soluklanmaya başladı. Sesinden anladığım kadarıyla hastaydı. Bu kadar kısa süre konuşmak bile yormuş olmalıydı onu.

  "Anıl..."

  "Alperenim."

  Tekrar ufak bir sessizlik oldu aramızda. Dediğim şeyi yeni fark ederken hafiften gözlerim büyüdü. Dünkü olayın üstüne bir de bu mu çıkacaktı şimdi?

  "Üzerimi iki kat örtmeme rağmen yine de o kadar üşüyorum ki, yerimden bile kalkamıyorum."

  Babamgil evde değil dediği için, hasta hasta evde yalnız kalmasın diye hızlı bir şekilde duraktan çıktım ve konuşarak kendisini daha fazla zorlamasını istemediğim için "Ben şimdi duraktan çıktım hızlıca yanına geliyorum. Sen de kendini yormadan bekle beni." dedim.

  "Tamam... Bekliyorum."

  Ardından telefon yüzüme kapandı. Daha fazla konuşmasına da gerek yoktu zaten. Hasta olduğu için sevinemesem de diğerleri gibi beni bir engele sığdırıp gitmediği için sevinmiş ve rahatlamıştım.

  Adımlarımı atabileceğim en hızlı şekilde atarak Alperengilin evine yürümeye başladım.

× × × × ×

Of baygınlık geçirecektim az daha Anıl'ın düşüncelerinden. Hasta hasta içimi baydı resmen çocuk (╯°□°)╯︵ ┻━┻

Belirsiz • [bxb]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin