07-broken hearts club

280 40 7
                                    

Baekhyun'un Chanyeol'u azarladığı gecenin üzerinden iki gün geçmişti. Chanyeol olayın şokunu çabuk atlatmış, üstelik kendisine bu şeytana laf yetiştiremediği için kızmıştı da.

Sabahın erken saatlerinde, henüz boğucu sıcaklar gelmeden Chanyeol dükkanı açtı. O gün babası yanında olmayacaktı, bu yüzden tüm iş ona kalmıştı. Babası dizlerindeki ağrı yüzünden dinlenmeye karar vermişti.

Her zamanki renkli gömleklerin aksine giydiği kolsuz tişört kollarındaki kasları daha çekici gösteriyordu. Saçlarının rengi de güneşte biraz açılmıştı.

O saatlerde kimsenin gelmeyeceğini biliyordu, bu yüzden kendisine sade bir kahve yaptı ve pencere kenarındaki masalardan birine oturdu. Kapıyı açık bıraktığı için sabah serinliği dükkanı dolduruyor, huzurlu bir ortam oluşturuyordu.

Birkaç bina ötede vedalaşan iki kişi çekti dikkatini. Bunlardan biri Kim Namjoon olmalıydı, mahallelerindeki basketbolcu çocuk. Onun yanağını öpen kişi de Baekhyun'du.

Byun Baekhyun.

Gözlerini birkaç kez kırpıp daha dikkatli bakınca onun gerçekten de Baekhyun olduğunu anladı. Sürekli dükkanından tatlı çalan bu sinir bozucu velet Kim Namjoon'un yanağını öpüp yanından ayrılıyordu.

Nasıl bir insan bu şeytanla iyi anlaşabilirdi? Chanyeol gözlerine inanamıyordu.

Baekhyun pastanenin açık olduğunu görünce gitmeye karar verdi. Belki Park Sungjin ile ayaküstü laflar, sonra da evine giderdi.

Ancak beklediği olmadı; kendisine dik dik bakan Chanyeol ile karşılaştı.

Gözleriyle etrafı kolaçan edip beklediği kişiyi göremeyince Chanyeol'un yanına gitti. "Hitler bile senden daha çok gülüyordur, eminim."

"Hitler benden daha çok gülüyorsa seninle konuşmak zorunda kalmadığındandır." Chanyeol aksi aksi söylendi.

Baekhyun karşısındakinin açık kollarını alıcı gözlerle süzdükten sonra sırıttı. "Bugün her zamankinden daha hoş görünüyorsun. Şu aptal suratına bir de gülümseme yerleştirirsen bir tanrı gibi olacaksın."

Chanyeol iç çekip kahvesindeki son yudumu da bitirdi. Güzel başladığı sabahın böyle zehir olması onu içten içe çıldırtıyordu. "Dükkanımdan siktirip gitmeni istiyorum." dedi en sonunda en aksi ses tonuyla.

Baekhyun kendisine öldürecekmiş gibi bakan Chanyeol'u bir süre izledi. "Senin sorunun ne?"

"Sorunum mu?" dedi Chanyeol sesindeki öfkeyi bastıramayarak, "Senin dükkanımdan sürekli bir şeyler çalman ve dalga geçmek için sürekli etrafımda dolanman olabilir mi?"

"Haydi ama! Çalmayı bıraktım, bunu biliyorsun."

"Bu etrafımda dolandığın gerçeğini değiştirmiyor."

Baekhyun karşısındakine göz devirmeden edemedi. "Ne yapmamı istersin peki? Kendimi dünyadan tamamen silmeli miyim?"

Evet, aslına bakarsanız bu Chanyeol'un pek hoşuna giderdi. Bu aptal veletle uğraşmadığı bir hayatı düşünmek ona fazla çekici gelmişti.

"Evet, yok olmanı çok isterim." dedi en sonunda keyifle.

Beklediği gibi Baekhyun pis pis sırıtmamıştı. Aksine, omuzları düşmüş, gözlerindeki ışıltı da gitmişti.

"Peki," dedi sesindeki kırgınlıkla dükkanı terk ederken, "Kalbimi bu kadar kırdıktan sonra bir daha karşına çıkmam zaten."

Chanyeol dükkandan ayrılan çocuğu şaşkınlıkla izledi. Ne olmuştu az önce? Byun Baekhyun'un kalbi nasıl kırılabilirdi? Chanyeol böyle arsız bir çocuğun kalbinin kırılabileceğine inanmıyordu.

Kafasını iki yana salladı ve boş kahve kupasını yıkamak için tezgahın arkasına gitti.

armageddon pony//chanbaekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin