İlk Karşılaşma

25 3 0
                                    

Sükunetin doğallıkla birleştiği, huzurun kucağına atıldığım bu yerde bilmediğim bir yere yolculuğa çıkacaktım. Bu zihin yolculuğuna kendimi oldukça hazır hissediyordum. Artık son düzlükteydik ve halletmem gereken işler vardı.

Sam ve Bay Gabriel yarattığım geçitten geçmişlerdi ve ne zaman gelecekleri peyda değildi fakat, en kısa sürede bir topluluk ile beraber geleceklerini biliyordum.

Benden çok uzaklaşmasalarda, arkadaşlarım çimenlerin hüküm sürdüğü bu alanda etrafımda rastgele oturmuşlardı. Çimenler biraz önce yağan yağmurdan dolayı ıslaktı ve kendini hala peyda eden rüzgarın etkisiyle bir ileri bir geri salınıyordu. Hafifçe dokunmalarından gıdıklanıyor ve soğuk olmalarından az çok üşüyordum. Yine de baş koyduğum bu yol için itiraz etmedim, vakit dar olsa da bunu genişletebilecek olanlar bizlerdik. Sessizliklerini koruyan arkadaşlarımın benim için endişelendiklerini bilsem de göz ardı ettim. Elbette bende endişelenmiyor değildim fakat şu saatten sonra korkuya lüzum yoktu. Ne yapacaksam yapmamın tam zamanıydı.

Kapalı gözlerim sadece uzun uzadıya giden karanlığı gördü, kulaklarım rüzgarın etkisiyle çimenlerin çıkardığı hışırtıları duydu ve tenim de hissetti.

Sonu peyda olmayan karanlıkta yürüdüğümü hayal ettim. Ayaklarım ileriye, mütemadiyen ileriye giderken zihnimde sadece bir isim yankılanıp durdu.

"Koryum..."

"Sesime gel Koryum..."

"Sesime gel..."

*****

Taş duvarlarla örülü kalenin en dışında bulunan tıpkı yılan şeklinde olan yapı, ağzından çıkan kanlı sular ile gölü dolduruyordu. Gölün nasıl olurda hala taşmıyor oluşuna şaşıran kadın, hayretle ve memnuniyetle gölü izlemeye devam ederken aynı zamanda da kendi kendine söylendi.

"Stvorenje'nin gezegeninde her şey ne de garip!"

"Garip olan da ne Cevnar anne?"

Merak dolu ses kadının yanına yaklaşırken, kadın sağına dönmeye tenezzül etmeden konuştu.

"Bütün gariplikleri içinde barındıran bir gezegenin içindeyiz."

Genç kız şaşkınlıkla annesine doğru bakarken alayla konuştu. "Ölü olan kız ve erkek çocuğun ile neredeyse halkının tamamının yaşıyor olmasına ne demeli peki!"

Kadın kızın yüzündeki sırıtışı görünce, bana çekmiş dedi kendi kendine ve ardından konuştu.

"Stvorenje'ye geçitleri açmada yardım etmenin elbette bazı sonuçları olmalıydı. Sizin ikinci şansınız ve benim sonsuzluğum nihayetinde onun eseri!"

Genç kız annesini dinlerken, ikisinin de farkında olmadan arkalarında bir toz bulutu belirdi. İlk önce tozdan ibaretti ve belirsizdi, tıpkı gezegen ve içindeki her şey gibi vahşinin en güzel tonu olan kırmızı rengindeydi. Daha sonrasında toz tanecikleri birbiri etrafında dönmeye başladı. Etraflarında döndüğü sırada bunu hisseden iki kadın hızla arkasını dönerken, genç olan ağzından bir çığlığı tutmakta gecikmişti.

Çıplak kırmızı vücudunun üzerinde çeşitli korkutucu siyah desenleri bulunan; ayak parmakları gibi altı parmaklı, tırnakları uzun ve sivri, arkasında uzunca bir kuyruğu ve kuyruğunun üzerinde zehirli, sivri bir parça ile başının üzerinde bir çift boynuzu bulunan yaratığın dudakları yanlara kaydı. Koyu siyah gözlerini kızın gözlerinden ayırmazken bir adım yaklaştı.

"Sen Stvorenje'sin." dedi kız sesine korkuyu yansıtmamaya çalışarak ama görünüşünden bile barizdi her şey.

Yanındaki kadın daha önce birkaç defa Strovenje'nin gerçek halini gördüğü için alışmıştı fakat yine de şimdi o da bir ürkmüş değildi. Kendisinden epey uzun boylu olan koca yaratık türlü şekillere bürünebiliyordu ve onu ilk gördüğünde bir insan şeklindeydi. Keza halkı da o şekilde görmüştü Stvorenje'yi.

Boyutlar Arası Savaş Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin