Chanyeol'un asabı fena bozuktu.
Dün gece Baekhyun tedavi görürken ailesine kendisi hesap vermek zorunda kalmıştı. "Arkadaşı Namjoon yapmış." demişti sıkıntıyla.
Baekhyun'un annesi bu duruma inanamıyordu. Nasıl olur da o güler yüzlü çocuk bunu yapabilirdi?
Tüm gece Chanyeol'a minnetlerini sunmuşlardı. Oğullarının yanında olup onu hastaneye getiren iyi yürekli Park Chanyeol elbette Park Sungjin'in gurur kaynağı olmalıydı.
Baekhyun'un harap olmuş o hali gözünün önüne gelince kafasını iki yana sallayıp düşüncelerini uzaklaştırmak istedi.
Park Sungjin olayları öğrendiğinde pek üzülmüştü. Şimdi oğlunun dalgın dalgın bardakları dizişini izlerken içi hiç rahat değildi.
Güzel, meyveli bir pastayı paketledi ve oğluna seslendi. "Chanyeol, bunu Baekhyun'a götürmelisin canım."
Paketi oğluna verirken en tatlı gülümsemesini sundu. "Geçmiş olsun dileklerimi ilet. Onu en kısa sürede dükkanda ağırlamak istiyorum."
***
Baekhyun'un annesi oğlunu yalnız bırakmamak için işinden izin almıştı. Chanyeol kapıda kendisini görünce yüzünde güller açan kadına zorla gülümsedi.
"Baekhyun odasında dinleniyor tatlım." demişti içtenlikle. "O da seni görmek istiyordu. İyi ki geldin!"
Chanyeol odaya sessizce girmeye çalışsa da Baekhyun kapının sesinden irkilmiş, sonuç olarak karnına büyük bir ağrı saplanmıştı.
"Seni görmek güzel." demişti Baekhyun o yanı başına otururken. Ellerinin diğerinin sıcacık elleri içinde kaybolması hoşuna gitmişti. Yine de, bu mahkeme duvarı suratlının yüzünde bir gülümseme görmek isterdi.
"Biraz gülümsesen ölür müsün?"
Chanyeol hasta haliyle kendisine çemkiren çocuğa gülmeden edemedi.
Çekinerek elini morarmış yanağına götürdü Baekhyun'un. Canını acıtmak istemediği için parmak uçlarıyla okşuyordu yumuşak teni.
Burnuna, göz kapaklarına, dudaklarına dokundu nazikçe. O dokundukça diğerinin kirpikleri titriyor, nefesi hızlanıyordu.
"Korktum." dedi Chanyeol. "Sana bir şey olmasını istemiyorum."
Belli belirsiz bir öpücük kondurdu alnına. "İyi olacaksın."
Baekhyun gözyaşlarını tutmak için dirense de başarılı olamadı. O anlar gözünün önünden gitmek bilmiyordu.
Ona güvenerek ne büyük hata yapmıştı.
"İyi olacaksın." dedi tekrar. "Her şey çok güzel olacak, bunu biliyorsun."
Gözyaşları yanaklarından silindiğinde derin bir nefes aldı. Chanyeol'un ona olanları anlattırmaması hoştu. Sadece yanında olduğunu hissettiriyor, sıcaklığıyla sarmalıyordu.
"Yaklaş." dedi usulca.
Önce yanaklarına birer öpücük kondurdu Chanyeol'un. Ardından çenesine ve dudaklarına.
"Yanımda olduğun için teşekkür ederim." Minnetle gülümsedi. "Seni seviyorum Park Chanyeol."
Chanyeol yeniden ufak bir öpüşmeyi başlatmadan önce mırıldandı. "Ben de seni."
***
Chanyeol Baekhyun'un evinden döndükten sonra pek konuşmamış, gelen müşterileriyle ilgilenmişti.
Bir çift gelmişti en son. Çocuk kız arkadaşına bir kolye hediye etmişti. İkisinin de yüzlerinden okunan mutluluk görülmeye değerdi. Basit bir hediye olsa da ne çok sevinmişti kız.
Onları uzaktan izlerken Baekhyun geliyordu gözünün önüne. Namjoon'un serserinin teki olduğunu daha en başında anlamıştı fakat haklı olmanın gururunu bir türlü yaşayamıyordu. Kim sevdiği birini böyle döverdi ki? İşin aslını öğrenmek için sabırsızlanıyordu fakat Baekhyun'u da zorlamak istemiyordu.
Genç çift de dükkandan el ele ayrıldıktan sonra dükkanı kapatmaya karar verdi. Babası o öğleden sonra evine dönmemiş, oğlunun yanında durmuştu.
"O kızla çocuğu çok inceledin." dedi babası yolda giderken. "Aklından neler geçiyordu?"
"Bilmiyorum. Bana cevap vermesi zor sorular soruyorsun."
Park Sungjin gülümsedi. "Zor bir şey sormadım. Onları izlerken yüzündeki sıkıntıyı gördüm." Oğlu cevap vermeyince devam etti. "Baekhyun için endişelendiğini biliyorum. Onu seviyorsun."
"Endişelendim çünkü çok zayıf. Dayanıksız bir vücudu var."
"Chanyeol, kes şunu." Park Sungjin sabrının sınandığını hissediyordu. "Ben senin babanım. Senin hissettiğin şeyleri anlamadığımı mı sanıyorsun?"
Chanyeol'un buna diyecek bir şeyi yoktu. O yüzden sessizce yürümeye devam etti.
"Sen sevmediğin biri için endişelenmezsin. Teyzenin vefat ettiğini öğrendiğin halde bilgisayar oyununu bırakmamıştın. Bazen gereksiz şeyleri fazla düşünmekten beynini yok ettiğini düşünüyorum."
"Hey!" dedi Chanyeol. "Neden kişisel zevklerime gereksiz diyorsun? Felsefeyi seviyorum."
"O aklını biraz kendin için kullan o halde."
Evlerinin önüne geldiklerinde Park Sungjin oğlunun kolunu sıktı ve gülümsedi. "Sen önünü göremiyorsun ama senin hissettiklerine biz aşk diyoruz tatlım. Annene seninle bu konuda konuşmasını tembihleyeceğim."
İçeri girerken mırıldandı. "Aptal ablanın bile evlenmesini sağlamışsa seni de düzeltir."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
armageddon pony//chanbaek
Fanfiction"Bana bak bücür." dedi Chanyeol parmağını tehditkar bir şekilde sallayarak, "Senin gibi ortalığı karıştıran veletlere ne denir biliyor musun?" "Ne denir?" Chanyeol'un aksine Baekhyun alaycıydı. "Mahşer midillisi denir."