XIV

346 41 7
                                    

× × × × ×

| Anıl

  Neredeyse koşarak evlerine geldiğim için nefes nefese kalmıştım. Adamakıllıca soluklanmama bile fırsat tanımadan kapıyı hızlı bir şekilde çaldım ve soluklanmaya öyle başladım.

  Aslında nefesim düzene girene kadar beklemem ve kapıyı ondan sonra çalmam daha iyi olabilirdi. Ama Alperenim hasta olduğu için onu daha fazla bekletemez ve burada oyalanamazdım. Onun hep benim yanımda olduğu gibi, ben de onun yanında olmalıydım.

  Biraz bekleyişimin ardından kapı açıldı. Onu tekrar görebilmenin verdiği sevinçle aramızda tek bir konuşma dâhi geçmeden hızla ona sarıldım. Dünkü olanlardan sonra Alperen küsmediğini söylese de sabah mesaj atmayıp durakta da göremeyince, onu bir daha göremeyeceğim diye çok korkmuştum.

  Sıcacıktı ve hasta olmasına rağmen her zamanki gibi çilek kokuyordu. Burnumu boynuna götürüp, onu koklayacağımda "Anıl," dedi ve göğsüme yerleştirdiği elleriyle beni hafifçe iterek kendinden uzaklaştırmaya çalıştı. Ne ara kapattığımı bilmediğim gözlerimi araladım ve geri çekildim.

  Geri çekilmemle Alperen'in silik bakışlarıyla karşılaştım. Göz altları da kararmış gibiydi. Ona sarıldığım zaman hissettiğim sıcaklık yüzünden elimi alnına götürüp ateşine bakacağımda başını hafif geri çekti. Dışarıda ya da kalabalık bir yerde değildik. Buna rağmen ona dokunmama izin vermeyecek miydi?

  Kaşlarım çatılırken "Ellerini yıkamadın." dedi ve başka bir şey söylemeden arkasını dönerek odasına adımladı. Birkaç saniye arkasından şaşkınca baktım. Demek bu yüzden izin vermemişti. Belki de sarıldığım zaman beni itme nedeni de buydu.

  Daha fazla oyalanmadan içeri girip kapıyı kapattım ve yanına gidince yine ona dokunmama izin vermezse diye ilk iş lavaboya gidip ellerimi yıkadım. Ellerimi yıkadıktan sonra havluya kurulayıp hızlı bir şekilde Alperen'in odasına gittim.

  Yatağında yüzü dışında hiçbir yerinde açık kalmadan, yorgan olduğunu düşündüğüm şeye iyice bürünmüş bir hâlde yatıyordu.

  "Alperen?"

  Hafif mırıldandı ancak ne dediğini anlamadım. Yanına giderek yine az önceki gibi olmasın diye "Ellerimi yıkayıp geldim," diyerek üzerini açtım. Sağ elimi alnına uzatıp ateşine bakacağımda duraksadım. Ellerimi daha az önce yıkadığım için soğuktu. Şimdi bakarsam ateşini elimin soğuğundan doğru dürüst anlayamazdım. Ama yüzünden elime gelen ısıdan ateşinin yüksek olduğu belliydi.

  Alık alık bana bakarken, "Ateşini ölçmemiz için termometre var mı?" diye sordum.

  Başını hafiften sallayarak dediğimi reddetti. Sanırım evlerinde çocuk olmadığı için gerek görmemişlerdi bulundurmaya. Bu durum bizim evde tam tersiydi. Nur olduğu için mutlaka bulunurdu. Ansızın hastalanabiliyordu.

  Ellerim az bir şey ısınana kadar beklemek ve yüzünü daha rahat görmek için olduğum yere dizlerimin üzerine oturdum. Benim oturmamla sağ elini bana doğru uzattı. Neden uzattığını anlamadığım için boş boş baktım eline. Anlamayan bakışlarımı geri yüzüne çıkardığımda hafif güler gibi oldu. Ama o kadar silik bir gülümsemeydi ki, gülümsedi demek için bin şahit isterdi belki de.

  Zar zor "Elin..." diyerek hafiften salladı elini. Sanırım elini tutmamı istiyordu. Dediğini yaparak sol elimi uzattım ve elini tuttum. Ben tutar tutmaz elimizi yüzünün yanına çekti ve parmaklarını benim parmaklarıma doladı.

  Sessizce onu izlerken zorla açık tuttuğu gözlerini kapattı ve birazcık öne çektiği başını hafifçe aşağı yukarı oynatarak burnunu işaret parmağıma sürttü. Kedi gibiydi cidden.

