Zarifti elleri. Bunu yeni farketmeme yanıyordum. Uzun, kemikli, biraz da damarlıydı. Bembeyazdı, tıpkı havada süzülen karlar gibi. Çok yolmuştu tırnak etlerini. Kan doluydu hep ve yolmaya da devam ediyordu. Kızdım. Hakkı yoktu bu eşsiz ellerine bunu yapmaya. Tablo gibiydi, onları kanatmak sanata ihanetti.Elimi elinde hissettiğinde titredi bir anlığına. Gözleri beni buldu ama ben ellerine bakıyordum. Diğer elim papatyamızı sıkı sıkıya tutuyordu. Biraz yüzsüzce okşadım yaralarını. İçim gitmişti öyle görünce, dayanamamıştım.
Şu hayatımda çok el görmüştüm ama onun elleri bir başkaydı. Bir başka güzeldi onun elleri.
"Kanatma onları." dedim fısıltıvari. Sonunda ona bakabilmiştim, o zaten bana bakıyordu. "Çok güzeller. Kanatma bir daha onları." Gözlerinin çocuksu bir sevinçle parıldadığına şahit oldum o an. Yanakları kızarır gibi oldu sanki. Belli belirsiz gülümsedi.
Çok güzeldi. Böyle bir adam nasıl beni sevebilir, güzelliğini kirletebilirdi?
İç çektim. Kar yağıyordu lapa lapa camın ardında. Ne zamandır yoldaydık bilmiyorum. İlk defa tren yolculuğu yapıyordum. İlk defa yolculuk yapıyorum desek daha doğru olur sanırım. Evimden ilk ayrılışımdı. Başka bir evim olacaktı artık. Daegu'ya gidiyormuşuz. Orada yaşayacakmışız artık. Busan'a ne kadar uzaktır acaba?
"Hiç Daegu'ya gittin mi?" Başımı salladım yavaşça. Dudağım kendiliğinden büzülmüştü çocukmuşum gibi. "Hiç yolculuk yapmadım ki ben. İlk defa evimden ayrılıyorum." Dudağımı birbirine bastırdım hemen. 'evim' demem onu üzer ya da sinirlendirirdi belki. Sonuçta artık ben ona aittim. Kocam olacaktı. Onun evi benim evim olacak, aynı yatakta uyuyup uyanacaktık beraber.
"Güzeldir orası. İstersen tüm şehri gezdirebilirim sana. Hatta nereyi istersen. Sadece bana söylemen yeterli."
"Teşekkür ederim." dedim. Gülümsedi kocaman. Gülüşü de güzeldi bu adamın. Her şeyi güzeldi. Dünadaki en güzel insan olabilirdi ve inanın onu bulmakla en büyük şansımı kullandığımı biliyordum. Güzeldi, tatlıydı, kedi gibiydi. En önemlisi beni seviyordu.
Bende onu öyle sevsem, ne de güzel olurdu...
" Korkuyor musun?" deyiverdi aniden. İçimi çektim yine, başımı salladım. Nasıl anladığını da anlayamamıştım. Çok mu belli ediyordum acaba? Yoksa o mu çok iyi okuyordu gözlerimi?
"Papatyalar korur seni Jiminie. Sözüm var, biliyorsun. Onlar üzerine yemin ettim sana; Seni sonsuza kadar seveceğime ve koruyacağıma. Hem merak etme. Ailem sevecen ve anlayışlı insanlar. Seni seveceklerine de eminim. Nasıl sevmesinler ki seni? Sen bu kadar güzelken..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
40'𝘀 𝗠𝗮𝗿𝗿𝗶𝗮𝗴𝗲 | ʸᵒᵒⁿᵐⁱⁿ
FanficPark Jimin, daha önce adını dahi duymadığı adamla evlendirilmişti.