Güneş, sanki tüm ölümlüleri kavuracağına söz vermiş gibi yeryüzünü yakıyordu. Temmuz ayı önceki yıla göre daha sıcaktı. Bunun sebebi de televizyonlara çıkan bilim insanlarının tartıştıklarına göre insan ırkının doğayı acımasızca katletmesiydi.
Seul sokakları terleyen ve bu sıcakla ne yapacağını bilemeyen insanlarla doluydu. Hemen hepsi işlerini bir an önce halledip evlerine dönmek istiyorlardı.
Park Sungjin'in pastanesi bu cehennemin içerisindeki ufak cennet gibiydi. Klima dükkanı en iyi şekilde serinletiyordu. Üstelik civardaki en güzel limonata da buraya aitti.
Park Sungjin'in oğlu Park Chanyeol babasıyla beraber yaz tatilinde bu pastanede çalışıyordu. Aslında kendisi oldukça yakışıklı bir üniversite öğrencisiydi, İspanyol Dili okuyordu. Chanyeol'un orada getir götür işleri yapması da pastanenin işine yarıyordu tabii! Satışların yükselmesinin başka bir sebebinin olduğunu kimse iddia edemezdi.
Chanyeol da tabii ki burada vakit harcamaktan memnundu. Tüm gün evde yatıp vakit öldüreceğine bu serin dükkanda dolaşmak en iyisiydi.
Bu dükkana dair sevmediği tek bir şey vardı: Byun Baekhyun. Bu lise son sınıf öğrencisi velet Chanyeol'un aldığı tüm önlemlere rağmen iki günde bir pastaneden tatlı çalıyordu. Chanyeol'un babası Sungjin bu haşarı çocuğu durdurmak için çok çabalamıştı ama başarılı olamamıştı, artık ne kadar tatlı eksildiğini saymıyordu bile.
"Onu izlemeyi kes," demişti bir keresinde babası Chanyeol'a, "Durdurması imkansız biri o. Rekabet edemezsin."
O günden beri Chanyeol ayrı dikkat eder olmuştu bu çocuğa. Ama bir türlü olmuyordu. Öyle hızlı hareket ediyordu ki Chanyeol peşine takılana kadar dükkanı terk ediyordu.
Chanyeol Tom'du, Baekhyun ise Jerry.
Öğle saatleri gelmiş, sıcaklık dayanılmaz olmuştu. Dükkanda limonata içen birkaç müşteriden başka kimse yoktu, o gün fazla kişi gelmemişti.
Chanyeol giydiği kısa kollu, desenli gömleğin yakasını düzeltti ve dükkanın cam kapısından dışarıya göz attı. İşte, Byun Baekhyun gözündeki şeytani ışıltıyla pastaneye yaklaşıyordu.
Chanyeol tüm ciddiyetiyle kapının önüne geçti ve kollarını birleştirdi. Bu sefer bir hırsızlık yapılmasına izin vermeyecekti.
Baekhyun gülümseyerek kapıyı açtığında Chanyeol elini çocuğun kulağına attı ve çekiştirdi. "Yine ne çalmaya geldin bücür?"
"Hey hey!" Baekhyun acıyla bağırıp kulağını kurtarmaya çalışsa da başarılı olamadı. "Bir şey çalmaya gelmedim. Sadece üç tane donut alacaktım."
"Külahıma anlat." dedi Chanyeol çocuğu kulağından tutup çekiştirirken. Dükkandaki meraklı gözler ikiliyi dikkatle süzüyordu.
En sonunda Chanyeol Baekhyun'un kulağını serbest bıraktığında çocuk acıyla kulağını okşadı ve karşısındaki deve öfkeyle baktı. "Müşterilerine böyle mi davranıyorsun sen? Seni babana şikayet edeceğim."
Chanyeol'un kaşları alayla havaya kalktı. "Durma. Haydi şikayet et."
Baekhyun gözlerini etrafta gezdirdi ama yaşlı adam ortalıkta yoktu. Muhtemelen yine öğle uykusundaydı.
Cebinden bir miktar para çıkardı ve kendisine dik dik bakan çocuğa gösterdi. "Donutları alıp gitmek istiyorum. Kuzenlerim beni bekliyor."
Chanyeol çocuğun elindeki paraya baktı, iç çekti ve tezgahın arkasına geçti. Klima dükkanı serinletse bile o an Chanyeol bunu hissetmiyordu. Karşısındaki bücür sinirlerini fena halde bozuyordu ve bu sefer o parayı almakta kararlıydı.
Gömleğinin yakasını serinlemek ister gibi salladığında Baekhyun ona laf attı. "Serinlemek istersen seni havuza götürebilirim."
Karşılığında ancak bir şeytanın atabileceği kadar korkunç bakışlar aldı.
Chanyeol üç tane donutu kutuya koyarken Baekhyun onu baştan aşağı süzdü. Evet, fazla yakışıklıydı ama mahkeme duvarı gibi suratı vardı. Baekhyun onun etrafındayken somurtup dik dik bakmaktan başka bir şey yapmıyordu.
Oysa babası öyle miydi? Park Sungjin şüphesiz o civarın en iyi esnafıydı. Oğlu ise kuyruğu gözükmeyen şeytanın tekiydi.
Supernatural dizisinde oynasa kesin Crowley'nin en sevdiği hizmetkarı olurdu.
Chanyeol kutunun kenarlarını bantladı ve karşısında onu eleştiren gözlerle süzen çocuğa uzattı. "Paramı ver, 6000 won."
Baekhyun gülümseyerek kutuyu aldı, elindeki parayı uzattı. Tam Chanyeol parayı alıyordu ki Baekhyun hızla yerinden fırladı ve kapıya koştu.
Peşindeki şeytan ona yetişemeden karşı sokağa geçti ve orta parmağını havaya kaldırdı.
Chanyeol bu sefer de kazanamamıştı. Bu velet yine onu alt etmişti.
Ellerini sinirle beline yerleştirdi ve uzaklaşan çocuğu izleyip mırıldandı. "Siktim seni Byun Baekhyun. Bir dahaki sefer benden kurtuluşun yok."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
armageddon pony//chanbaek
Fanfiction"Bana bak bücür." dedi Chanyeol parmağını tehditkar bir şekilde sallayarak, "Senin gibi ortalığı karıştıran veletlere ne denir biliyor musun?" "Ne denir?" Chanyeol'un aksine Baekhyun alaycıydı. "Mahşer midillisi denir."