Karanlık

107 8 12
                                    

Zihnimde oluşan acılar kat ve kat artarken olanlara bir anlam vermekte zorlanıyordum. Durmuyordum, daha fazla konsantre olup yaptığım işe kendimi zorlayarak devam ediyordum ve işe yaramasını umuyordum. Olmak zorundaydı, Bellamy'nin sesimi duyması ve yanıma gelmesi gerekiyordu. Buradan çıkmama yardım edip uyanmamı sağlayabilirdi.

Oluşan sarsıntı gittikçe şiddetlenirken daha fazla ayakta duramayıp siyahlığın beni ele geçirmesine izin verdim. Yer altımdan parçalanırken doğruca aşağıya doğru düşmeye başladım. Bu tıpkı uzayda başıboş sürüklenmeye benziyordu, yani gerçekten korkutucuydu.

Ne kadar sürdüğünü bilmediğim bu düşüşün ardından haşin bir yere çakılmayı bekliyordum ama öyle olmadı, kahverengi toprağı ve üzerinde yeni açılmış çiçekleriyle doğa ana bana kucak açtı ve yatak kadar yumuşak olan bu yerde beni sarmaladı.

İlk defa huzuru hissederken doğayı bu kadar çok özlediğimi yeni fark ediyordum. Doğa insana her zaman huzur ve rahatlama hissini veriyordu ve bu hiç olmadığı kadar güzeldi. Rahatlığından dolayı hiç kalkmak istemesem de yapmam gerekenler hala bitmemişti, bu yüzden acele bir şekilde ayağa kalktım. Ani kalkmamın etkisiyle de bir süre olduğum yerde durmak ve gözlerimi dinlendirmek zorunda kaldım.

Bir süre kapalı tuttuktan sonra maviliklerim dayanamamış ve etrafa bakmak için açılmıştı. Hayran bir şekilde bu muhteşem manzaraya bakarken gözlerimin açılmasına engel olamadım. Ben doğayı gerçekten çok özlemiştim.

Az önce uzandığım yere baktığımda çiçeklerin bozulmadığını gördüğümde hayret ettim. Ben Onların üstünde uzanmıştım ama onlara hiçbir şey olmamıştı. 

Yerlerdeki renk renk çiçeklerden gözlerimi alamazken hemen karşımda ki gölün içine girmemek için kendimi tutuyordum. Berrak ve akışkan bir şekilde tıpkı benim maviliklerime benzeyen göl efsunlu gibiydi ve insanı kendisine çekiyordu.

Havanın aydınlık olmasını sağlayan güneş adeta 'ben buradayım' deyip pırıltılarını etrafa saçıyordu. Göl ile benim aramda kalan banka doğru ilerlerken Bellamy'nin gelmesini umdum. Başardığımı düşünüyordum ama bu Onun burada olmasıyla kesinlik kazanacaktı.

Oturduğum kahve renkli bankta gölü izlerken beni rahat hissettiren huzuru hissettim ve gülümsedim; adım adım çıkışa yaklaştığımı hissediyordum. Halkıma ve arkadaşlarıma olan özlemim o kadar çoktu ki, hepsini sıraya sokup teker teker öpebilirdim. Bunu yapabilirdim.

Merak, bu duyguyu tatmayalı uzun zaman olmuştu ve şimdi damarlarımda kol geziyor, hissetmem için elinden geleni yapıyordu. Savaştan sonra oluşan şeyleri çok merak ediyordum ve bir an önce öğrenmek istiyordum.

"Aisley."

Adımı duymamla sola dönüp bana yaklaşmakta olan Bellamy'e bakıp gülümsedim, başarmıştım. Oturduğum yerden heyecanımı çok peyda etmemeye çalışarak sakinlikle kalkarken uzun zamandır görmediğim yüzünü inceledim. 

Siyah saçları son gördüğümden biraz daha uzamıştı ve sakalları da yeni kesilmişti. Gözleri gözlerimle buluşurken ben orada çokça hasret ve sevinci gördüm. Doğruyu söylemek gerekirse Bellamy yıpranmıştı ve nedense bitap haldeydi. Ben Onu böyle görmeyi hayal etmemiştim, Onun sağlıklı ve zinde olması gerekiyordu.

Kafama takılanları bir anlığına umursamadan tek hamlede aramızda kalan boşluğu da kapattıktan sonra yavaşça yüzüne baktım. Bana bakmayı sürdürürken bir şey demesini bekledim çünkü bende konuşamıyordum. Eğer söylemem gerekiyorsa söyleyecektim çünkü Bellamy'i özlemiştim. Ona karşı hissettiğim duygular henüz gün yüzüne çıkmamıştı fakat aramızda bir şeyler olacağını görebiliyordum ve farkındaydım.

Boyutlar Arası Savaş Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin