"Byun Baekhyun uzun zamandır dükkana uğramıyor." Park Sungjin, öğle uykusuna gitmediği bir gün Chanyeol ile sohbet ederken söylendi. Ortada bir gariplik olduğu belliydi; bu haşarı çocuk ne olursa olsun dükkana gelmeyi kesmezdi çünkü.
Chanyeol Baekhyun'un üç hafta önce dükkandan ayrılırken blöf yapmadığını, gerçekten kalbinin kırıldığını yeni yeni idrak ediyordu. İlk iki hafta umursamadıysa da çocuğun yüzünü üç haftadır görmemesi iyi bir şey yapmadığını, gerçekten kırıcı olduğunu gösteriyordu.
İç çekti ve mırıldandı. "Galiba onun kalbini kırdım."
Babası kaşlarını çatıp çözdüğü bulmacayı önünden itti. "Haydi ama Chanyeol, ona karşı fazla kaba davranıyorsun. Şunu kesmeni sana kaç kere söyledim!"
"Ondan nefret ettiğim için olabilir mi?!"
Park Sungjin gözlüğünün üstünden oğluna ters bir bakış yolladı. "Onu gördüğün yerde özür dilemeni istiyorum." Biraz duraksadıktan sonra devam etti. "Son zamanlarda çalmayı kesmişti. Ona bu kadar haksızlık yapamazsın eşek herif!"
Chanyeol babasının o şeytanı savunmasına oldukça sinirlense de belli etmedi. Tamam, bir hata yapmış ve o çocuğu kırmıştı ama bu adam da babasıydı yahu! Ne olursa olsun oğlunu savunması gerekmez miydi? Aile ilişkileri nereye kaybolmuştu böyle?
***
Chanyeol, babasının kendisine bağırmasından iki gün sonra, akşamüzeri dükkanı kapatırken Baekhyun'u gördü. Çocuk her zamanki gibi eşofmanlarını üzerine geçirmiş, sandviç yiyerek parka doğru yürüyordu. Chanyeol onun gün batımını izlemek için oraya gittiğini tahmin etti.
Fazla düşünmeden adımlarını onun gittiği yere yönlendirdi. Ne yapacağını bilmiyor, sadece bu kuyruksuz şeytanı takip ediyordu.
"Hey!" En sonunda seslenerek onu durdurmak geldi aklına.
Baekhyun kendisine seslenen kişinin kim olduğunu dönüp bakmadan da anlayabildi. Yine de, çocuğun ne söyleyeceğini merak ettiğinden durdu ve kendisine kaşlarını çatarak bakan Chanyeol'a döndü.
"Seni uzun zamandır görmedim." dedi Chanyeol uzun bir bakışmanın ardından.
"Evet, dünyadan yok olmamı istediğin için karşına çıkmıyorum."
Chanyeol çocuğun sesindeki iğneleyici tona öfkelendi fakat yalnızca iç çekmekle yetindi. Babasıyla bozuşmak istemiyorsa bu çocuktan özür dilemesi gerekiyordu. Kendisini tutmalıydı.
"Bak, özür dilerim tamam mı? Sadece şunu keselim artık."
Baekhyun kollarını göğsünde birleştirirken kaşlarını çatmayı ihmal etmedi. "Kalıbımı basarım benden özür dilemeni baban istemiştir. Senin gibi profesyonel bir kalp kırıcının aklına özür dilemek gelmez."
Evet, bu doğruydu. Eğer babası söylemeseydi Chanyeol ondan özür dilemeyecekti.
"Git kendini becer Park Chanyeol. Kendimi daha fazla rezil etmeyeceğim."
Baekhyun hızlı adımlarla oradan uzaklaşırken Chanyeol ne yapacağını bilemedi. Bu çocuğun kendisine böyle bir tavır alması onu öylesine sinirlendiriyordu ki, karşısında evrim teorisini yalanlasalar ancak bu kadar sinirlenirdi.
Evine doğru giderken kendi kendine mırıldanıp küfür ediyordu. Bu çocukla daha fazla uğraşmayacaktı. Babası ne derse desin onu dinlemeyecekti. Bu şımarık velet ilgiyi üzerine çekmek için bu numaralara başvuruyordu kesin. Kendisini acındırmak, Chanyeol'un ilgisini çekmek istiyordu.
Bir sevgilisi varken neden onun ilgisini çekmeye çalışıyordu ki? Kim Namjoon ile sevgiliyse kendisiyle flört etmeye çalışması niyeydi? Tüm bunlar bir oyundu da bu oyunun kandırılan kahramanı Chanyeol muydu yoksa? Evet, kesinlikle öyleydi.
Kafasında kurduğu senaryoların gerçekliğinden hiçbir şüphe duymuyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
armageddon pony//chanbaek
Fanfiction"Bana bak bücür." dedi Chanyeol parmağını tehditkar bir şekilde sallayarak, "Senin gibi ortalığı karıştıran veletlere ne denir biliyor musun?" "Ne denir?" Chanyeol'un aksine Baekhyun alaycıydı. "Mahşer midillisi denir."