CHAPTER FIVE

811 80 5
                                    

'i hate when you make mistakes'

'i hate when you make mistakes'

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.



CORDELIA, PARMAKLARININ ARASINDAN dirseklerine kadar dağılmış kana bakarken ellerini başıyla aynı hizada tuttu. Beslenirken kemiklerini sızlatıp aklını başından alan haz gitmiş yerine her zamanki pişmanlık ve kanın damağında bıraktığı iğrenç tat kalmıştı.

Yerde yatan kadını hatırladığında kocaman açılmış gözleri ona doğru çevrildi. Gözleri acıyla yanarken kırpıştırmamak için harcadığı efor gereksizdi ama eserine bakmak ve bir daha tekrarlanmaması için bu görüntüyü zihninin en berrak köşesine acımasızca kazımak istiyordu. İnsanları öldürmek ve bundan pişmanlık duymamak bir çaylak için ağırdı, Reyna gibi yaşlandığında ve aklını kaybetmesine yetecek kadar şey yaşadığında bunu tekrar tekrar yaşamayı bırakacaktı ama pişmanlık artık ruhunun bir parçası haline gelmişti ve bundan kurtulabileceğine dair yüreğinde beslediği inanç gün geçtikçe çürümeye devam ediyordu.

Nefes almayı yeni öğreniyormuşçasına buz gibi havayı ciğerlerine çekti, ayakta duramayıp arkasına doğru düşmeden önce hafifçe sendelemişti. Elleri kalçasından önce yere değdi ve yeşil çimlere bulaşan kan toprak kokusuyla birleşerek midesinin bulanasına sebep oldu. Akşam yemeğini çıkaracağını anladığında hızla arkasını döndü ve kusarken dizlerinin üzerine çökerek bir eliyle toprağı sıkıca avuçladı. Midesinde birkaç metre ötesinde cansız yatan kadından çektiği kan dışında hiçbir şey yokken kusmak normalde olduğundan daha acı verici bir hal almıştı. Atakları dışında yeterince kanla beslenmediğinden uzun aralıklarla aldığı insan kanını kusmadan midesinde tutmakta zorlanıyordu.

Dolan gözlerini silip kustuğu kandan emekleyerek uzaklaştı, bedenini arkaya doğru bırakarak toprağa oturdu, gün içinde olsa kıyafetlerinin kirleneceğinden korkardı ama burnuna kadar kana batmışken üzerini kirletecek toprağın pek de önemi kalmıyordu.

Bakışlarını birkaç metre ötesinde kalmış kadının cesedine doğru çevirdi ve acıyı pekiştirebilmek için gözlerini ondan ayırmadı. Asla Reyna gibi temiz halledemiyordu işini; kadının boynundan kopan bir parça deri başının üzerinde dururken kıpkırmızı eti ay ışığının altında parıldıyordu, birkaç dakika önce Cordelia'nın kucağında uzanıyor olduğundan bacakları sola doğru hafifçe kıvrılmış ve elleri iki yanına açılmıştı. Çığlık atmayı kessin diye söküp çıkardığı kalbini nereye fırlattığını hatırlamakta ise bir hayli zorlanıyordu. Kadının donuklaşmış gözlerinde etraflarını saran ağaçların yansıması vardı, kısa yeşil elbisesine bulaşan kanın üzerinde aç böcekler uçuşurken Cordelia bu kadar vahşi bir ölümü hak edip etmediğini düşündü.

Bacaklarını tıpkı öldürdüğü kadın gibi bükerken ayağa kalkması gerektiğini biliyordu. Ama arkası kesilmeyen düşünceleri onu yerine yapıştırmıştı ve kalkabilmek için cesurca omuzlarındaki görünmez yükten sıyrılıp gözyaşlarını silmesi gerekiyordu.

I HATE EVERYTHING ABOUT YOU-JAMES POTTERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin