*Final iki bölümden oluşacaktır, keyifli okumalar dilerim❤️
*****
İçimde ihanetin ağırlığını taşırken aynı zamanda öfkenin tomurcuklarını da ekiyordum. Bana güvenen olsun güvenmeyen olsun, insanların yarısını kurtaramamıştım ve şimdi kalanlarda tehlikedeydi.
DEA'dan uzakta olsak da gelmeleri uzun sürmeyecekti. Bizi teker teker avlayacaklardı, geleceğimiz gerçekleşiyordu fakat ne olursa olsun benim yanımda olan insanları sonuna kadar koruyacaktım. Bunu yapmak zorundaydım.
"Palmira!"
Gözlerimi yavaşça çevirdim Bilge Kalin'e ve ardından halkıma. Ellerinde kılıçlar ve silahlar ile birlikte, biz hazırız! diyorlardı adeta. Onları gören Üronyum halkı da kısa vakitte kendilerine çeki düzen vermişti.
Gözlerimiz kati bir şekilde bakışırken hazır olduk; her şeye, her gidecek olan cana, her kayıba. Elementçiler halkın etrafını sararak bir çember oluşturdu. Bu sükunet uzun sürmeyecekti.
Ve sürmemişti de.
Gökyüzü adeta üzerimize çökecekmiş gibi gürledi. Halk titredi, peyda etmemeye çalıştı korktuklarını. Kızıl gökyüzü karardı, karardı ve siyahın asaleti sardı her bir yanı. Göz gözü görmez iken gökyüzü aydınlandı bir an ve o ortaya çıktı.
Stvorenje!
Tıpkı daha önce koca suratıyla nasıl görmüş isem Stvorenje'yi, şimdi de aynı şekilde duruyordu fakat tek bir farkla; şimdi oldukça öfkeliydi. Koca gözlerini dikmişti üzerime ve ben onun daha da sinirlenmesine yol açarak sırıttım. Ondan kaçmamın yanı sıra gücüne de sahip olmam onu fena sinirlendirmişe benziyordu.
Öte yandan halk korkuyla ilk defa görmüş olduğu Stvorenje'ye bakıyordu. Ağızları açık, afallamış haldeydiler. Bedenlerine sinmiş olan korku oturmuştu üzerlerine fakat aralarından biri ortaya çıkınca, kalanlarını da cesaretlendirmişti.
"İşte, buradayız Stvorenje! Senden ve yaratıklarından korkmuyoruz! Gökyüzünde bizi izleyeceğine çık karşımıza!"
Bu Emily idi! Dünya da iken yanımdaydı, onun bu cesaretine hayran kalmıştım. Onun yaptığı bu davranış kalanların da bir bir korkularından arınmasına yol açmıştı.
Kılıçlar, silahlar havaya kalkarken savaş nidaları atıldı ortaya. Herkes pozisyonunu almışken Stvorenje büyük ağzıyla sırıttığı vakit o atağa geçmeden anladım ne yapacağını.
Karanlık gökyüzünde sayısız küçük boyut açılırken, içinden sayamayacağım kadar yaratık çıktı. Şimdi hepsi üzerimize doğru geliyordu. Yapacağım tek bir şey vardı.
Hepimizi çevreleyen boylu boyunca bir kalkan yarattığım vakit yaratıklar kalkana çarptı. İçeri girmeye çalıştılar fakat çabaları nafileydi. Kalkanı çepeçevre sardılar. Artık yaratıkların menfur suratlarından başka hiçbir şey göremiyorduk.
"Ne kadar dayanabilirsin Aisley!"
Bay Gabriel'ın sorusuna hızla yanıt verdim. "Dayanabildiğim kadar!" Fakat biliyordum uzun süre dayanamayacağımı. Jordan olsaydı belki daha uzun süre tutabilirdik kalkanı.
Düşüncelerim beni biraz önce yaşadıklarıma götürmüştü. Sarah, Jordan ve askerler yıkılan DEA binasının içinde kalmışlardı. Ve ben Onları kurtaramamıştım. Onları yaratıklarla dolu bir binada ölüme terk etmiştim. Sarah'ın bana güvenen bakışları gözümde canlanınca kafamı iki yana salladım.
Hayır Aisley dağılma sakın, düşünecek vakit yok!
Fakat ben düşünemeden gelmişti gözleri gözlerimin önüne. O bakmaya doyamadığım gözleri... Zihnimden kovamıyordum. Gelecek adım adım gösteriyordu kendisini ve ben kendimi hiç bu kadar çaresiz hissetmemiştim.
![](https://img.wattpad.com/cover/188460779-288-k195656.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Boyutlar Arası Savaş
FantasyGEÇİT Serisi, İkinci Kitap Gökyüzünden düşen damla misali korku veren yaratıklar akın akın sarmıştı gezegeni. Yok etmek, parçalamak, öldürmek istiyorlardı. Zorlu bir savaş bekliyordu Üronyum insanlarını. Yapmaları gereken tek şey; hayatta kalmak ve...