  Bu hâline gülümsemek istiyordum ancak şu an aklımda olan tek şey ateşini nasıl düşüreceğimdi. Çok fazla hastalanan birisi olmadığım, hastalandığım zamanlarda da hastalığımı odamda ve yatağımda geçirdiğim için şu an ne yapmam gerektiğini pek bildiğim söylenemezdi. Tek bildiğim alna ve eklem yerlerine soğuk bez koyup, ağrı kesici içmekti. Bunları yaptıktan sonra düşerdi. Ama Alperen'in ki bu ikisiyle düşecek gibi değildi.

  Herhangi bir yanlış bir şey yapmak istemediğim için telefonumu çıkarıp google'a girdim ve neler yapabileceğimi aratıp karşıma çıkan ilk sayfaya girdim. Ardından hızlı bir şekilde sayfada göz gezdirdim. Ne yapacağımı az çok anlamıştım. Maddeleri adım adım uygulamak için maddeleri okumaya başladım.

  "Ateşi yüksek olan kişinin üzeri örtülmemeli, üzerindeki kalın kıyafetler çıkartılmalı ve bunun yerine ince tişört, şort gibi şeyler giymelidir."

  Bunu okumamla gözlerimle üzerini taradım. Ancak üzerine örttüğü yorgandan görünmüyordu ne giydiği. Üzerini açmak için yerimde hareketlendim. Telefonu yatağın üzerine bırakıp, yorganı tuttuğumda gözlerini araladı ve bana bakmaya başladı. Üzerini açıp ne giydiğine bakmaya başladığım zaman "Geri ört," dedi hâlsizce. "Üşüyorum."

  Onu dinlemeden üzerine baktım. Kalın sweatlerinden birisi üzerindeydi. Altına da bir şeyler giymiş olabilir miydi? Olabilirdi. Alperen idi bu. Ne yapacağı belli olmazdı.

  Elini huysuzlanmalarına rağmen bırakıp oturduğum yerden kalktım ve yatağına çıkarak sweatin eteğinden tuttum. Ucunu kaldıracağımda anında bileğimden tuttu. "Ne yapıyorsun?"

  Gözlerine şaşkınca baktım. Az önceki hâlsiz hâline rağmen şu anki bileğimi tutan gücüne ve sorusundaki ciddiyete anlam veremedim.

  "Seni soyuyorum." diyerek eteği kaldırdım ve altına giydiği şeye baktım. Evet, altına da bir şey giymişti. Ateşli ateşli dört kat şeyin içinde yatıyordu yatağında. Üzerini çıkarsam yeterli olur muydu? Ya da önce ılık bir duş aldırıp sonrasında ince şeyler mi giydirmeliydim? Belki önce ılık bir duş almak daha iyi gelirdi.

  Ne yapacağımı düşünürken elini yorgana atıp, üzerini tekrar örteceği zaman ona engel oldum. Durumunu daha da kötüleştirecekti. Mızmızlanmaya başlayınca "Yanıyorsun Alperen." diyerek kolundan tuttum ve onu kaldırdım. "Ilık bir duş almamız lazım."

  "Ne duş alması? Ben duş falan alamam Anıl, üşüyorum diyorum." diyerek geri yatmak için hamlede bulundu. Ama yatmasına izin vermedim ve onu yerini bildiğim banyolarına doğru götürmeye başladım. Ateşini düşürmeliydik. "Su düşmanı kedi Alperen ve onun hastası Anıl için ılık duş zamanı."

  "Birlikte mi alacağız?"

  Sorusuyla ona bakınca göz göze geldik. Takıldığı yer burası mıydı cidden? Tek kaşını kaldırdığında kendi başına almaya hâli olmadığı için başımı salladım. "Hıhım."

  Bunu duyan Alperen önüne döndü ve az önceki hâline nazaran daha uysalca yürümeye başladı.

   Birlikte almaktan bir şey olmazdı, yabancı değildik. Onu onaylamaya onaylamış olsam bile, yine de son zamanlarda kendimde hissettiğim değişim yüzünden açıkçası biraz gerilmiştim. Ve tabii ki istemeden heyecan da basmaya başlamıştı. Yutkundum. Böyle şeyler düşünmemeliydim. Hastaydı.

× × × × ×

Diğer bölüm öbüşdürem mi hım hım hım???? Çok heyecanlandım niyeyse snsösösmsm

Belirsiz • [bxb]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin