İkinci Şans

34 4 0
                                    

Boğuk bir ses... Tam arkamda bana sesleniyordu fakat ben gözümü ondan ayıramıyordum. Alev saçan gözleri, bizi sırılsıklam eden yağmuru her an durduracak gibiydi. Çakan şimşeklerin ardından sanki dudakları sırıtıyor gibiydi ya da ben yanlış görmüştüm. Bir görünüp bir kayboluyordu ama üzerimdeki hakimiyetini sürdürüyordu.

Vahşeti çağıran gözleri gözlerimde kilitlenmişken kendimi kurtaramadım ondan. İlk defa bu kadar çaresiz, bir şey yapamayacak haldeydi bedenim. Hazırlıksız yakalanmıştım ve o bundan büyük keyif alıyor gibiydi.

Vücudum bu hapis etkisinden kurtulmayı arzularken ona uyup gözlerimi çekmeye çalıştım sert bakışlarından. Direndiğimi fark edip üzerimdeki etkisini sanki daha fazla artırdı. O arttırdıkça ben daha fazla arttırdım, o üstüme yükleri koydukça ben onları geri attım.

Zihnine giremiyorum Aisley, çok güçlü. Gözlerine çabuk çek üzerinden, yoksa sana ve bana sahip olacak.

Elementimin dedikleri paniğe kapılmama sebep olurken sakinleşmeye çalıştım fakat korkuya kapılmamak elde değildi. Lanet şey gerçekten de çok güçlüydü ve ben hiçbir şey yapamıyordum.

Gözleri resmen bana karşı gülerken kaşlarımı çattım ve gücümü hissetmeye çalıştım. O gıdıklanma hissiyatı bir gidip bir geliyordu fakat nihayetinde yavaş da olsa ilerliyordu. Gücüm yavaş yavaş yükselişe geçerken, onu bırakmadım. Her bir uzvu da hissedinceye kadar dayanmaya çalıştım. Sanki artık sadece element ve ben vardım, başka kimse yoktu.

Işıltılar her bir yanıma dolanmaya başladığında ayaklarım yerden kesildi. Ruhumu ve bedenimi ele geçirmeye çalışan bu illeti geri tepmeyi başarırken, artık üzerimdeki hakimiyetini hissedemez olduğum zaman var gücümle bağırdım.

"Zaman dursun!"

Burnumdan akan bir damla kanla yeri boylarken dirseklerim yüzünden suratım acıyla büzüldü. Aynı şekilde ayak dirseklerim de yanarken ayağa kalkmaya çalıştım. Acımı önemsememeye çalışarak ayaklandığımda etrafa göz gezdirebilmiştim. Bütün yaratıklar donmuş vaziyetteydi ve... Arkadaşlarım!

"Aisley!"

Clark ismimi seslenirken arkamı döndüm. Bir çırpıda yanımda bitmişken suratıma garabet bir şekilde bakıyordu.

"Kalkanı kaldırdığında senden yardım istedik Aisley. Neden bize yardım etmedin?"

Clark'ın söyledikleri bana anlamsız gelirken kaşlarımı çattım. "Kalkanı mı bozdum? Hayır Clark böyle bir şey yapmadım ben..."

Sözümü bitirmeden Clark yana çekilince kalkanın yerinde olmadığını gördüm. Anlaşılan o ki lanet şeyi gördüğümde, onun etkisine kapıldığım zaman farkında olmadan yapmıştım bunu.

Açıklamak için ağzımı araladım. "Üzgünüm Clark farkında olmadan yaptım ben bunu ve bir saniye, siz onu görmediniz mi?"

Arkamı dönüp onu gördüğüm yere doğru elimle gösterirken yerinde olmadığını gördüm.

"Neyi görmedik mi? Yaratıklardan başka hiçbir şey yok burada."

Bir anda kendimi sorgularken buldum. Gerçekten gördüğüm şey gerçek miydi yoksa bir hayal mi görmüştüm ben? Fakat elementim de onun varlığını hissetmişti, dolayısıyla gördüğüm şey gerçekti, öyle olmalıydı.

Kafam karışık, zaman donmuş ve ben ne yapacağımı bilemez bir haldeydim. Ruhuma kadar inip beni ele geçirmeye çalışan bir mahlukatı zihnimde uyduruyor olamazdım. Hiçbir şey bu kadar gerçekçi olamazdı.

"Aisley anlat bana neler oluyor?"

Yüzüme yansıttığım duyguları okumaya ve anlamaya çalışan Clark'ı fark ettiğim de bir çırpıda düzeltiverdim kendimi. Yapmam gereken bir görevim ve kurtarmam gereken insanlar vardı. Her ne kadar bu konunun önemli olacağını düşünsem de şimdilik bende kalması gerekiyordu. En azından insanlarımı kurtarana dek.

"Şimdi zamanı değil Clark, söz veriyorum yakın zamanda anlatacağım fakat şimdi geçitten geçmek için bir yol bulmak zorundayız."

Bana karşı gösterdiği anlaşıya sevinirken, "Tamam Aisley, sana güveniyorum." dedi ve ardından etrafına bakarak tekrar konuştu.

"Bizimkileri geçide taşımaktan başka çaremiz yok gibi gözüküyor Aisley. Baksana yaratıklar o kadar çoğalmış ki, bir anda bu şekilde olmasını hala anlayamıyorum."

Gözümü gökyüzüne kaldırıp onun gözüktüğü yere bakmamak için kendimi zorlarken, "Tamam." dedim.

Biz işimizi yapmaya koyulurken yağmur sanki bize yardım etmek ister gibi ilk önce yavaşladı, ardından geçitlere yaklaştığımız zaman durdu. Geçitlerin etrafında da yaratıklar vardı fakat en azından çoğu az önce arkadaşlarımın olduğu yerdeydi.

Clark nefesini kontrol altına aldıktan sonra ellerini koymuş olduğu dizlerinden çekip, yüzüme baktı. "Şimdi ne yapacağız Aisley? Geçitten geçtiğimizde yine bir yaratık sürüsünün ortasına düşeceğiz ve her yer orman olduğu için saklanacak bir yerimizde olmayacak."

Clark haklıydı, argındım fakat geçitten geçer geçmez kalkanı bir yere kadar kullanmam gerekiyordu. Gerisini kalan yolu da birlikte hareket ederek geçecektik.

"Kalkan gücümü kullanmaktan başka çarem yok Clark. Ayrıca Menezis gezegenine gittiğimde büyük yarıktan uzak bir yerde gözlerimi açmıştım. Eğer öyle olursa kullanmama bile gerek kalmayabilir."

"Gözlerini mi açtın? Bunu neden söylemedin Aisley?" Clark'ın telaşlı sesi benim kendime sinirlenmeme sebep oldu. Bu detayı pek önemsememiştim ve şimdi zamanda donmuş arkadaşlarım kendine geldikleri an bundan habersiz geçitten geçeceklerdi. Hata yaptığımın farkındaydım fakat bunun için artık çok geçti.

"Üzgünüm Clark, bunun önemli olacağını hiç düşünmemiştim."

Yüzüme sıkıntıyla bakan Clark başını salladı. "O zaman umarım bu çok uzun sürmüyordur." dediğinde onu onayladım.

"Pekala şimdi tek yapmam geçidin yerini öğrenmek." dedikten sonra yakınımda bulunan bir mahlukatın zihnine girdim.

Alıştığım ve artık kolayca yapabildiğim bu güçle deliğin yerini öğrendikten sonra Clark'a dönüp yerini gösterdim. Clark kafasını salladıktan sonra hazır mısın? dercesine baktı. Kafamı salladığım da ise sessizliğe bağırdı.

"Zaman aksın!"

Bizde hiçbir değişiklik olmazken bir anda kendine gelen arkadaşlarım ve yaratıklar neler olduğunu anlamaya çalışırken, birazdan içine gireceğim bir koşuşturmacaya hazırladım kendimi.

Clark bağırarak hem arkadaşlarımızın kendilerine gelmesine sebep oldu hemde onları geçide doğru yönlendirmiş oldu. Hızlarına hız katarak adeta geçidin içine fırlayan arkadaşlarımın hepsinin içeri geçtiğinden emin olduktan sonra hiç kimseye bir şey olmamasını umarak ileri atıldığımda, elementimin fısıltılı sesini duydum.

Vuruşmalar, dövüşler, savaşlar...

Her yerde kan; göğsünde, bacağında, kolunda...

Bunlardan ruhun sağ kurtulabilir ama,

Beden ikinci bir şansı hak etmez mi?

*****

Evet, kesinlikle bu bölüm birinci ve ikinci kitap arasından en kısası oldu fakat devamını getirsem çok uzun olacaktı bu yüzden burada kestim.

Amaa bununda şöyle bir güzelliği var, pazar en geç pazartesi bir bölüm daha gelecek😉😁

🌺Bu arada yeni element hakkında fikirleriniz nelerdir? Merak ederim😊

Boyutlar Arası Savaş Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin