"Baekhyun ile dün gece eğlendiniz mi?" Park Sungjin, şarkı söyleyerek ortalığı süpüren oğluna seslendi. Onun gece geç saatte eve geldiğini biliyordu, su içmeye kalktığında duymuştu sessiz adımları.
Chanyeol babasıyla bu konuyu konuşmaktan nefret ediyordu. Bu yüzden konuyu bir an önce kapatmakta kararlıydı. "Evet, fena değildi."
"Neler yaptınız?"
Chanyeol tam babasına limonata ikram etmeyi teklif edip konuyu kapatacaktı ki Baekhyun ve Namjoon dükkana gürültüyle girdiler.
Şu Namjoon denen serserinin etrafında olmasından nefret ediyordu Chanyeol. Ayrıca Baekhyun'un peşinde dolaşması ve yüzündeki o aptal sırıtış da çok tehditkardı.
"Ah, ben de Chanyeol'a dün gece neler yaptığınızı soruyordum tatlım. Hoş geldin!"
Chanyeol babasının bu gösterişli karşılamasından hiç hoşlanmadı.
"Dün gece çok keyifliydi! Bir dahaki sinema gecesini iple çekeceğim."
Namjoon Chanyeol'a diktiği gözlerini ayırmadan lafa daldı. "Bir dahaki filmi beraber izleriz."
Namjoon Park Chanyeol ile uğraşmaması gerektiğini elbette biliyordu. Ondan dayak yemekten korkmuyordu, Chanyeol da zaten buna yanaşmazdı. Onun zehirli bir dili, keskin bir zekası vardı. Siz gelecek hamlenizin birkaç adım sonrasını hesaplarken o oyunun sonunu nasıl getireceğini biliyor olurdu.
Yine de vazgeçmeyecekti istediğinden.
Chanyeol karşısındakinin ona meydan okuduğunu anlamıştı. Yüzündeki gülümseme nasıl da masum görünüyordu dışardan. Ancak onun altında yatan düşünceyi anlamıştı. Bu serserinin durmaya niyeti yoktu.
Eh, Chanyeol mücadeleden ve kazanmaktan hoşlanırdı.
"Belki de o zaman müsait olmayız." Yüzünde sahte bir gülümsemeyle Baekhyun'u kolunun altına aldı. "Kim bilir, belki o zaman başka şeylerle meşgul oluruz."
Baekhyun Chanyeol'un babasının yanında böyle davranmasını garip bulsa da memnun olmadığını söyleyemezdi. Aralarındaki ilişkinin ilerlediğini hissedebiliyordu.
Baekhyun neler olup bittiğini anlamasa da Park Sungjin oğlunu tanıyordu. Onun hareketlerinin altında yatan duygunun kıskançlık ve hırs olduğunu biliyordu.
Ah şu çocuk... Kolay kolay akıllanmayacaktı.
***
"Chanyeol ile aranız nasıl?"
Namjoon'un sorduğu soruyla keyifle sırıttı Baekhyun. "Harika. Her geçen gün daha iyiye gidiyor."
Namjoon öfkeyle sıktı yumruklarını. Baekhyun neden onunla böyle ilgilenmiyordu? Nerede yanlışı vardı? Fazla yumuşak davranmıştı belki de.
Baekhyun'un onun yanında olmasına ihtiyacı vardı. Tek varlığı ilgisini başkasına yöneltmişken eski günlerdeki gibi yapayalnız hissediyordu.
Tüm sınıftan zorbalık gördüğü günler geldi aklına. Dışlanmış, dayak yemişti. Baekhyun'u bırakmamıştı o zamanlar onu. Şimdi neden bırakıyordu peki?
Yanında hayallere dalmış çocuğu bileğinden tuttuğu gibi yanından geçtikleri evin duvarına fırlattı. Zayıf vücudu onun karşısında küçücük duruyordu. Yüzündeki aptal aşık sırıtışının silinmiş olmasından pek keyif aldı.
"Benimle olmanı istiyorum." dedi çocuğun bileğini bırakmadan. O kendisini savunmaya çalışırken kolaylıkla diğer bileğini de kavramıştı.
"Ne yapıyorsun Namjoon? Kendine gel." Baekhyun arkadaşının ara sıra öfke problemleri yaşadığını biliyordu ama bu hiçbir zaman kendisine yönelmemişti.
Korku tüm bedenini sararken ne yapacağını bilemedi.
Tek eliyle saçlarından tutup kafasını duvara sabitlerken aralarındaki mesafeyi biraz daha azalttı. "Onun sana dokunduğunu gördüğümde delirecek gibi oldum. Onunla kaç kere öpüştün? Zevkli miydi?" Dudaklarını diğerinin dudaklarına bastırdı.
Baekhyun tekme atıp ayrılmaya çalışıyor, yine de gücünü deliye dönmüş arkadaşına yetiştiremiyordu. Bilekleri ve saç dipleri acıyordu.
"Sen benimdin." dedi Namjoon. "Benimdin ve hep benim olacaksın."
"Hastasın sen." Baekhyun zorla konuştu. "Korkunç bir hastasın. Tiksiniyorum senden."
Bu sözler çok tanıdıktı Namjoon için. Sanki dün söylenmiş gibi çınladı kulaklarında sınıf başkanı Taehyung'un sesi. "Hastasın sen! Uzak dur bizden." diyordu çocuk ona.
Bunu susturmak, kaçmak istiyordu.
Ona nefretle bakan arkadaşının yüzüne bir yumruk indirdi acımadan. Oysa o güzel yüze sahip olmak için başkaları nelerden vazgeçerdi.
Onu başka bir yumruk takip etti. Ardından karnına büyük bir tekme.
Bir tekme daha.Arkasına dönüp koşarak uzaklaştı oradan.
***
Chanyeol dükkanı erken kapatmaya karar vermiş, paraları sayıp kasaya yerleştiriyordu. Babası öğlen uykusuna gittikten sonra gelmemiş, o da dükkanı en sevdiği şarkılarla doldurmuştu.
Dükkanın kapısı yavaşça açılırken elindeki son banknotu yerleştiriyordu kasaya.
Gördüğü manzarayla yerinden fırladı ve zorla ayakta durmaya çalışan çocuğun yanına gitti. Kollarını ona sarıp hemen kapının yanındaki masaya oturttu.
Yüzü kan içindeydi ve karnını tutuyordu. Son kalan gücü de tükense orada bayılabilirdi.
Chanyeol yanaklarını okşadı onun. Uzun zamandır korkuyu bu kadar derinden hissetmemişti. Kalbi acıyordu sanki.
Zaten küçücük bir çocuktu o. Kim böyle zarar verebilirdi ona? Zayıflığından nasıl faydalanmışlardı böyle?
"Ne oldu sana?" dedi zorla. Baekhyun'un başı omzuna düşerken korkusu daha da artıyordu. Kanayan dudağında gezdirdi parmağını. "Kim yaptı bunu?"
Baekhyun zorla yutkundu. "Namjoon."
Gözyaşları akarken acıyla baktı Chanyeol'a. Yüzünde dolaşan elini tutmak istedi onun. Üzerinden bir tır geçmiş gibi hissederken kolunu kaldırıp elini tutması onun için acı verici olmuştu.
"Ambulansı arayacağım." dedi Chanyeol. Onu rahat bir şekilde oturttuktan sonra telefonuna koştu.
Konuşurken kendisini kısık gözlerle izleyen Baekhyun'a baktı.
Korkuyordu. Korkuyu iliklerine kadar hissediyordu. Onun güzel yüzünü öpmek, küçük vücudunu sarmalayıp korumak istiyordu.
Yeniden yanına döndüğünde başına bir öpücük kondurdu. "Geçecek." dedi fısıltıyla. "Yanında olacağım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
armageddon pony//chanbaek
Fanfiction"Bana bak bücür." dedi Chanyeol parmağını tehditkar bir şekilde sallayarak, "Senin gibi ortalığı karıştıran veletlere ne denir biliyor musun?" "Ne denir?" Chanyeol'un aksine Baekhyun alaycıydı. "Mahşer midillisi denir."